Finansal piyasalardaki gelişmeler dikkatle takip edilirken, Habertürk'ün usta ekonomi yazarı Abdurrahman Yıldırım, çarpıcı bir yazı kaleme aldı.

Yıldırım, finansal piyasalardaki oynaklığın en az ABD seçimlerinin yapılacağı 3 Kasım'a kadar süreceğini ileri sürdüğü yazısında "Sonrasında devam edip etmeyeceği seçimin sonuçlanıp sonuçlanmayacağına bağlı" ifadesini kullandı.

Yıldırım, ABD Başkanı Donald Trump'ın koronavirüse yakalanmasının seçimleri iyice kör düğüm haline getirdiğini belirtirken, kafalardaki soruları şu şekilde sıraladı:

-Trump sağlığına kavuşacak, görevinin başına dönecek ve kampanyayı sürdürecek mi, sürdüremeyecek mi?

-Sürdüremezse seçim ertelenecek mi, ertelenmeyecek mi?

-Trump’ın yaşadığı sağlık sorunu seçmenlerin davranışını ne yönde etkileyecek?

-Trump çekilir ve yerine yeni aday seçilirse seçim sonuçlarını nasıl etkiler?

Abdurrahman Yıldırım'a göre ihtimaller de şöyle:

-Öncelikle belirtelim ki, görevdeki bir ABD Başkanı için vefat ihtimallerin en sonuncusu. Gerçi yaşı, kilosu ve erkek olması kendisini en riskli gruba sokuyor. Ancak dünya hakimi bir devletin tüm olanakları kullanılarak tedavi edilebilir diye düşünüyorum. Kendisinin de hastaneden verdiği mesajında belirttiği gibi, en kısa sürede geri dönebilir. Ancak tam göreve başlama diye tanımlanırsa bu süre en azından iki haftadan kısa olmaz.

-Dönüşünde kampanyayı nasıl sürdüreceği, nasıl mesajlar vereceği, seçmenlerin buna nasıl algılayacağı da önemli olabilir. Dolayısıyla şimdiden virüse yakalanmasının seçim sonuçlarında lehinde veya aleyhinde olacağını kestirmek zor.

-Ancak anketlere göre rakibinin 8-9 puan gerisinde bulunuyor. Seçimi kazanması için ille de en fazla oyu alması gerekmiyor. Tıpkı 2016 seçiminde olduğu gibi, daha az oy almasına karşılık kilit eyaletlerde kazanması durumunda daha fazla delege sayısıyla başkan seçilebilir.
Dolayısıyla anketler isabetliyse oyunu 3-4 puan yükselttiğinde koltuğunu koruyabilir.

Yıldırım yazısına şöyle devam etti:

-ABD seçimleri bütün ülkeleri ve piyasaları ilgilendirir. Seçim sonuçlanana ve iki tarafın da sonuçları kabul etmesine kadar, belirsizliklerin ve gerilimlerin azalacağı yok, hatta artabilir de. Dolayısıyla belirsizlik atmosferinde yüksek gerilimli, yüksek tansiyonlu, türbülansı bol en azından dört hafta var önümüzde. Gelişmelere göre süre uzayabilir de.

-Normalde Trump’ın ikinci kez seçimi kazanabileceğini ve bu nedenle de finansal piyasaların seçimi önceden fiyatlamayacağını düşünüyorduk. Bunun yerine beklentimiz ABD seçiminin yapılması sonrasında küresel piyasalarda kırılmanın yaşanabileceğiydi.

-Ancak Trump’ın korona virüse yakalanması ve bununla ilgili yaşanacak süreçle birlikte beklentimiz de bozuldu. Gelişmeler seçim öncesinde güçlü türbülanslara yol açabilecek, oyun değiştirici nitelikte. Hem aşağı hem yukarı yönde yaşanabilecek böyle bir türbülansın ardından, seçim sonrası ortaya çıkabilecek kırılma da bozulabilir. Bir süreliğine türbülansta kalacağız ve bir ara dönem yolculuğu yapacağız gibi görünüyor.

-Trump’ın sağılık durumu ve Cumhuriyetçiler’in kampanyasının sekteye uğraması, seçim öncesinde 2. Mali Paketin çıkarılması gereğini artırıyor. Paketin tutarı üzerinde iki taraf biraz daha birbirine yaklaştı. Demokratlar 2.2 trilyona inerken, Cumhuriyetçiler 1.6 trilyon dolara çıktı.

-Paketin seçim öncesi yasalaşması ve paraların dağıtılması seçim sonuçlarını nasıl etkiler bilemem ama ABD’nin son çeyrek büyümesi ile finansal piyasaları pozitif etkiler. Riskli varlıkları, emtiayı ve altını destekler.

-Seçim öncesinde yaşanacak büyük oynaklığın nedenlerinden biri mali paket kaynaklı. Mali paket çıkarılırsa pozitif, çıkarılmazsa negatif yönlü etki söz konusu.

-Türkiye elbette ABD seçimlerinden ve seçimin yarattığı konjonktürden etkilenecek.

-Bu etkilerin ilki siyasi kanaldan olabilir. Türkiye yanlısı politikalar izleyen ve kararlar veren Trump’ın yeniden seçilmesi işimizi çok kolaylaştırır. Biden’ın gelmesi ise zorlaştırır. Kısaca Trump’ın kazanması veya kaybetmesi Türkiye için siyasi açıdan olduğu gibi, ekonomik açıdan da önemlidir. Bu da, önümüzdeki dört haftada belli olacaktır.

-İkinci etki finansal piyasa kanalıyladır. Küresel piyasalar ne kadar çalkalanırsa, bu durumun Türkiye’ye sirayet etmesi normaldir. Geçen haftadan başlayan çalkalanma artarak da devam edebilir.

-Üçüncü etki gelişmekte olan piyasalar liginde yer almamızdan dolayıdır. ABD seçimleri ile yaşanacak karmaşa nedeniyle gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarında zayıflama veya tersine dönüş olabilir. Hatta bunun geçen hafta itibariyle başladığına yönelik bilgiler geliyor. Bu da ekonomiyi etkiler.

-Bu tür büyük türbülans ve korku dönemlerinde küresel para ve sermaye, en güçlü merkeze yöneliyor. Sığınılacak liman olarak orasını görüyor. Her ne kadar sorunun kaynağı ABD olsa bile, bu merkez yine ABD’nin kendisi. Doğal olarak ne kadar karışıklık ve belirsizlik olursa dolara, ABD varlıklarına ve ABD’ye yönelimi artırabiliyor. Bu durumda dolar değerleniyor. Gelişmekte olan piyasalar hem değerlenen dolardan hem de paranın ABD’ye yönelişinden olumsuz etkileniyor.

-Türkiye’deki sıcak paranın tarihi düşük düzeylerinde olması, gelişmekte olan piyasalardan sermaye çıkışında daha az etkilenmesini sağlayabilir. Buna karşılık finansal piyasaları normalleştirmeden ve faiz artırımından elde edebileceğimiz avantajlardan olabiliriz.

-Ancak here şeye rağmen normalleşme devam etmeli, çünkü Türkiye’nin kendine özgü riskleri var. Ermenistan-Azerbaycan jeopolitik bir risk olarak varlığını sürdürecek. Ekonomide enflasyonun düşmeyeceği, hatta artabileceği bir döneme geldik. Cari açık da yükseliyor.
 

Editör: Haber Merkezi