Milli Düşünce Merkezi (MDM) ve Milli Strateji Araştırma Kurulu (MİSAK) işbirliğinde hazırlanan “Türkiye’nin Çin Politikası Nasıl olmalı?” konulu 63 sayfalık raporu 7 Temmuz 2021 tarihinde yayımlandı. MDM’nin konuya ilişkin yayımladığı duyuruya göre uzmanlar, 23 Ocak, 30 Ocak ve 6 Şubat 2021 tarihleri arasında yapılan üç oturumlu beyin fırtınasında; Çin’in politikaları ve dünya siyasetindeki konumuyla ilgili fikirlerini sundu. Bu üç toplantı sonucunda birbirinden farklı bakış açıları ortaya çıktı. Diğer yandan, bu toplantılarda Türkiye’nin Çin ile ilişkisinin tek başına ele alınamayacağı, Çin’in Asya’dan Avrupa’ya uzanan bölgesel etkisi ve gücünün de dikkate alınması gerektiği dile getirildi. Sağlam ve etkin bir dış politikanın işleyen bir anayasaya ve güçlü bir ekonomiye dayandığı, ülke içi ayrışmaların uluslararası alanda bir ülkeyi zayıf düşüreceği vurgulandı. Bu sebeple, herhangi bir ülkeyle ilişkiler tartışılırken her iki ülkenin de iç ve dış önceliklerine bakmak gerektiği hususu ağırlık kazandı.

Uzmanlara göre Türkiye’nin ülke içi öncelikleri raporda şu başlıklar altında sıralandı:

  • İşleyen bir anayasal sistem ve bağımsız yargının tesisi
  • Teröre ve bölücülüğe karşı mücâdele
  • Ekonomik denge ve refah hedefi
  • Millî Eğitim
  • Kültür politikaları
  • Devletin bekası

MADDELER HALİNDE TÜRKİYE’NİN ULUSLARASI ARENADAKİ ÖNCELİKLERİ

Her bir maddeyle ilgili gerekli çözüm önerilerini sunan uzmanlar, diğer taraftan da Türkiye’nin uluslararası arenadaki önceliklerini tespit ederek bunları da başlıklar altında şöyle topladı:

  • Teröre ve bölücülüğe karşı uluslararası dayanışmayı sağlamak
  • Avrupa Birliği süreci
  • Suriye ve Irak meselelerinin hâlli
  • Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
  • Adalar Denizi
  • Doğu Akdeniz
  • Güney Kafkasya’da istikrar
  • Asılsız Ermeni iddialarına karşı aktif mücâdele
  • Kırım meselesinin barış yoluyla hâlli
  • Doğu Türkistan’da insan hakları ihlâlleri
  • Türk Dünyası yakınlaşması
  • Balkanlarda istikrar
  • Batı’da yükselen Türkiye karşıtlığı ile mücâdele

Türkiye’nin ülke içi önceliklerine 6, uluslararası önceliklerine 13 maddede reçete sunan uzmanlar her bir maddeye dair açıklamaları dikkat çekici. Daha sonra ise Çin’in ülke içi öncelikleri ve uluslararası arenadaki öncelikleri tespit edilerek raporda şu başlıklara ulaşıldı:

ÇİN HALK CUMHURİYETİ’NİN ÜLKE İÇİ ÖNCELİKLERİ

  • Çin Komünist Partisinin iktidarına halel gelmemesi
  • Ekonomik kalkınma
  • Azınlık milletlerin Çin kültürüne tehdit olarak algılanması

Özellikle azınlık milletlerin Çin kültürüne tehdit olarak algılanması hususunda uzmanlar, Doğu Türkistan hassasiyeti oldukça önemli. Raporda bu madde: “Çin Komünist Partisi 1949’da Çin Halk Cumhuriyeti’ni ilan ettikten sonra ilk iş olarak Doğu Türkistan’ı işgal etti. 1950’li yıllarda da Tibet üzerine baskı kurdu ve tartışmalı bir anlaşmayla bu bölgeyi de ilhak etti. Çin kültüründen başka kültürlerin hâkim olduğu batı bölgelerinde egemenliğini ve meşruiyetini sağlamak için bir milliyetler politikası geliştirdi ve bazı halklara kâğıt üzerinde özerklik vermek zorunda kaldı. Çin Halk Cumhuriyeti’nin bundan sonraki hedefi, Çin kültür ve nüfusunu bu bölgelerde hâkim kılmaktı. Bu bölgelere yoğun Çinli göçüyle birkaç bölge haricinde, nüfus üstünlüğünü ve kültürel hâkimiyetini sağladı. Bugün için kültürel hâkimiyet sağlayamadığı bölgeler olarak Doğu Türkistan ve Tibet görülmektedir. Demografik ve kültürel olarak hâkim olduğu İç Moğolistan Özerk Bölgesindeki mevcut uygulamaları da8 Çin’in Tibet ve Doğu Türkistan’da gelecekte uygulayacağı politikaları göstermektedir. Çin’in iç politika önceliklerinden biri buralarda önce kültürel hâkimiyetini sağlamak, sonra da bölgeyi tamamen Çinlileştirmektir.” ifadeleriyle belirtiliyor. Doğu Türkistan’da Çin’in uyguladığı yaptırım ve kültürel yıkımların ne tür sonuçlara yol açacağına özellikle değiniliyor.

7 MADDEDE TÜRKİYE-ÇİN İLİŞKİLERİ

Daha sonra Türkiye ile Çin arasındaki ana konuları belirleyen rapor, bu konular üzerine de değerli tespitlerde bulunarak yedi ana sorun üzerinden Türkiye-Çin ilişkisini ele alıyor:

  • Doğu Türkistan meselesi
  • Yatırım
  • Teknoloji
  • Turizm
  • Ticaret
  • Tarihî İpek Yolu’nun Canlandırılmasından Kuşak-Yol İnisiyatifine
  • Büyük Güç ilişkisi

a- Batı Asya
b- Türk Dünyası
c- Balkanlar
ç- Rusya

RAPORDA PKK SORUSU

Sonuç bölümüne gelirken, “Türkiye’nin Dünyadaki İlişkilerinde Çin” bölümüne yer veren raporda kısaca şu ifadeler üzerine mutlaka düşünülmesi gerekliliğine dikkat çekildi:

“Çin, Batı ülkeleri gibi şeklen dahi olsa PKK’yı terör örgütleri listesine almamıştır. Diğer yandan Çin Halk Cumhuriyeti, bölgemizde diğer güçler kadar görünür olmadığı için terör örgütlerine yaklaşımı hususunda kamuoyunda bir bilinmezlik vardır. Halbuki Çin’e yakın bölgelere bakıldığında Çin’in de tıpkı diğer büyük güçler gibi terör örgütleri arasında ayrım yaptığı görülür. Nitekim Çin Halk Cumhuriyeti, Doğu Türkistan İslam Partisi adlı bir örgütün uluslararası terör örgütleri listesine girmesinde aktif rol oynarken bu tutumunun tersine Hindistan’da faal olan radikal İslamcı bir başka terör örgütünün bu listeye alınmasını engellemiştir.”

Rapor; PKK’yı terör örgütü olarak kabul etmeyip Doğu Türkistan İslam Partisi’ni terör örgütü olarak nitelendiren Çin’e karşı nasıl bir yol, nasıl bir politika izlemeliyiz sorusunu sorar.

TÜRKİYE NASIL BİR POLİTİKA İZLEMELİ?

Raporun sonunda uzmanlar, Türkiye’nin Çin politikasında nasıl bir yol izlemesi gerektiğini somut önerilerle sıralıyor. Atılması gereken somut adımları şu şekilde belirtiyorlar:

Türkiye, bir yandan NATO üyeliğini devam ettirmenin diğer yandan yeni iki süper güçle yakın ilişki kurmanın savrulmalara kapılmadan bir yolunu bulmalıdır. Türkiye, bütün süper güçler için vazgeçilmez bir ortaktır. Ülke yöneticilerinin de bu vazgeçilmezliği bilip, süper güçlerden birini öbürüne tercih etmeden önümüzdeki yarım asrın politikalarını sağlam bir şekilde belirleme mecburiyeti vardır. Türkiye hem Çin ile ilişkilerini devam ettirme hem de Çin’i insan hakları ihlallerinden vazgeçirme yollarını bulmalıdır. Türk devleti ve bürokrasisinin bunu yapabilecek gücü ve tecrübesi vardır. Sonuç olarak bu ülkeyle ilişkilerimizi aşağıdaki ana esaslar üzerine oturtmak doğru olacaktır:

  • Uluslararası konularda görüş beyan ederken devlet yetkilileri daha dikkatli bir dil kullanmalıdır. Bu konuda özellikle dışişleri uzmanlarının dışındaki devlet memurlarının kontrolsüz müdahalelerinden kaçınılmalıdır.
  • Çin Halk Cumhuriyeti’yle ekonomik ve ticari ilişkiler eşit ilişki temelinde geliştirilmelidir. Bu anlamda tek tek sektörlerin çıkarlarını değil, genel ülke çıkarını dikkate alınmalıdır. Bu da ülke içi sektörlerin kendilerini bu yönde uyarlamalarına fırsat sağlayacaktır.
  • Yeni kapitülasyonlar oluşmaması için Çin de dâhil olmak üzere, ülkemize gelecek yatırımların ilkeleri net bir şekilde belirlenmeli ve ilan edilmelidir.
  • Kuşak-Yol İnsiyatifi’nin tek yönlü bir ulaşım hâline gelmesini önlemek için ekonomik ve ticari politikalar üretilmelidir. Bu projenin Türkiye’deki kısmında kontrol tamamen ele alınmalıdır.
  • Çin Halk Cumhuriyeti, başta Doğu Türkistan’da olmak üzere çiğnediği insan hakları ihlâllerinden vazgeçmeye teşvik edilmelidir.
  • Bu doğrultuda bir yandan uluslararası platformlarda bu insan hakları ihlâlleri dillendirmelidir. Fakat özellikle Batılı ülkelerin bu konuya sadece bir koz olarak baktığını da unutmamak gerekir. Batılı ülkelerin Çin’den alacakları tavizler karşılığında insan hakları ihlâllerini görmezden gelebilecekleri göz önünde bulundurulmalıdır.
  • Türkiye’de ve dünyada Çin’in insan hakları ihlâllerini duyurmaya çalışan sivil toplum kuruluşlarının raporları dikkate alınmalıdır.
  • Diğer yandan Çin hükumetiyle diyalog kanalları da açık tutulmalıdır. Çin hükümetiyle barışık bir Uygur toplumunun hem Türkiye ile hem de dünya ile ilişkileri geliştirmede Çin için daha yararlı olacağı bu ülke yöneticilerine anlatılmalıdır.
  • Doğu Türkistan’ın Çin-Türkiye ilişkilerinde bir tehdit değil, bir köprü olduğu Çin’e diplomatik dilde anlatılmalıdır. Doğu Türkistan’la Türkiye arasında geliştirilecek sosyal, kültürel ve ekonomik ilişkilerin Doğu Türkistan halkını Çin devletine daha sadık hâle getireceği belirtilmelidir. Doğu Türkistan’daki Uygur, Kazak, Kırgız ve diğer halkların Türkiye-Çin ilişkisinde aktif rol oynamaları, Asya’nın iki ucundaki ülkeyi karadan bağlama yolunda önemli olacaktır. Kuşak-Yol İnisiyatifinin Doğu Türkistan’da insan haklarını ihlâl ederek değil, tam tersine Doğu Türkistan halkının komşu ülkelerle daha fazla ticari, ekonomik ilişkiye girmesini sağlayarak daha başarılı olabileceğinin altını çizilmelidir. Bunun somut adımlarından biri Ürümçi’de bir konsolosluk açmaktır. Şu anki sert durumda Doğu Türkistan’ın Çin ile Türk Cumhuriyetleri arasındaki ilişkilerde kolaylaştırıcı bir rol oynayabileceğinin anlatılması lüks gibi görünmektedir. Fakat bu husus bıkmadan usanmadan dile getirilmelidir.
    Ayyıldız Huri Kaptan/Tarihistan
Editör: Haber Merkezi