Sakarya Üniversitesinden Prof. Dr. Haluk Selvi, 30. yılında Hocalı Katliamı'nı AA Analiz için yazdı.

Kafkasya'nın en stratejik bölgelerinden olan Karabağ, kadim Türk yurdu olarak bilinir. Karabağ'ın merkezini oluşturan Dağlık Karabağ bölgesinin kalbi Hocalı, geçen yüz yıl boyunca Sovyetler tarafından Orta Asya'dan ve Ermeniler tarafından Revan, Hankendi ve eski Türk yurtlarından sürülen Türklerin gelerek yerleştikleri ve 30 yıl önce nüfusu 7 binden fazla olan bir yerleşim yeriydi. Bölgenin en büyük şehirleri Şuşa, Hankendi, Laçin ve Askeran yolları üzerinde yer aldığı için stratejik konuma sahipti.

Avrupa'nın büyük devletleri 30 yıl boyunca toplanarak Karabağ krizini çözmek için kararlar aldı. Ermenistan'ın bölgede işgalci olduğunu ilan ettiler ancak bu kararlarını uygulayacak fiili bir adım da atmadı.

Savaşa giden süreç

20. yüzyıl başında Azerbaycan Halk Cumhuriyeti'nin Sovyet Ordusu tarafından işgal edilmesinden sonra tüm ülke dahil Hocalı'da da Sovyet emperyalizminin egemenliği başladı. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) döneminde Azerbaycan'a bağlı özerk bir bölge olan Dağlık Karabağ, 1991'de SSCB'nin dağılması sırasında uluslararası bir krizin konusu oldu. Rusya'nın Kafkasya politikası çerçevesinde Ermeni nüfusun yerleştirildiği Dağlık Karabağ, bu dönemden itibaren Ermenistan'ın gündemine girdi. Ermenistan'ın SSCB döneminde hukuken Azerbaycan'a ait bölgede hak iddia etmesi sonucu Karabağ Savaşı başladı.

1991'de başlayan Karabağ Savaşı, Azerbaycan ve Ermenistan arasında 1994'te ilan edilen ateşkes ile sona erdi. Ancak Azerbaycan topraklarının beşte birini işgal eden Ermenistan, bu topraklardan çekilmedi. Savaş süresince 20 bin kişi öldü, 50 bin kişi yaralandı, 1 milyon kişi de yurtlarından göç etmek durumunda kaldı. Birinci Karabağ Savaşı içindeki en önemli olay şüphesiz ki Ermeni militanlarının Hocalı'da gerçekleştirdiği vahşetti.

Hocalı katliamı

366. Rus Motorize Alayı'nın gözetiminde gerçekleştirilen katliamın yaşandığı tarihte Hocalı, Azerbaycan Silahlı Kuvvetlerinin koruması altında değildir, savunmasız bir durumdadır. Resmi rakamlara göre saldırıda 106'sı kadın, 63'ü çocuk, 70'i yaşlı olmak üzere toplam 613 kişi katledilmiş; 76'sı çocuk 487 kişi ağır yaralanmış, işkenceye maruz kalan bin 275 kişi esir alınmıştır. Esir alınanlardan 150 Türk halen kayıptır. Gayri resmi rakamlara göre ise katledilen insan sayısı bin 300, yaralı sayısı binin üzerindedir. Hocalı'da kasten bu vahşeti gerçekleştiren Ermeni milislerinin amacı diğer Türk yerleşimlerinde bir korku meydana getirmek ve onları göçe zorlamaktı. Hocalı Katliamı, Karabağ Savaşı'nın yaşandığı bölgelerde büyük yankı uyandırmış ve halk kısa sürede Karabağ ve çevresindeki yerleşim yerlerini boşaltmıştır.

20. yüzyıl başında Azerbaycan Halk Cumhuriyeti'nin Sovyet Ordusu tarafından işgal edilmesinden sonra tüm ülke dahil Hocalı'da da Sovyet emperyalizminin egemenliği başladı.

1992 yılı Şubat'ın 25'ini 26'sına bağlayan gece Ermeni militanlarının Hocalı'yı işgal etmesi ve sivilleri katletmesi dünyada birkaç sonra ancak duyulabildi. Kuşatma altındaki Hocalı'dan kaçarak bin bir zorlukla Ağdam'a ulaşan, perişan durumdaki insanlar başlarına gelen olayları anlatmışlardı. Saldırıyı ve kaçan nüfusun vahşice katledilmesi haberini alan medya organlarının yönetimi kendi muhabirlerini bölgeye gönderdi. Olayı aydınlatmak için Azerbaycan'a gelen gazeteciler arasında Türkiye, ABD, İngiltere, Rusya, Fransa ve diğer ülkelerin saygın yayın organlarının muhabirleri vardı. Muhabirler tek ulaşım imkanı olan helikopterle bölgeye gittiler. Hocalı'daki insanlık dramını doğrudan kendi gözleriyle gören muhabirler bunları ülkelerindeki medya kuruluşlarına ilettiler. Böylece Hocalı'da yaşananlara bütün dünya şahit oldu.

Katliam "soykırım" bağlamında değerlendirilmeli

Birleşmiş Milletlerin 1948 tarihli "Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşmesi"ne göre, 1992'de Hocalı'da Ermeniler tarafından Türklere yönelik yapılan katliam, soykırım bağlamında değerlendirilmelidir. Ayrıca saldırılar sırasında başvurulan yöntem ve muameleler bakımından Hocalı Katliamı, insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamına da girmektedir. Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence, eziyet veya köleleştirme, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, siyasi, felsefi, ırki veya dini saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak propaganda içeren insanlığa karşı suç eylemlerinin tamamı Hocalı'da vuku bulmuştur. Hocalı Katliamı'nda, saldırı suçu ve barışa karşı suçlar açısından da uluslararası hukuk ilkeleri ihlal edilmiştir.

Birinci Karabağ Savaşı sonunda Karabağ bölgesi Ermenistan işgali altında kaldı, bir milyona yakın Türk, Azerbaycan'a kaçtı, binlerce masum sivil katledildi. Taraflar arasında 1994 Bişkek Protokolü ile çatışmalar sona erdi. Ermenistan'a bağlı kurulan Dağlık Karabağ Cumhuriyeti, Dağlık Karabağ bölgesinin çoğunu kontrol etmenin yanı sıra çevredeki Türk nüfuslu Ağdam, Cebrayıl, Füzuli, Kelbecer, Kubadlı, Laçın ve Zengilan'ı da işgal etmiş oldu.

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) 1994'te Minsk Grubu tarafından uzun süre devam edecek olan uluslararası arabuluculuk girişimleri başlatıldı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 1993'te Dağlık Karabağ'ı çevreleyen topraklardan Ermeni işgal güçlerinin çekilmesi çağrısında bulunan 4 karar aldı ve 2008 yılında Genel Kurul, AGİT Minsk Grubu Ermeni işgal güçlerinin derhal geri çekilmesini isteyen bir kararı kabul etti. Ancak bu kararların uygulanmasına yanaşmayan Ermenistan Cumhuriyeti, uluslararası kararlara rağmen mülteci durumundaki Türklerin evlerine dönmelerine de müsaade etmedi.

İkinci Karabağ Savaşı

Avrupa'nın büyük devletleri 30 yıl boyunca toplanarak Karabağ krizini çözmek için kararlar aldı. Ermenistan'ın bölgede işgalci olduğunu ilan ettiler ancak bu kararlarını uygulayacak fiili bir adım da atmadı. 27 Eylül-10 Kasım 2020'de yaşanan İkinci Karabağ Savaşı, uluslararası barış örgütlerinin bölgede Türklerin yaşadıkları drama 30 yıl sessiz ve kayıtsız kalmalarının bir sonucu olarak doğmuştur. Türkiye Cumhuriyeti'nin desteklediği Azerbaycan'ın askeri ve diplomatik zaferiyle sonuçlanan savaşın ardından Karabağ'ın en büyük şehri Şuşa ele geçirildi. Peşinden Cebrayıl, Füzuli, Kelbecer, Ağdam ve Laçin işgalden kurtarıldı. Azerbaycan ve Ermenistan arasında 10 Kasım 2020'de barış antlaşması imzalandı ve bu antlaşma ile Nahçıvan ile Azerbaycan arasında Ermenistan üzerinden bir irtibat yolu kurulması konularında anlaşmaya varıldı. Bu durum Türkiye'nin Azerbaycan ile dolayısıyla Orta Asya ile bağlantısının kurulması anlamına geliyordu. Türkiye, anlaşmanın uygulanmasını gözetmek ve denetlemek üzere bölgede kurulacak ortak barış gücünde, Rusya ile birlikte yer alacaktı.

Azerbaycan ve Türkiye işgalden kurtarılmış bölgelerde yeniden imar çalışmaları başlattı ve yerinden edilmiş yüz binlerce mülteci evlerine dönmeye başladı. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da katıldığı bu yeniden imar çalışmaları çok hızlı ilerledi ve Fuzuli Havaalanı uluslararası uçuşa açıldı. Ermenistan ile Türkiye arasında geçen ay boyunca olumlu gelişmeler yaşandı ve iki ülke arasında var olan anlaşmazlıkları çözmek üzere toplantılar gerçekleştirildi. Türkiye ile Ermenistan arasında kapalı olan hava sahası uçuşlara açıldı.

Hocalı halen mahzun

Bütün bu olumlu gelişmeler bir noktada Hocalı'nın halen mahzun olma durumunu ortadan kaldırmıyor. İnsanlık vicdanının da katledildiği Hocalı Katliamı'nın sorumluları, yaptıklarının hesabını tüm uluslararası toplum önünde vermelidir. Hocalı bir işgal bölgesi olarak hala Ermenistan sınırları içinde yer alıyor. Katledilmiş masumların suçlularına dair henüz bir uluslararası mahkeme tarafından karar verilmiş değil. Esir alınan bin 275 kişiden 150'si halen kayıp. Tam tersine Ermeni lobisi, Türkiye-Azerbaycan-Ermenistan arasındaki barış ve dostluk görüşmelerini baltalamaya devam ediyor, bölgede gerçekçi bir siyaset izlemek isteyen Ermenistan Cumhuriyeti'ni tehditlerle masadan kalkmaya zorluyor. Her şeyden önce Ermeni komitelerinin bu olumsuz tutumlarının ortadan kalkması gerekiyor. Türkiye ve Azerbaycan Cumhuriyetleri, Ermenistan Cumhuriyeti ile her zamankinden daha fazla barışa ve bölgesel ortaklığa hazır olduklarını göstermişlerdir. Ermenistan'ın bu barış elini görerek makul hareket etmesi de her şeyden evvel kendi insanının refah ve mutluluğu için elzemdir.

Editör: Haber Merkezi