Türkiye'de döviz kuru yükselirken, Habertürk'ün usta ekonomi yazarı Abdurrahman Yıldırım, çarpıcı bir yazı kaleme aldı.

Yıldırım, "TL mevduat sahipleri ne yapacak?" başlıklı yazısında şu ifadeleri kullandı:

Ekim ayı sanayi üretimi yüzde 8.5 arttı. Yılın son çeyreğine de üretim iyi başlamış. Yine aynı aya ait cari işlemler dengesi 3.2 milyar dolar fazla verdi. Üçüncü aydır dengede fazla gerçekleşiyor. Yıllık cari açık da 15 milyar dolar düzeyine indi.

Cari dengenin 3 ayda 5.5 milyar dolar fazla verdiği bir dönemde döviz kuru yükseliyor. Merkez Bankası da kura doğrudan müdahale ediyor. Dünkü 2.5 milyar dolarla tarihi yüksek günlük müdahalelerden biri yapıldı. Gün içinde yüzde 5 yukarı giden dolar kuru müdahale ile yükselişe başladığı düzeyin de altına kadar ve yüzde 6.5 kadar düşürüldü. Sonuçta günlük kapanış 14 liranın altında gerçekleşti. Kura Cuma günü de müdahale edilmişti. Aralık ayında dördüncü müdahale ve toplamda satılan miktar 4 milyar doları buluyor.

-Müdahaleler sürerken Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati, Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu ve kamu bankaları genel müdürleri ile bir toplantı yaptı.

-Merkez Bankası perşembe günü faiz kararı verecek. 18 Kasım’daki kararında Aralık ayı için indirimde “sınırlı alan” kaldığını belirten Merkez Bankası’ndan bu çerçevede piyasalar 1 puanlık daha indirim bekliyor.

-Ancak yarın Fed’in de çok önemli bir toplantısı var ve gelecek yılın yol haritasını belirleyecek. Başkanlık atanma sürecini geride bırakan Fed enflasyonda geçici söylemini terk ederek şahinleşme yoluna girdi. Bu çerçevede Fed’in gelecek yılın ilk çeyreğinde tapering’i tamamlaması ve geri kalan dönemde 3 faiz artırımına gitmesi ağır basıyor.

-Karar bu yönde çıkarsa dolar değerlenme sürecine girebilir ve ABD faizleri de yükselebilir. Bu durum gelişmekte olan ekonomilere belirgin bir finansal baskı yapabilir.

-Hem Fed’in atacağı şahin hamlenin hem de son yapılan büyük ölçekli müdahale ile 14 TL seviyesinin savunulmasının TCMB’nin kararını etkileyebileceği dikkate alınmalı. Böyle bir etkiyle TCMB kalan “sınırlı alanı” kullanmadan faiz indirimini pas geçebilir ve yılı kapatabilir de.

-Aksi taktirde Merkez Bankası’nın yüklü döviz müdahalelerinin devamı gelebilir. Çünkü negatif faiz büyüdükçe TL’nin değer kaybı sürebilir. Bu durumda Merkez Bankası daha fazla rezerv kaybetmeyi göze almış demektir.

-Hafta sonu Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin Habertürk’ten Sevilay Yılman’a yaptığı açıklamalar ve Merkez Bankası’nın rezervleri artırma çalışmaları, sanki müdahalelerle yola devam edileceğini çağrıştırıyor.

-Fakat müdahaleyle yola devam edilmesinde ciddi bir çelişki var. Merkez Bankası bir yandan dolara büyük müdahaleler yaparken rezerv kaybediyor ve döviz kurunu kontrol etmeye çalışıyor, diğer yandan ise faiz indirimleri kuru sıçratıyor.

-Zaten açıklanan ekonomik model “düşük faiz, yüksek kur” olarak lanse ediliyor. Faizi düşürüyorsun, kur yükseliyor. Kurun yükselmesini istiyorsan, amacın buysa niye müdahale ediyorsun?

-Eğer döviz kuru kontrol edilmek isteniyorsa, bunun en iyi yolu kur rejimini değiştirmekten geçiyor. Serbest dalgalı kur rejimi yerine sabit kur rejimi veya enflasyonla birlikte hareket eden esnek kur rejimi pekala tercih edilebilir.

-Üstelik yürürlükteki serbest dalgalı kur rejiminin 2001 krizi sırasında IMF tarafından dayatılması, bugünkü siyasi konjonktürde uygulamadan kaldırılmasına yeterli bir neden. Ne de olsa IMF’nin artık söz hakkı yok, dışarıdan da doğru dürüst sıcak para akışı istemiyoruz.

-Faizin düşük olmasında netlik var da, kur yükselsin isteniyor mu, istenmiyor mu pek anlaşılmıyor. Buradaki kafa karışıklığının giderilmesi gerekiyor.

-Kaldı ki düşük faiz yüksek kur uygulamasının sonucu dolarizasyon eğilimi artıyor. Çünkü bütün bu sürecin veya modelin faturası TL mevduat sahiplerine veya TL faizli enstrümanlara yatırım yapanlara kesiliyor.

-Merkez Bankası bundan sonra faizi düşürmese ve yüzde 15’de tutsa bile önümüzdeki dönemde negatif faiz enflasyon artışı yoluyla giderek derinleşecek. Çünkü bugüne kadar gerçekleşen kur artışı kalıcı olacaksa enflasyona geçişkenlik de olacak. Dünya fiyatlarından dolayı ayrıca bir enflasyon yükselmesi gerçekleşiyor. Beklenen önümüzdeki 6 ayda enflasyonun yüzde 30-35 bandına yükseleceği.

-Faizler yüzde 15’te iken enflasyon ise yüzde 35’te olacak. Aradaki 20 puanlık kayıp, servetin beşte birinin eriyip gitmesi veya paranın alım gücünün bu oranda azalması demektir. Bu zarara kim niye razı olsun ki.

-Bu para veya mevduat sahiplerinin durumu ne olacak? Küçük bir grup değil, çok büyük bir kesim. Kimisi milyarder ve milyoner, kimisi emekli, ev kadını, esnaf, çiftçi 10’larca milyon mevduat sahibi var. 125 milyonu bulan hesap sayısı var ancak kişi bazında netleştirildiğinde tahmini 30 milyon insanın ve kurumun TL mevduatı bulunuyor. Herkes başının çaresine mi bakacak, yoksa TL’ye güvenenler için bir çıkış yolu açılacak mı?

-Açılmayacaksa dün yaşandığı gibi, iki günlük hafta sonunda düşünenler, taşınanlar ve gelişmeleri dikkate alanlar kapıya yığılır. Sistemdeki TL mevduat tutarı 2 trilyona yakın. Piyasalarda yabancılar pek yok ama yerlilerin hareketi yetiyor zaten.

Editör: Haber Merkezi