Sonucu Avrupa Birliği (AB) çevrelerinde merakla beklenen Almanya Federal Meclisi’ni (Bundestag) belirlemek için gerçekleştirilen genel seçimler sona erdi ve son birkaç haftada yapılan kamuoyu yoklamalarında da görüldüğü gibi Sosyal Demokrat Parti (SPD) birinci parti oldu.

Seçimin en önemli sonucu ise Almanya siyasi tarihine damgasını vuran Hristiyan Birlik Partileri’nin ikinci sıraya düşerek federal başbakanlığı kaybetme ihtimaliyle karşı karşıya kalmasıdır. Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) ile Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) arasında yaşanan aday kavgasının seçimlere birlikte giren bu iki kardeş partinin başarısızlığında ciddi rol oynamış görünüyor. Şimdi bu sonucun, “CSU lideri Markus Söder aday olsaydı Birlik Partileri daha iyi bir sonuç alır mıydı?” tartışmasını ve buna bağlı olarak iki parti arasındaki mücadeleyi alevlendirmesi de söz konusu olabilir.

Koalisyon hangi partilerden oluşacak?

Aslında seçim sonuçları en rasyonel koalisyonun “Büyük Koalisyon” (Grosse Koalition) diye adlandırılan mevcut iki partili hükümetin devam etmesi olduğunu gösteriyor. Böyle bir tercihte sadece Federal Başbakan’ın (Bundeskanzler) artık CDU/CSU yerine seçimde en fazla oyu alan SPD’den olması yeterli olacaktır. Ancak her iki büyük partinin de seçimden önce artık Grosse Koalition istemediklerini açıklamış olmaları bu ihtimali zorlaştırmış durumda.

Seçim sonuçları ve Türk-Alman ilişkileri

Türk-Alman ilişkileri açısından bakıldığında, Türkiye düşmanı diyebileceğimiz bir çizgiye sahip olan Sol Parti’nin başarısızlığı ve kurulacak koalisyon hükümetinde yer alamayacak olması olumlu bir gelişme. Zira içerisinde çok sayıda PKK sempatizanı barındıran bu parti, Türkiye’nin PKK’ya karşı mücadelesi çerçevesinde gerek içerde gerekse Suriye ve Irak’taki sınır ötesi müdahaleleri nedeniyle Ankara’ya karşı çok sert politika izlenmesini talep etmekte. Fakat Sol Parti’den sonra en fazla Türkiye karşıtının içinde bulunduğu Yeşiller’in kurulacak koalisyon hükümetinde yer alma ihtimali Türk-Alman ilişkilerinin geleceği açısından olumsuz bir gelişme olabilir. Zira bu parti de Almanya’nın Türkiye politikası konusunda müdahaleci bir çizgiye sahip ve sık sık Türkiye’nin içişlerine müdahale anlamına gelecek açıklamalar yapmakta, özellikle terör örgütlerine karşı mücadele kapsamında attığı adımlar nedeniyle Ankara’ya karşı yaptırım çağrılarında bulunmaktadır. Ancak Yeşiller’in bundan iki ay önceki kamuoyu yoklamalarında alması beklenen oyun çok gerisinde kalması ve muhtemel bir koalisyon hükümetine katılabilecek iki küçük ortaktan biri olması bu partinin Almanya’nın dış politikasındaki etkisinin beklenenden daha az olması sonucunu doğuracaktır.

Yeni bir Büyük Koalisyon hükümeti kurulması durumunda ise Türk-Alman ilişkilerinde önemli değişiklikler beklenmiyor. Hatta böyle bir hükümete SPD’li Olaf Scholz’un liderlik yapacak olması eski SPD’li Federal Başbakan Gerhard Schröder dönemindekine benzer şekilde Türk-Alman ilişkilerinde olumlu bir dönemin kapısını aralayabilir. Scholz’un, Schröder’in eski prenslerinden biri olduğu düşünüldüğünde onun liderliğindeki bir hükümette Schröder’in etkisinin olması beklenebilir ki bu da Almanya’nın ABD’ye daha fazla mesafe koyması, Türkiye ve Rusya gibi ülkelerle ilişkilerini geliştirme arayışı içinde olması anlamına gelebilir. Bu açıdan bakıldığında Türkiye için en iyi opsiyonun Yeşiller’in de dahil olacağı bir hükümet yerine SPD’nin büyük ortak olacağı bir Büyük Koalisyon olduğu söylenebilir.

Editör: Haber Merkezi