Değişen dünya düzeninde jeopolitik konumu Türkiye ve Türk Cumhuriyetleri bölgelerinde etkinliğini artırmaktadır. Orta Asya Türk Cumhuriyetleri özellikle yer altı kaynaklarının çeşitliliği ve rezervi bakımından muazzam bir zenginliğe sahiptir.

Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Kırgızistan’ın rezervi bakımından çok farklı potansiyele sahip oldukları, bu ülkelerin sahip oldukları zenginlikleri dünyanın dikkatini çekmektedir.

Yer altı kaynaklarının değerlendirilmesi konusunda özellikle üzerinde durulması gereken konu jeopolitik sorunlar. Dünya ülkeleri çok değişik kriterlere göre, ülkerlerin denize kıyılarının olup olmamasıdır.

Bir ülkenin denize kıyısının olması birçok konuda o ülkeye avantaj sağlamaktadır. Denize kıyısı olan bir ülke sahip olduğu kaynakları doğrudan dünya pazarına sunarak söz konusu kaynaklarını zenginliğe dönüştürebilme imkânına sahip olmaktadır. Orta Asya Türk Cumhuriyetleri de mustariptir.

Çünkü denize kıyısı olmayan Orta Asya Türk Cumhuriyetleri sahip oldukları kaynakları değerlendirme, onları zenginliği dönüştürme konusunda sınırdaş olduğu ülkelere bağımlıdır.

Bu zenginlik yanında jeopolitik bağımlık durumu ortaya çıkartmaktadır. Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin genel hatları ile sosyal, kültürel ve siyasi yapıları ile sahip olduğu kaynaklar ve bu kaynakların kullanımı konusunda dikkate alınarak gereken jeopolitik sorunların çözümü üzerinde durulmalıdır.

Türk Dünyası nüfusu ve bu nüfusun bazı özellikleri Türkiye’den başlayıp doğuda Çin sınırına kadar uzanan bölgede yaklaşık olarak 150-200 milyon insan yaşamaktadır.

Bu nüfusun tamamına yakını Türklerden oluşmaktadır. Bunun en önemli göstergelerinden biri dil haritasıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nden başlayarak doğuda Çin’in doğusu, kuzeyde Kuzey Denizine kadar olan sahada Türkçenin yaygın olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır.

Nüfusun özelliklerinden biri eğitim seviyesinin yüksek olmasıdır, bu ülkelerin 15 yaş üzerindeki nüfuslarının tamamına yakını okuryazar olup, temel eğitimi tamamlamıştır.

Türk Devletlerinin sahip olduğu yer altı kaynakları Kafkaslardan başlayıp doğuya Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ve Doğu Türkistan ile Sibirya’da bulunan özerk ve muhtar statüye sahip Türklerin yaşadığı bölgelerin ortak özelliklerinden biri yer altı kaynakları bakımından sahip oldukları zengin rezervlerdir.

Hazar havzasında yer alan Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan Dünyanın en zengin petrol ve doğal gaz rezerv sahalarını ifade etmek üzere tanımlanan Stratejik Elips içerisindedir.

Buna ilave olarak Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile Doğu Türkistan stratejik öneme sahip bazı yer altı kaynaklarını bakımından zengin rezervlere sahiptir.

Çin’in toplam maden Ocaklarının % 85’i Doğu Türkistan’da yer almaktadır. Doğu Türkistan’ın yeraltı zenginliklerinin başında petrol ve doğal gaz gelmektedir. Doğu Türkistan; Çin’in 1.600 milyar tonluk toplam kömür rezervinin yarısını sahiptir.

Ayrıca Doğu Türkistan’da bilhassa Turfan, Aksu, İli ve Yeni Hisar bölgelerinde toplam rezervi 1 milyar ton civarında olan zengin demir yatakları bulunmaktadır.

Doğu Türkistan’da zengin altın yatakları keşfedilmiştir. Çin’in doğu Türkistan’ı nüfuslandırma ve burada yaşayan nüfus kitlelerini kontrol altında tutma politikasının arkasında bu kaynaklar yatmaktadır.

Kırgızistan dünyada az bulunan madenlerden olan seryum, disprosyum, erbiyum, gadolinyum, holmiyum gibi 14 çeşit nadir ve kıymetli maden yataklarına sahiptir. Kazakistan’ın yeraltı kaynakları bakımından büyük bir zenginliğe sahip olduğu bilinmektedir. Kazakistan rezerv bakımından dünyada; tungstende birinci, krom ve manganez de ikinci, borda üçüncü, molibden ve fosfatta, bakır rezervleri bakımından zengindir.

Uranyum üretimi bakımından birinci sıradadır Kazakistan. Özbekistan’ın en önemli yeraltı zenginliği doğal gazdır. Yıllık altın üretiminde Özbekistan dünyanın en önemli altın üreticisi ülkelerinden biridir.

Kızılkum çölünde tespit edilen uranyum cevherinin Dünyanın en zengin rezervlerinden biri olduğu değerlendirilmektedir.

Uranyum üretiminde 7. sırada, bakır üretiminde ilk 20 ülke içinde yer almaktadır. Özbekistan, Dünyada ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri içinde yer altı kaynakları bakımından çok çeşitliliğe sahip olmayan ülke Türkmenistan’dır. Ancak Türkmenistan’ın sahip olduğu doğal gaz ve petrol rezervleri Dünyanın önemli rezerv alanlarından biridir. Bu kanyaklarla Stratejik Elips içerisinde yer almaktadır.

Azerbaycan yeraltı kaynakları bakımından Türk ülkeleri içerisinde en zengin olanlardan biridir. Özellikle sahip olduğu petrol yatakları Dünyanın en eski üretim alanlarındandır.

Sahip olduğu doğal gaz rezervleri de dünyanın en önemli rezerv alanları içerisinde olup, ‘Azerbaycan da Türkmenistan’ gibi Stratejik Elips içerisinde yer alan ülkelerden biridir.

Orta Asya Türk Devletlerinin Jeopolitik durumu, bulundukları kıta, ekonomik bakımdan kalkınmasını hızlandıran pazar payını artıran ülkeler olarak nitelendirmektedir.

Orta Asya’daki Türk devletlerinin bulundukları konum itibari ile gerek iklim, gerek su kaynakları, gerek yüzey şekillerinin ortaya çıkardığı durum dolayısı ile temel ihtiyaçlarının tamamını kendi topraklarından karşılamaları mümkün değildir. Aynı şekilde sahip oldukları zengin kaynaklardan faydalanabilmeleri bunları dış dünya ile paylaşmalarına bağlıdır.

Bunun yolu da komşuları olana ilişkilerinden geçmektedir. Orta Asya Türk Cumhuriyetlerini ‘Kilitli ülke’ durumuna getiren komşularının ya Rusya Federasyonu ve Çin gibi askeri bakımdan Dünyanın güçlü ülkeleri ya da Tacikistan ve Afganistan gibi yüzey şekilleri bakımından Dünyanın en zor aşılabilen dağlık alanları üzerinde yer alan, sosyal, kültürel ve ekonomik bakımdan Dünyanın en geri kalmış ülkeleri olmalarıdır Orta Asya Türk Cumhuriyetlerini oluşturan nüfus kitlesinin ortak noktasının “Türklük” olması, nüfus potansiyelleri, eğitim seviyesinin yüksekliği, zengin yer altı kaynaklarının varlığı önemli bir avantaj olarak görülerek değerlendirilmesi gereken bir potansiyeldir.

Ancak Orta Asya ülkelerini oluşturan nüfusun ırkî ve kültürel geçmişinin benzerliği ile eğitim seviyesinin yüksekliği, siyasi yaklaşımlardaki farklılık ve jeopolitik zayıflığın ortaya çıkardığı riskleri ortadan kaldırarak Orta Asya’nın bir barış havzası haline dönüşmesine imkân sağlayabilir.

Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi, kısa adıyla Türk Konseyinin kurulması, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlığını kazanmasından itibaren İpek yolu tarihi, kültürel ve tarihsel açıdan canlanması gündeme gelmiştir.

İpek yolu doğu ile batı arasındaki köprüyü sağlayan bir yoldur. İpek Yolunun dünyanın tarihinde en önemli rolü de budur.

Batı medeniyeti bu nedenle yeni ufuklara yelken açabilmiştir. Günümüzde ‘Bir Yol Bir Kuşak’ adı ile yeniden canlandırılmaya çalışılan ve Çin, Ortadoğu ve Batı arasındaki ticaret yolu olan İpek Yolu’nun kullanımı İlk Çağ’a kadar uzanmaktadır.

Ayrıca ipek yolu sayesinde bu yol üzerinde bulunan medeniyetler birbirleri ile iletişimler kurmaya başlamışlardır. Bu sayede modern ekonomik faaliyetlere bu yol üzerinden ulaşılmış ve neticede ticaret gelişmiştir.

Türk Cumhuriyetindeki kaynaklarının veriminin artırılması dünya piyasasına pazarlanması ipek yolunun önemini daha da artırtırmıştır.

Türk birliğinin kurulması ve Türk devletlerinin birlikte ortak hareket etmesi orta Asya’nın gücünün dünya dengelerini değiştireceği, tüm ülkelerin kabul ettiği bir gerçektir. Jeopolitik konumu artan Türk dünyası ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri liderleri de bu konunun farkında olarak, Türk Konseyi Gayri Resmi Devlet Başkanları, Türk dünyasının birliği hususunda ümit verici ve ufuk açıcı çalışmalarına müşterek devam etmekteler.

Dünya basınının, “Erdoğan 'Büyük Turan' projesinin başlatıcısı, güç dengesi Türkiye’nin lehine değişiyor Ankara hem tarihi hem de Türk ve İslam ortak bağları nedeni ile bölgede ABD, Rusya ve diğer Batılı güçlere nazaran çok daha büyük bir avantaja sahip olduğu” analizleri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın konseyi “aile meclisimiz” ilan etmesi, ilişkilerin güçlü bir düzeye geldiğini göstermektedir.

İstanbul’da yapılacak resmi zirvede bu söylemlerin ete kemiğe büründürülmesi ve müşahhas hâle getirilmesiyle Orta Asya’nın kaderi değişecek, değişen dünya düzeni içinde yerini alacak, Türk Birliği ile güçlenen ekonomik güç haline gelerek, yer altı kaynaklarının kendi ülkelerinin kalkınması ve milletin menfaatine sunacaktır.

Türk Cumhuriyetlerine yatırımlarda artış gözlemlenmesi, Avrupa’daki ekonomik gerileme, Türkiye’nin bölgedeki etkinliği, Orta Asya’daki ülkelerin ilerlemesine ve ekonomik gelişmeye imkân sağlayarak refah düzeyi artacaktır.