Türkiye’nin üst düzey bir heyetle Libya’ya gerçekleştirdiği ziyaret ve imzaladığı mutabakatlar, bölgedeki aktörlerin dikkatlerinin tekrar Libya’ya çevrilmesine neden oldu. Öncelikle heyette yer alan isimler Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Ticaret Bakanı Mehmet Muş, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi İbrahim Kalın bizatihi ziyaretin önemine, kapsamına ve boyutuna ilişkin başlı başına önemli bir gösterge teşkil ediyor.

ZİYRETİN ZAMANLAMASI 

Heyette yer alan isimlerin yanı sıra ziyaretin gerçekleştirildiği zamanlama da dikkat çekici. 24 Aralık 2021 tarihinde yapılması gereken seçimlerin yapılamamasından sonra Tobruk merkezli hükümet, Trablus’taki hükümeti devirmek üzere mayıs ayında tekrar harekete geçti. Bu girişimin sonuçsuz kalmasıyla Libya, ateşkesin bozulduğu bir sürece girdi ve yaz ayları boyunca zaman zaman çatışmalar yaşandı. Ağustos ve eylül aylarında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hem Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi (TM) Başkanı Akile Salih ile hem de Trablus merkezli Libya Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ile görüştü.

Türk heyetinin 3 Ekim 2022’deki ziyareti ağustos ve eylül görüşmelerinin hemen sonrasına tekabül ediyor. Ziyaretin bu bağlamda zamanlamasının iki önemli boyutu bulunuyor: barış ve uzlaşı çabaları ile Trablus hükümetine açık desteğin devamı.

 BARIŞ VE UZLAŞI ÇANBALARININ DEVAMI

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu yaptığı açıklamada; Libya’nın toprak bütünlüğünün muhafaza edilerek, kardeş kavgasının sona ermesi, kalıcı barış, huzur ve refahın bir an önce tesisi için Türkiye’nin desteğini ve çabasını bir defa daha dile getirdi. Bu kapsamda bakıldığında Bakan Çavuşoğlu’nun açıklamasında yer alan “Libya'daki tüm kesimlerle de görüşüyoruz” ve “Tüm muhataplarımıza söylüyoruz” ifadeleri oldukça dikkat çekici. Her ne kadar Trablus’a bir ziyaret gerçekleştirilmiş olsa da Libya’daki diğer muhataplarla temasın da sürdüğü anlaşılıyor.

 TRABLUS HÜKÜMETİNE AÇIK DESTEĞİN DEVAMI

Libya’nın içinde bulunduğu bu son süreçte Tobruk’ta bulunan Temsilciler Meclisi’nin ileri süregeldiği önemli argümanlardan birisi, seçimlerin yapılamaması nedeniyle Trablus’taki hükümetin görev süresinin dolduğu ve buna bağlı olarak meşruiyetini yitirdiği iddiasıdır. Hatta TM’nin Tobruk’ta başbakan seçtiği Fethi Başağa, Birleşmiş Milletler’e (BM) mektup yazarak kendi meşruiyetinin tanınmasını istedi.

Türkiye tarafından Trablus’a gerçekleştirilen bu ziyaret, meşruiyet üzerinden Trablus’a karşı yürütülen politikaların devam edegeldiği bir sürece tekabül ediyor. Türkiye, hem bu ziyaretin bizzat vukuu ile tutumunu somut olarak gösterdi hem de ziyaret kapsamında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu tarafından yapılan destek açıklamaları ile Trablus hükümetinin yanında olduğunu net bir şekilde ifade etti.

Bu tartışmalar arasında Türkiye’nin politik duruşunun somut bir diğer göstergesi ise Trablus hükümeti ile imzalanan yeni mutabakat muhtıralarıdır. Türkiye’nin Trablus ile imzaladığı bu anlaşmalar, bir diğer boyutuyla Libya’nın meşru temsilcisi olarak Trablus’un görülmeye devam edildiğini pekiştiren diğer somut adımlardır. Türkiye’nin bu noktada bir tereddüt taşımadığının göstergesidir. Nitekim Bakan Çavuşoğlu açıklamalarında “Tereddüt etmeden Libya'nın yanında olacağız" ifadelerine de yer verdi.

Özetle Türkiye hem Trablus’a giderek, hem açıklama yaparak hem de anlaşma imzalayarak Trablus ile olan ilişkisini gösterdi.

- Siyasi irade, askeri güç, teknolojik altyapı: İlişkilerde yeni safha

Ziyaret kapsamında hidrokarbon ve doğal gaz alanında yeni mutabakatlar imzalandığı ilan edildi. 2019’da imzalanan anlaşmalardan sonra bu yeni anlaşmalarla ilişkilerin mahiyeti bir safha daha ileriye taşındı. 2019’da imzalanan Deniz Yetki Anlaşması ile Türkiye denizde sınırlarını belirleyerek BM’ye bildirmişti. İmzalanan yeni anlaşmalar ise 2019’daki anlaşmaların ortaya çıkardığı hukuki durumlar çerçevesinde faal adımlar atma, ortaya çıkan hakları kullanma arzu ve iradesini ortaya koyuyor. Anlaşmaları kağıt üzerinde kalmaktan öteye taşıma, gereğini yapma iradesini yansıtıyor.

Aralık 2022'de, 2019 yılında yapılan anlaşmaların üzerinden 3 yıl geçmiş olacak. 3 yıl sonra yeni anlaşmaların yapılması, sürecin sürdürülebilir olduğunun da bir göstergesi. Zamana bağlı olarak koşullar olgunlaştığında, bir önceki anlaşmalar zemininde ilerleme sağlanabildiği görülüyor.

Bu adımlar, aynı zamanda Trablus hükümetinin hem siyasi hem de güvenlik açısından elini de güçlendiriyor. Yapılan anlaşmaların uygulanabilmesi ve ilişkilerin ileri safhalara taşınabilmesinde 2019 yılında yapılan Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırasının kritik önemi yadsınamaz. Türkiye’nin güvenlik anlaşmasının gereklerini yerine getirebilmiş olması, hem Trablus hükümetinin gücünü muhafaza noktasında hem de buna bağlı olarak yeni iş birliklerinin yapılabilmesinde kritik bir öneme haizdir. 30 Ağustos Zafer Bayramı ve Türk Silahlı Kuvvetler Günü vesilesiyle, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Libya’daki Görev Grubu Komutanlığı ile de televizyonlardan yayınlanan canlı bağlantı yapması bu bağlamda önemli bir mesaj niteliğinde.

Türkiye’nin, enerji kaynakları üzerine bu yeni anlaşmaları yapabiliyor olmasında önemli hususlardan bir diğeri de giderek güçlenen “Enerji Filosu"dur. Türkiye, sayısı 4’e ulaşmış olan sondaj gemileri ve 2 sismik gemisinden oluşan güçlü imkanlara sahip. Bu yerli imkanlar ile Karadeniz’de yeni doğalgaz keşifleri yapıldı ve çıkarılma sürecine girildi. Türkiye’nin kendi enerji filosunun olması kendi enerji kaynaklarını keşfedebiliyor olmasının yanı sıra Libya örneğinde olduğu gibi başka ülkeler ile bu kapsamda anlaşma yapabilme imkanı da sunuyor.

 BÖLĞESEL DENGELER VE ENERJİ KRİZİ 

2019 yılında imzalanan ve bölgedeki dengeleri değiştiren anlaşmalardan sonra 3 Ekim 2022’deki bu ziyaret kapsamında imzalanan mutabakatlar dengeleri pekiştiren bir unsur olacaktır. 2019 yılında imzalanan anlaşma hem Yunanistan hem Mısır nezdinde ciddi rahatsızlık ortaya çıkarmıştı. 2019 Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) anlaşmasının geçersiz olduğunu ileri süren Yunanistan, 3 Ekim’de imzalanan anlaşmalara ilişkin olarak da hukuksuz ve geçersiz olduğu yönünde açıklamalarda bulundu. Yunanistan’ın Mısır ile bu konuda temasa geçtiği, ayrıca konuyu Avrupa Birliği’ne (AB) de taşıyacağı, Yunanistan’ın egemenlik haklarını koruyacağı, Tobruk’taki Akile Salih’in de anlaşmanın geçersiz olduğunu ifade ettiğine ilişkin haberler Yunan basınından uluslararası kamuoyuna yansıyanlar.

Türkiye’nin bu yeni mutabakat kapsamında faaliyete geçmesi durumunda Yunanistan’ın benimseyeceği tutumun bölgesel dengeler açısından önemli sonuçları olacaktır. Türkiye’nin muhtemel faaliyetleri karşısında Yunanistan’ın bölgedeki gerginliği artırıcı politikalar izleyeceği açık. Bu gerginliği nereye kadar tırmandırabileceği, sıcak bir çatışmayı göze alıp alamayacağı da meselenin bir başka boyutu. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu Fransa’nın desteklediği Yunanistan’ın yaklaşımının önemsenmediğini "İmzaladığımız anlaşmalar iki egemen devlet arasında Libya ve Türkiye arasında kazan-kazan anlayışıyla imzalanan anlaşmalardır. Dolayısıyla üçüncü ülkelerin, iki egemen ülkenin imzaladığı anlaşmaya müdahale etme hakkı yoktur. Onların ne düşündüğü önemli değil." sözleriyle ifade etti.

Bir diğer husus da Yunanistan’ın politikalarına AB’nin nasıl yaklaşacağıdır. Zira Rusya-Ukrayna arasındaki savaşa bağlı olarak, Rusya’dan Avrupa’ya gaz akışı kesilmeye başladı. Alternatif kaynakların kısa vadede devreye alınması AB için elzem hale geldi. Libya’nın enerji kaynakları hem rezerv hacmi hem de Avrupa’ya nakil imkanları sayesinde, Avrupa tarafından göz ardı edilemeyecek kadar önemli bir alternatif.

Fransa’nın Yunanistan’a destek verdiği bu denklemde, İtalya’daki seçim sonuçlarının da hesaba katılması gerekiyor. İtalya’nın yeni başbakanı Giorgia Meloni'nin, henüz başbakan olmadan önce Libya’da olanlar ve bunun İtalya’ya etkilerinden Fransa’yı sorumlu tutan sert eleştirileri kamuoyuna yansıdı.

Bütün boyutları ile bakıldığında Türk heyetinin 3 Ekim Libya ziyareti; gerek Libya içi gerekse bölgesel dengeler açısından oldukça önemli sonuçlar ortaya çıkardı. Bu ziyaretin etkileri yakın gelecekte de devam edecektir.

[Dr. Ahmet Hüsrev Çelik Düzce Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (ORAFMER) Müdürü]

*Makalelerdeki fikirler, yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.