Almanya, Türkiye vatandaşlarının yurt dışında en çok yaşadığı Avrupa ülkesidir. PKK terör örgütünün eylemlerini başlattığı 1984 yılından önce de bu ülkede özellikle bir kısım Türk vatandaşları arasında ve genellikle aşırı sol çevrelerde “siyasi Kürtçülük” olarak adlandırılan ideolojik akımın var olduğu biliniyor. Bu altyapıdan yararlanan PKK, 1984 sonrasında Almanya’yı adeta bir üs haline getirdi ve bu ülkedeki örgütlenmesini zaman içinde yaygınlaştırdı.

Almanya'da PKK örgütlenmesi ve faaliyetleri

Almanya’daki PKK örgütlenmesi, dernekler ve ticari kuruluşlar vasıtasıyla gerçekleşti ve illegal faaliyetleri yasal çatı altında bugüne değin devam etti. PKK terör örgütü üyeleri bir yandan Türk vatandaşlarından tehdit ve baskılarla haraç toplarken öte yandan ise açtıkları ticari kuruluşlar ile para akladılar. Örgüt, “meşru” bir yapılanma olduğu iddiasında ana akım medyanın da desteğini alarak Alman kamuoyunu yanılttı.

PKK'nın terör örgütü olarak kabul edildiği Almanya'da resmi makamlar örgüt faaliyetlerine izin veriyor, özellikle federal sistemden kaynaklanan bir dağınıklığın da etkisiyle PKK’ya müsamaha gösteriliyor. Gösterilerde ve taşkınlıkların da yaşandığı eylemlerde polisin izin ve gözetiminde yasaklı poster, PKK renkleri taşıyan pankartlar ile terör örgütünü destekleyen sloganlar kullanılabiliyor. Türkiye düşmanı ve Kürt ırkçılığı içerikli bu eylemler PKK’nın terör eylemlerinin Almanya’da meşrulaştırılmasına hizmet ediyor.

Almanya’daki PKK örgütlenmesi, dernekler ve ticari kuruluşlar vasıtasıyla gerçekleşti ve illegal faaliyetleri yasal çatı altında bugüne değin devam etti.

Zaman içerisinde belli çevrelerin sempatisini ve desteğini kazanan PKK yapılarına mensup teröristler yeri geldiğinde Almanya’daki Türk dernek, cami ve işyerlerine saldırmaktan geri kalmıyorlar. Bu durumlarda Alman makamlarının PKK mensuplarına karşı daha az müsamahakar davrandığı görülebilir, ancak eylemlerin yinelenmesini engelleme yoluna gitmedikleri de açık. Zira bu türden şiddet içeren eylemler, özellikle Türkiye’nin terörle mücadelesindeki kararlılığı ile daha da artma eğilimi gösteriyor. 1993 Kasım ayında terör örgütü PKK üyeleri otoyolları kapatıp polis memurlarına ve araçlarına şiddet uygulaması neticesinde PKK Almanya’da “yasaklanmış”, hatta bazı terör örgütü üyeleri de yargılanmıştı. Bu gelişmelere rağmen terör örgütünün gösteri ve propaganda eylemlerini sürdürebilmesi "Almanya’ya zarar vermemek" şartına bağlanmış izlenimi veriyor.

Zaman içerisinde belli çevrelerin sempatisini ve desteğini kazanan PKK yapılarına mensup teröristler yeri geldiğinde Almanya’daki Türk dernek, cami ve işyerlerine saldırmaktan geri kalmıyorlar. 

Almanya’da belli çevrelerin, terör örgütü olarak kabul edilen bir yapılanmaya bu denli müsamaha göstermelerinin perde arkasında uluslararası ilişkilerinde şekillenen güncel Alman “büyük stratejisinin” de rolü olduğunu iddia edenler mevcut.

PKK, bu ülkedeki Türk vatandaşlarını tedirgin ve rahatsız etmekle kalmayıp, aynı zamanda da Türkiye ile Almanya arasında önemli bir anlaşmazlık konusu teşkil ediyor. İki ülke arasında gerginlik doğuran çeşitli siyasal sorunların başında yıllardan beri Almanya’nın PKK konusundaki tavrı geliyor. Başka bir ifadeyle, gösterilen müsamahanın yanında Türkiye'de suç işleyen terör örgütü mensuplarının iadesine ilişkin talepler de dikkate alınmıyor. Son yıllarda bu şahıslardan Türkiye’ye gelen bazılarının tutuklanıp yargılanmaları söz konusu olduğunda Alman medyasında koyu bir Türkiye aleyhtarlığı da gözleniyor.

Almanya’da belli çevrelerin, terör örgütü olarak kabul edilen bir yapılanmaya bu denli müsamaha göstermelerinin perde arkasında uluslararası ilişkilerinde şekillenen güncel Alman “büyük stratejisinin” de rolü olduğunu iddia edenler mevcut. Almanya’daki müesses nizamın stratejik hedeflerinin bu çerçevede rol oynadığı söylenebilir. Terör örgütünün medyada ve kanaat önderleri tarafından mütemadiyen “Kürdistan İşçi Partisi” olarak adlandırılmasının sözde demokratik hassasiyetlerden kaynaklandığını düşünmek en hafif tabiriyle saf bir yaklaşımdır.

PKK/PYD ve aşırı sol üzerinden radikalleşme riski

Bu görüşler ışığında, esas olarak radikal yöntemleri benimsemiş olan PKK’nın Almanya’da ittifak içinde olduğu aşırı sol ve anarşist/nihilist örgütlerle iş birliği içine girerek daha da radikalleşmesi mümkün. İç istihbarattan sorumlu Alman Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın geçtiğimiz hafta yayımlanan 2021 raporunda PKK’ya yer verilmekle birlikte izleme dışında örgüt karşıtı herhangi bir tedbir alınacağına ilişkin bir işaret yer almıyor. Bu durum, her ne kadar kontrol altında olduğu iddia edilse de terör örgütünün, gördüğü müsamaha sayesinde aşırı ve şiddet içeren eylemlere başvurabileceğini düşündürüyor.

Özellikle Türkiye’nin sınır ötesindeki güvenlik amaçlı faaliyetlerine karşı YPG/PKK eylemlerini arttırabilir. Ancak, 1993 yılında PKK’nın yasaklanması sonucu gerçekleştirilen şiddet eylemleri ve Abdullah Öcalan’ın 1999 yılında yakalanmasıyla yapılan eylemlere benzer taşkınlıklara Alman güvenlik kurumlarının müsamaha göstermesi beklenemez. Zira tabiatıyla bu eylemler Almanya’nın iç barışını da tehdit edecektir. Dolayısıyla PKK’ya gösterilecek tolerans sınırlı olacak, ancak terör örgütünün bu eylemlerinin şimdilik tümüyle ve fiilen yasaklanmasına gidilmeyecektir.

Almanya’da PKK’ya tolerans toplumsal huzuru bozuyor

Almanya’nın federal yönetim sistemi, bazı alanlarda merkezi hükümete gelişmelerin kontrolden çıkmasını engelleme imkanı vermiyor. Nitekim, “demokrasi ve insan hakları” gerekçesiyle meşrulaştırılan ve terörist hüviyeti bilinçli bir şekilde dikkate alınmayan PKK terör örgütü belli çevrelerce destekleniyor. Bu desteğin arka planında “devletsiz bir ulusun devlet kurma hakkı” gibi romantik bir ideolojik hareket noktası esas alınıyor, jeopolitik ve tarihi gerçekler ise göz ardı ediliyor. Bu marjinal duruma karşı ana akım siyaset kurumunun herhangi bir engelleyici tavrına rastlanmamakla birlikte, resmen yasaklı olan bir terör örgütünün eylemlerine örtülü biçimde izin veriliyor. Bu bir “müsamaha tavrından” daha ötede bir durumdur. Söz konusu durum Almanya’nın iç barışı açısından kabul edilemez niteliktedir.

Alman makamlarının bu konuda soğukkanlı ve kendinden emin tavrı ise ileride farklı sorunların çıkmayacağı anlamına gelmiyor. Nitekim, PKK’nın zaman zaman Almanya’ya yönelik eylemlerde bulunduğu unutulmamalıdır. Bir hukuk devletinin tehlikeli bir terör örgütü ile uzlaşı içinde bulunması hukuka aykırı olduğu kadar etik açıdan da kabul edilemez. Zira her halükarda kontrolden çıkma riski bulunan PKK gibi bir terör örgütüne bu denli müsamahakar davranılması Alman kamuoyu tarafından da kabul edilir nitelikte olmayacaktır. O nedenle Alman siyaset kurumunun bu meseleyi mutlaka göz önüne alması ve yakın müttefiki olan Türkiye’nin çıkarlarına aykırı olduğu kadar kendi iç barışına da zarar verebilecek bir terör örgütünün topraklarındaki varlığını ve eylemlerini hoş görmemesi gerekiyor.