Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğunda öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın nişanlısı Hatice Cengiz, Birleşmiş Milletler (BM) raporunda cinayete ilişkin bireysel sorumluluğunun araştırılması istenen Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın sessizliğini sürdürmesinin anlamlı olduğunu belirterek, "Adının bir suikastte şüpheli olarak geçmiş olmasıyla alakalı açıklama yapmaması kendisinin bu olayın içerisinde olma ihtimaliyle ilgili delillerin birilerinin elinde olduğunu gösteriyor." dedi.

BM Cenevre Ofisi'nde devam eden BM İnsan Hakları Konseyinin (İHK) 41. oturumu kapsamında İsviçre'nin Cenevre kentine gelen Cemal Kaşıkçı'nın nişanlısı Hatice Cengiz, AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

Cengiz, BM İnsan Hakları Konseyine hitap ettiğini, cinayete ilişkin yapılan panelde konuştuğunu ve BM binasında basın toplantısı düzenlediğini anımsatarak, "Bu seyahatte gözlemlediğim, BM Yargısız ve Keyfi İnfazlar Özel Raportörü Agnes Callamard'ın raporu dünyanın beklediği bir vicdanın sesi gibi yükselmiş. Avrupa'dan cinayete ilişkin beklenen tepkiyi göremedik ama Callamard'ın raporu vicdanın sesi oldu." diye konuştu.

Callamard'ın raporunun BM Cenevre Ofisi'nde ve tüm dünyada büyük yankı uyandırdığını dile getiren Cengiz, "Bence, raporun böylesine ses getirmesi Callamard'ı bile şaşırttı." değerlendirmesinde bulundu.

Cengiz, Callamard'ın raporunu hazırlama sürecinde sadece işini yaptığını, "sansasyonel bir soruşturma" yürütmesine rağmen bunu kullanmadığını ve medyanın önüne çıkmaktan imtina ettiğini kaydetti.

BM Genel Sekreterine çağrı

Callamard'ın raporundaki, "BM'nin suçlulara ilişkin uluslararası bir cezai soruşturma başlatılması için harekete geçmesi" çağrısının önemine işaret eden Cengiz, "Bu çağrıyı BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'e yapıyor çünkü dünyayı harekete geçirebilecek en üst düzey merci BM Genel Sekreterlik makamı. Ben kendim de raporun ardından atılacak adımın Genel Sekreterin harekete geçmesi olduğunu düşünüyorum." dedi.

Cengiz, Kaşıkçı cinayetine karışan tüm suçluların Uluslararası Ceza Mahkemesinde (UCM) yargılanması çağrısında bulunarak, "Zaten benim Cenevre'ye gelme sebebim de bu. Callamard'ın bu yöndeki çağrısıyla yüzde yüz aynı fikirdeyim." şeklinde konuştu.

BM Güvenlik Konseyi (BMGK) daimi üyesi İngiltere'nin yanı sıra Kanada ve Norveç gibi Batılı ülkelerin, uluslararası cezai soruşturma için destek vermesini isteyen Cengiz, Suudi Arabistan'ın yürüttüğü soruşturmanın meşruiyetini kaybettiğini tekrarladı.

Cengiz, "Suudi Arabistan muhtemelen suçu işleyenlerin isimlerini dünya kamuoyuyla paylaşmayacak. Meseleyi kendi içlerinde kapatacaklar." dedi.

"Aklıma korkunç şeyler geliyor"

Nişanlısı Kaşıkçı'nın cesedinin hala ortaya çıkmamasına da değinen Cengiz, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Cesedin şimdiye kadar ortaya çıkmaması bende hala 'Cemal yaşıyor mu?' fikrini çok uyandırıyor. Bu duygusal bir travma. Müslüman ülkede doğmuş birisi olarak bu cinayet, cinayetin işlenmiş olduğunun itiraf edilmesine rağmen kimlerin suçlu olduğuna dair isimlerin verilmemesi ve cesedin hala ortaya çıkmaması bana mantık olarak hiç anlaşılır gelmiyor. Bu sorular her gün sorduğum ve beni en çok rahatsız eden konu. Ben hala, 'Cemal'in cesedine ne yapmışlardır, nereye götürmüşlerdir?' sorularının cevabını çok merak ediyorum. Aklıma 'Cesedi eritmişler midir veya başka bir şey mi yapmışlardır' gibi çok korkunç şeyler geliyor ama cesedin nerede olduğuna dair kesinlikle hiçbir fikrim yok."

"Muhammed bin Selman neden yalanlama yapmıyor"

Hatice Cengiz, rapordaki, "Suudi Arabistan Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın (MBS) da aralarında bulunduğu üst düzey yetkililerin soruşturulması için güvenilir kanıtlar var." bulgusu ve İHK'nin 41. oturumunda yaptığı konuşmadaki "Suudi Arabistan tarafından yürütülen soruşturma, emir komuta zincirinin ortaya çıkarılmasında başarısız oldu." açıklamasına ilişkin ise dikkati çekici bir görüşü dile getirdi.

Gerek Özel Raportör Callamard'ın gerekse ABD Merkezi Haberalma Teşkilatının (CIA) Veliaht Prens'in cinayetteki sorumluluğuna ilişkin ihtimallerden bahsettiğini anımsatan Cengiz, "Gerçekten ben de bunu (cinayet emrini kimin verdiğini) çok merak ediyorum ama şunu düşünüyorum: Bu kadar büyük töhmet altında kalan, büyük bir ithamda bulunulan bir kişi (MBS) tüm bu iddialara ilişkin neden bir yalanlama yapmıyor?" ifadesini kullandı.

"Bu sessizliğin üzerine gidilmeli"

Cengiz, Callamard'ın raporu açıklandıktan sonra Muhammed Bin Selman'ın raporda isminin zikredilmesinden dolayı açıklama yapıp yapmayacağını merak ettiğini ama aradan geçen sürede onun sessiz kalmasının anlamlı olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Bir kişinin uluslararası bir soruşturma sonucunda ortaya çıkan raporda adının bir suikastte şüpheli olarak geçmiş olmasıyla alakalı açıklama yapmaması kendisinin bu olayın içeresinde olma ihtimaliyle ilgili delillerin birilerinin elinde olduğunu gösteriyor. Soruşturmanın daha da derinleştirilmesi durumunda kendisiyle alakalı delillerin ortaya çıkma ihtimalini düşündüğü için sessiz kalabiliyor olabilir. Bu anlamlı sessizliğin üzerine gidilmesi gerektiğini düşünüyorum. Veliaht Prens Muhammed Bin Selman, BM İnsan Hakları Raportörü Callamar'ın iddia ettiği gibi bu cinayetin içerisine karışma ihtimalinin olmadığıyla alakalı neden bir yalanlama, neden bununla alakalı bir açıklama yapmadı? Soru bu."

Callamard Veliaht Prens ve Kahtani'ye işaret etmişti

Özel Raportör Agnes Callamard, Kaşıkçı cinayetine ilişkin açıkladığı raporu, geçen hafta çarşamba İHK'nin 41'inci oturumuna sunmuştu.

Konseye hitaben yaptığı konuşmada ise Callamard, tamamladığı soruşturmada, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman da dahil olmak üzere cinayette üst düzey Suudi yetkililerin bireysel sorumluluklarının daha fazla araştırılması için güvenilir kanıtlar bulunduğuna vurgu yapmıştı.

Callamard, "Suudi Arabistan tarafından yürütülen soruşturma, emir komuta zincirinin ortaya çıkarılmasında başarısız oldu." diye konuşmuştu.

Hazırladığı raporun bir insan hakları soruşturması niteliği taşıdığına ve cezai özelliği bulunmadığına işaret eden Callamard, Veliaht Prens ve eski danışmanı "kilit roldeki" Suud el-Kahtani de aralarında yer aldığı üst düzey yetkililerin bireysel sorumluluklarının daha fazla araştırılmasını öngören güvenilir kanıtlar olduğunu kaydetmişti.