Kazakistan’da yaşanan son olaylara baktığımızda, dünyanın yükselsen gücü Türk devletlerinden rahatsızlık duyan emperyalistlerin ürünü olduğunu açıkça görebiliyoruz.

 Biz Türkler aynı kökten, kültürden, dinden geldiğimiz, tarihimizi paylaştığımız Türk topluluklarıyla ve devletleriyle ortak milli gaye ile iş birliği yapmak zorundayız.

Teşkilatın temel amacının, Türk Devletleri arasında kapsamlı işbirliğini derinleştirmek, bölgesel ve küresel barış ile istikrara katkıda bulunmak, üye ülkelerin, demokrasi, insan haklarına saygı, hukukun üstünlüğü ve iyi yönetim gibi temel ilkelere bağlılıkları ifade edilerek, teşkilat kapsamındaki işbirliği, üye ülkeler arasındaki ortak tarih, kültür, kimlik ve Türk dili konuşan halkların dil birliğinden kaynaklanan özel dayanışma temelinde inşa edilmesi amaçlanmıştır.

Türk Devletleri Teşkilatı, bölgesinde yükselen bir güç olarak, Türk iş birliğine giden bu sürecin tarihteki oluşumuna baktığımızda hep güçlü olan, büyük güç altında birleşmişler, birlik olmuşlardır.

Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’ın üye, Macaristan ve Türkmenistan’ın gözlemci ülkeler olduğu bir teşkilatlanma büyük heyecan ve ortak güç birliği yarattı, bu güç birliği Orta Asya’da Türk varlığında rahatsızlık duyanlara da ciddi rahatsızlık vermeye başladı.

Türk Konseyi’nin adının İstanbul’da gerçekleşen zirvede “Türk Devletleri Teşkilatı” olarak değiştirilmesi, Türk Devletler Teşkilatın bu ismi almasından sonra Batı ve Doğu medyalarında analistler tarafından Türk devletleri gündemli pek çok analiz yapıldı, medyada değerlendirmelere uzun uzun yer verildi 

Türk Devletleri Teşkilatı’nın dününe, bugüne ve yarınına baktığımızda Çin’de bir yayın organında Türk Devletleri Teşkilatı’na (TDT) yönelik bir analiz yapıldı. Bu analizde “TDT’nin dünya jeopolitiğinin kalbinde yükselen bir güç” olduğuna vurgu yapıldı. Diğer ülkelerin bu teşkilatlanmaya yönelik bakış açıları ele alındı.

Türk Devletleri Teşkilatı’nın önemini, tarihteki Türk birliklerini, gelecekte neler yapılması gerektiğine baktığımızda, Türk tarihinde “Türk Birliği” birkaç kez gerçekleşti. 

Türk tarihinde daha önce böyle bir teşkilatlanma olmuş muydu sorusu aklımıza gelebilir. Elbette; Türkler boylar halinde yaşıyordu ve boy birliği sağlandığı zaman Türk birliği de sağlanmış oluyordu. Hun ve Göktürklerde  “yükselen güce itaat etme” anlayışı vardı. 

Yani savaşarak, kan dökerek değil yükselen gücün çatısı altında birleşme anlayışı. Türk tarihinde de Türklerin bir araya gelerek ortak siyasi örgüt kurmaları tarihte birkaç kez gerçekleşti.

Türk tarihinde bilinen tarih içerisinde Büyük Hun İmparatorluğu’nu yöneten Mete Han zamanında Türk birliğinin gerçekleşti. Göktürk Devleti döneminde Mukan Kağan zamanında 553-571 yılları arasında, Göktürk döneminde de Kapgan Kağan döneminde de Türk birliği gerçekleşti.

Avrupa tarafına baktığımızda Attila zamanında bozkırdaki Türk kökenli halkların birleştiğini görüyoruz. Kazakistan’ın batısından Avrupa’ya kadar tüm Türk kökenli halklar bir araya geldi.

1991’den itibaren Türk Cumhuriyetleri arasındaki birlik, iş birliği faaliyetlerinin Batılı devletler tarafından “Pantürkist” olarak suçlanmakta, Türk devletlerinin Türkiye, Azerbaycan, Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan, Türkmenistan’ın bir araya gelerek teşkilat oluşturması, iş birliği yapması diğer ülke ya da örgütlere zarar verme amacı gütmeden, iş birliğine, güç birliğine, ekonomik ve iktisadi kalkınmaya, dünya jeopolitiğinin kalbinde yükselen bir güç olarak hareket etmeyi amaçlanmaktadır.

Her ne olursa olsun, bir dünya gerçeği olarak Türk halkları iş birliklerini artırmalı. Türk Devletlerinde yaşanan olaylar neticesinde de Türklerin arasındaki bağı güçlendirmesi gerektiği görülmektedir.

Çin medyasında yer alan “Türk Devletleri Teşkilatı dünya jeopolitiğinin kalbinde yükselen bir güç” analizini değerlendirdiğimizde,

Görünenin dışında Çin’in Orta Asya’da hâkimiyeti kurma düşüncesi var. Bunun için de ikili-üçlü anlaşmalar yapıyor. Çin’in ‘İyi Yol İyi Kuşak’ projesi var. Bu proje ile “İpek Yolu” yeniden canlandırılmak isteniyor.

Bu proje hayata geçerse hem Çin hem bölge ülkeleri hem de Türkiye faydalanacak. Ancak Çin, bölgede kendi politikalarını uygulamak istiyor ve bölgedeki hakimiyet konusunda Türkiye’yi karşısında güçlü bir rakip olarak görüyor. 

Bu anlamda da Türk Devletleri Teşkilatı’nı Çin’in kendi politikalarına ters olarak değerlendirmek mümkün.

Dünya jeopolitiğinin kalbinde yükselen gücümüzden rahatsızlık duyan, birileri kızacak diye Türk Devletleri Teşkilatı’ndan elbette vazgeçecek değiliz.

Türk Devletleri Teşkilatı’ ülkeleri olarak birbirimize duyduğumuz özlem nedeniyle milli ve manevi duyguyla bağlıyız. 90’lı yıllardan itibaren Türk birliği adına pek çok adım atıldı. Netice olarak su aktı yolunu buldu. Türk Devletleri Teşkilatı, siyasi ve uluslararası açıdan ve yeniden şekillenen dünya gerçeğinden baktığımızda birliğin alabileceği en uygun isim olduğu kanaatindeyim.

Türk Devletler Teşkilatı’na üye ülkelerin kendi aralarında ekonomik, siyasi, askeri açılardan bakıldığında, alt iş birliklerine gidilmekte, AB’ye benzer bir yapılanma ve anlaşmaların olduğu durumlar ön plana çıkarılma amacı, Türk dili ortak çatısı altında birleşen üye ülkelerin yanı sıra, Türk dünyasının ve bölge ülkelerinin ekonomiden politikaya, turizmden eğitim ve spora kadar pek çok alanda iş birliğini ve etkinliğini artırmaya yönelik çalışmalar yürütülmelidir.

Taraflar arasında karşılıklı güven daha da güçlendirilmeli, ortak amaçlarla bölgesel işbirliğinin geliştirilmeli,  kapsamlı ve dengeli güçlü bir ekonomik büyüme, sosyal ve kültürel gelişim ve ortak dil birliği amaç olmalıdır.