O kadar çok olumsuzluk var ki! İnsanlar artık televizyonlarını bile açmaya korkuyorlar. Bozuk olan psikolojimiz daha da bozuldu. Moraller diplerde. Bu psikolojik durumumuzu uzman psikolog olan, kızım Bürçe’ye sordum. Onun cevabı da net oldu; “Valla baba benim de psikolojim bozuk” Nasıl bozuk olmasın ki. coronavirüsü adeta bir örümcek ağı gibi dünyayı sarıyor. Nasıl başladı? Nasıl ortaya çıktı? Laboratuvar ürünü mü, değil mi? ABD’nin dünyaya bir hediyesi mi, değil mi? Onu bilmiyoruz, her şey olabilir! Ama bildiğimiz bir şey bir gerçek var; coronavirüsünün ateşi artık dünyayı sardı. 30’un üzerinde ki ülkede hastalar var ve virüs yüzünden can veriyorlar.

Dünyada ticaret sekteye uğradı. Sınırlarda TIR kuyrukları kilometrelerce uzuyor. Havayolu şirketleri adeta sinek avlıyor. Şehirlerarası, ülkelerarası otobüs seferleri felç oldu. Trenler seferlerini durdurmaya başladı. Teknoloji şirketleri, havayolu, turizm şirketleri borsalarda değer kaybediyor. Çünkü üretimindeki tedarik zinciri, seyahatteki iştah zinciri kırıldı. Özetle Çin dünyayı yaktı. İnsanlar hem sağlık olarak hem de ekonomik olarak güvenli liman arıyorlar. En güvenli liman da altın ve altın tüm zamanların yükseliş rekorlarını kırıyor.

Adeta ateşte kıpkırmızı hale gelmiş demir gibi dokunduğunuzda elinizi dağlıyor ve Türkiye’nin durumu, inanın hiç hoş değil. Çünkü Türkiye’nin bir tek coronası yok Birçok coronası var. Libya kangren olmuş, ortalık kan gölü. Kardeş kardeşi vuruyor, Arap, Arabı vuruyor, katlediyor. Emperyalistler, kandan nemalanıyor. Ölümler çoğaldıkça da adeta eğleniyorlar. Bizim de üst rütbeli subaylarımız, Mehmetçiklerimiz şehit. Orada durumun ne olacağı, ortalığın durulup durulmayacağı, çatışmaların, nerelere evrileceği belli değil. Büyük bir belirsizlik var. Ege’de, Akdeniz'de; Fransa, Yunanistan, Mısır, İsrail, ABD suları ısıtmaya çalışıyor. Batının şımarık çocuğu Yunanistan kapı kapı dolaşıyor, Türkiye’ye karşı kışkırtacağı, yanında duracak müttefikler arıyor. Kıbrıs ve Akdeniz Havzası hareketli. Orada olmayan alçak yok gibi. Sınırı olan da orada olmayan da orada. Sömürünün kokusunu alan savaş arabalarını oraya yığıyor. Korkumuz bir kıvılcımın her an patlaması. Anlaşmalar yapılıyor, tatbikatlar yapılıyor. Tamamı Türkiye’ye ve Suriye karşı…

Bence Türkiye için en büyük çıban başı burası. Rusya ile çatışma ihtimali. Esat’ın, İran ve Rus destekli durmayan saldırıları, oraya yığılan bir Türk ordusu. Niçin, niye oradayız! Bilmiyorum, aslında biliyorum ama artık dillendirmek istemiyorum. Duyan olmadığı için yazmaktan, bazı gerçekleri ortaya koymaktan ben de bıktım. Bildiğim şey, üzerimize kaldıramayacağımız bir ihalenin kalmış olması. Strateji bilmeyen yönetenlerin bize bir hediyesi adeta. En tehlikeli durum, coronavirüsünün İdlip’e, Suriye’ye ve mülteci kamplarına sıçraması. Özellikle Suriye tarafında, ilaç yok, hijyen yok, hastane yok, bakım yok. İnsan düşünmek bile istemiyor.

Görünen o ki, Irak’a, İran’a kadar geldiğine göre buraya sıçraması da yakındır. Ne olacağını, kaç cana mal olacağını varın siz hesaplayın. İşte bu görüntü para piyasalarını, borsaları, faizleri etkiledi. Avrupa, Asya, Amerika borsaları kırmızıya boyandı. Dünya borsalarında hisse senedi ekranları adeta çöktü. Düşüşleri durdurmak için borsa endekslerinde işlemler günlerce durduruluyor. Günlük olarak yüzde beşlik onluk düşüşler ekonomileri sarsıyor. Bu olumsuzluktan en çok da Türkiye etkilenmeye başladı. Dolar 6.20’lere dayandı. Borsalarımız dip yaptı. Tahvil faizleri yükseldi. Bu durum corona daha ülkemizde görülmeden böyle. Birde vakaların bizde görüldüğünü düşünün. Varın böyle bir durumda, halini artık siz hesaplayın. İşin ironik tarafı Ocak ayında turizmde tüm zamanların turist akınını kırmışken!