NATO Genel Sekreteri’nin “Savaşın yıllarca sürebileceği gerçeğine hazırlanmalıyız. Ukrayna’yı desteklemekten vazgeçmemeliyiz” sözleriyle savaşı bitirmek yerine savaşın devam etmesi gerektiği mesajını veriyor.

Türkiye’nin aksine hiç bir Avrupa ülkesinden savaşın sona erdirilmesi ve barışa yönelik bir kelime ağızlarından çıkmadı, çıkmıyor!

Dünyanın yaşadığı ekonomik kriz ve tahıl kıtlığının gündemde olduğu bu günlerde, Bu karamsar bakıştan bu açıklamadan nasıl bir sonuç çıkarmalıyız?

Gıda sorununun öncelikle suçlusu barışçıl arayışları köstekleyen, barış için kurulan müzakere masalarını dinamitleyen küresel emperyalizm ve silah baronları değil midir?

Diplomatik bir dille, samimiyetsiz açıklamalarla, barışçıl yaşam, özgürlük, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi süslü kelimeleri dillerinden düşürmeyenler, Ukrayna’ya silah desteğine durdurup barışı neden hiç önermezler?

Türkiye Cumhuriyetinin aktif girişimi sayesinde vücut bulan gıda krizini çözmeye yönelik  “Tahıl Koridoru” inşasıyla ilgili çabalara destek verilmesi gerekirken, Fransa, Almanya ve İtalya’nın birlikte bir tren yolculuğuna çıkıp Kiev’e gitmesi, bu vesileyle Romanya üzerinde bir güzergâh açılmasını istemesi, Avrupa’nın sömürge, kriz fırsatçılık alışkanlığı ve  Türkiye’ye karşı olan siyasi yamyamlığı değil midir?

Siyasi gücünü kaybeden Macron’un, Türkiye ile Rusya arasında yapılan tahıl güvenliği anlaşmasını yok sayması asıl gündeminin barış ve huzur olmadığını iyice netleştirmiştir.

İnsanlar aç kalmış, açıkta yatmış olması, sözde gelişmiş sömürgeci ve savaş üzerinden şahsi çıkarlarını düşünen ülkelerin asla umurlarında değildir.

ABD güdümünde hareket eden Batı’nın, Rusya’ya yönelik yaptırımlarla zorlayıcı diplomasiden medet umması hezeyandır. Bu ikiyüzlü politikaları barış umutlarını zedelemekte silah baronlarını sevindirmektedir.

Krizlerin en şiddetlisini yaşadığımız bu aşamada, Rusya-Ukrayna savaşının sonuçları tüm dünyada rahatsız edici şekilde hissedilmektedir.

Türkiye’nin de etkilendiği bu olumsuz gelişmelerden en çok mağdur olan ülkelerin başında ABD güdümlü Mısır gelmektedir.

Dünya’da jeo-politiğinde kartların yeni baştan dağıtıldığı, oyunun yeniden kurulduğu, müesses nizamın kale duvarlarının teker teker yıkıldığı bu dönemde mühim olan, Türkiye’nin alacağı pozisyon, üstleneceği tarihi roldür.

Dünyadaki siyasi ve ekonomik gelişmelerin hızı tahmin edilenin de ötesindedir. Üzücü olan ise Türkiye ekonomisi üzerinde yalan algı, çarpıtılan rakamlar,  sanal korkular oluşturup pireyi deve yapan gayri milli düşünen ve en zor zamanlarda dahi milli duruş sergileyemeyen akademisyen ve siyasilerin milli akla sahip olmadıklarıdır. 

Türkiye zorluklara rağmen, dünyanın yaşamış olduğu ortak sorundan pozitif olarak ayrışırken, yatırım, üretim, ihracat, istihdam ve büyüme alanlarında bir adım öne çıkmaktadır.

Cumhur İttifakı’nın sorunların üzerine kararlı gidişi ne yaptığının farkında olarak, tahıl ambarı olan Anadolu’nun milli düşünen vatansever çiftçilerini destekleyip ekilebilir ekim alanlarını genişleterek, gıda krizinin ülkeye yansımasını en aza çekmenin gayretiyle olumlu neticelere ulaşması mümkün görünmektedir.

Geçmişinden ders alamayan, tarihin gerçeklerini hatırlamayan, milli ruhları sönmüş olanlar ile krizden ve ekonomik sıkışmışlıktan medet uman bozguncuların günün sonunda kaybetmesi mahut siyaset ve hayat gerçeği olarak bir kez daha teyit edilecektir.

Mevsimsel ve küresel fiyat artışlarını gündeme taşıyan patates, soğan, domates, patlıcan fiyatlarını abartıp millete kötümserlik aşılayan bedhahlara bu millet diyor ki; biraz insafınız varsa, biraz vicdanınız, biraz milli duygunuz kaldıysa, bir parça da haysiyetiniz bulunuyorsa, kimin tarafında olduğunuzu, sakladığınız ve göstermekten çekindiğiniz ikinci yüzünüzü açıklayınız.

Türkiye’de yaşayıp milli görünüp kimlerin değirmenine kimler için ne amaçla su taşıdığınızı söyleyiniz? Kimlerin nam ve hesabına işbirlikçilik yaptığınızı da itiraf ediniz?

Türk milleti; Gerçek niyetlerini saklamak için çırpınan, İftira ve asılsız suçlamalarla Türkiye’yi zan altında bırakarak kendilerini aklamaya çalışan, siyasi ikballeri uğruna gayri milli düşünenleri asla affetmez…

Milli birlik ruhuyla tüm engelleri aşma iradesini gösteren, yüzü pak mazisi tertemiz olan Türk milleti, ülkesi aleyhine yapılanları unutmaz ve  yapanların yanlarına asla bırakmaz…