Çoğu zaman  idrakine  varamadığımız bir gerçek vardır. '' Ölüm ve  ÖTESİ ''....

Şöyle geriye dönüp baktığımızda, fakir, genç, yaşlı, iyi ve kötü, zalim ve mazlum, nice insanın bu dünyadan gelip geçtiğini görürüz.

Birçoğunun yerinden yurdundan eser bile kalmadı.

Her geçen gün arzu etmesek de bir sevdiğimiz bizi bırakıp gidiyor. Bizede her an gelmesi muhtemel ecelimizi bekliyoruz.

Şurası bir gerçektir ki, bu güne kadar ölümden yakasını kurtaran hiçbir insan yoktur.

İstesekte istemesekte doğumla geldiğimiz dünyadan ölümle çıkıp gideceğiz.  

Hiç şüphe yok ki, bu dünya fanidir. Her yeni eskiyecek, ve her konan  göçecektir. 

Her  nefis, mutlaka ölümü tadacak, bu dünya hayatı sona erecek

ve ahiret  hayatı başlayacaktır. 

Nitekim sevgili Peygamberimiz, '' Akıllı kimse, kendini sorguya çeken ve ölümden sonrası için çalışandır.

buyuruyor. (Tirmizi).

Dinimize göre, hayat anlamsız bir  var oluş olmadığı gibi, ölümde, sonu hiçlik olan bir yokuş değildir.

 Aksine hayat, hayırlı bir faaliyet alanı, ölüm ise, bu faaliyetlerin karşılığını bulacağımız, ebedi aleme, geçişi sağlayan bir dönüm noktasıdır..

***

HADİS-İ ŞERİF:

Benim ümmetimin durumu geceleyin ateş yakan kimsenin haline benzer.

Böcekler ve kelebekler o ateşe düşmeye başlar. İşte bende sizler ateşe girerken kuşaklarınızdan tutup, engellemeye çalışıyorum.