Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yaşan İnsan Hazineleri Ödül Töreni'nde çarpıçı açıklamalar yaptı.

Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'ndeki törende şunları söyledi:

"İdlib'de Suriye rejimi tarafından gerçekleştirilen hain saldırıda şehit düşen askerlerimize Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Rabbim şehitlerimizi cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin. Sevgili Habibi'ne komşu eylesin.

Gerekli karşı cevapları en üst düzeyde Suriye tarafına verdik. Ciddi manada misliyle belalarını buldular ama yetmez, daha devam edecek. Çünkü bunlar bizim Mehmetlerimize saldırdıkça bedelini çok ama çok ağır ödeyecekler ve bu adımları da yarın kamuoyu ile paylaşacağım." 

Türkiye'nin kültürel zenginliğini yaşatmak için ömrünü vakfedenlerin Yaşayan İnsan Hazineleri olarak tanımlandığını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

"UNESCO çatısı altında imzalanan, Müşahhas Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi gereğince bu konuda her yıl yenilenen bir envanter çalışması yürütülüyor. Ülkelerin gelenek ve göreneklerindeki zenginliği ortaya koyan bu çalışmalara biz de Türkiye olarak 2006'dan itibaren iştirak ediyoruz. Bu sözleşmede imzası bulunan her ülke gibi Türkiye'de müşahhas olmayan kültürel miras ve yaşayan insan hazineleri kategorileri ile ilgili belirlenen kriterler çerçevesinde değerlendirmeler yapılıyor. Değerlendirmeler sonucunda tespit edilen kişilere de ödüller veriliyor.Bu sanatçılarımız, tüm hayatlarını vakfederek elde ettikleri bu becerileriyle, ortaya koydukları eserlerle, ülkemize ve dünyaya kazandırdıkları bu özgün değerlerle her türlü teşekkürü ve takdiri hak ediyorlar. Ülkemiz, yaşayan insan hazineleri bakımından dünyanın en mümbit coğrafyasında yer alıyor. UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Listelerine kayıt ettirdiğimiz 18 unsur ile 178 ülke içinde en çok kültürel değerlere sahip 5 ülke arasında bulunuyor." 

Son 12 yılda bu listede yer alan isimlerin ülke zenginliğini göstermeye yeterli olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu vesileyle yakın tarihlerde ebedi aleme uğurlanan Aşık Şeref Taşlıova ve Neşet Ertaş'ı, Karagöz sanatçısı Tacettin Diker ve Orhan Kurt'u, çam düdüğü yapımcısı ve icracısı Hayri Dev'i, çini ustası Sıtkı Olçar'ı, minyatür sanatçısı Cahide Keskiner'i, klasik kitap sanatları üstadı İslam Seçen'i, bağlama yapımcısı Bekir Tekeli'yi rahmetle yad etti.

Bugün ödül alan kişileri "Medeniyetimizin muhafızları" olarak gördüğünü belirten Erdoğan, "Yaşayan İnsan Hazinelerimiz, milli kültürümüzün bayraktarı ve usta-çırak geleneğinin seçkin temsilcileridir. Onlar, 'Her seherde besmele ile açılır dükkanımız, Ahi Evran'dır bizim pirimiz, sultanımız' diyen bir geleneğin varisleridir. Ahilik, geçmişte kalmış bir nostalji değil, bugün de hayatımızda yerini koruyan bir değerler silsilesidir. Ahilik, bir mesleki eğitim kurumu olduğu kadar aynı zamanda manevi tekemmül müessesesidir. Talebelerine evvela doğruluğu, dürüstlüğü, helal kazancı, sabrı, kanaati öğreten bir mektep olan ahilikte usta, çırağını evladı gibi görür, korur, kollar. Çıraklıktan ustalığa doğru yürürken hem mesleğe hem de hayata dair incelikler keşfedilir. Bu süreç, ustanın çırağını el becerisi yanında kalben ve ruhen de eğittiği bir mektebin adıdır.

Bugün maalesef ahlak ve ekonominin birbirinden ayrı telakki edildiği bir dünyada yaşıyoruz. Dünyanın yaşadığı birçok buhranın temelinde bu sorunlu zihniyet var. Daha fazla kazanmaya, hırsa, açgözlülüğü, acımasız bir rekabete dayanan bu düzen, esasında insanlığın tamamını tehdit ediyor. Oysa bizler kalkınma, büyüme, zenginleşme yolunda insani değerlere daha çok sahip çıkmayı, ahlakı, maneviyatı, vefayı, diğerkamlığı, cömertliği esas alan bir medeniyete sahibiz. Bu medeniyet 'Kapını, keseni, sofranı açık tut. Elini, dilini, belini, bağlı tut' düsturunu benimseyen ahilerin elinde şekillenmiştir" dedi.

Erdoğan, minyatür, ebru, tezhip gibi sanatların yıllarca perde arkasında tutulduğunu, gündeme dahi getirilmediğine işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Türk müziğinin 'alaturka müzik' denilerek yasaklandığı, afedersiniz 'Türkülerimiz tezek kokuyor' denilerek tahkir edildiği tuhaf dönemler yaşadık. Mesela ülkemizin yetiştirdiği en büyük halk ozanlarından Neşet Ertaş en verimli dönemlerinde kadri, kıymeti layıkıyla bilinmeyen elitist sanat anlayışının kurbanı olmuş hazinelerimizden bir tanesidir. Aşık Veysel de öyle değil miydi? Aşık Veysel'i Ankara'ya sokmadılar. Niye? Bu yönüyle. Kendisi imkansızlıktan, yokluk ve yoksulluktan dolayı tam 25 sene boyunca gurbette yaşamak mecburiyetinde kalmıştır. Aşık Veysel gibi büyük bir usta, dönemin Ankara Valisi tarafından kılık kıyafetinden dolayı şehrin merkezine alınmamıştır. Edebiyatımızın burçlarından merhum Necip Fazıl, boynunda mahkumiyet kararıyla bu dünyadan ebedi aleme göç etmiştir. İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif'in cenazesini Beyazıt Camii'nden devlet erkanı değil bu ülkenin vefalı gençleri kaldırmıştır. Nazım Hikmet'i 12 yıl hapiste çürütenler, Sabahattin Ali'yi katledenler de yine tek parti döneminin jakobenleridir. Batı karşısında kompleksli, kendi insanına küstah, kendi değerlerine karşı düşman bu zihniyet Türkiye'nin kültür, sanat ve toplum hayatında onarılmaz yaralar açmıştır. Ne zaman ülkemiz bu zihniyetin esaretinden kurtuldu işte o zaman halkın sanatçıları hak ettikleri ilgiyi, desteği ve hürmeti görmeye başladı. Son 17 yıldır kültür sanat hayatının zenginleşmesinin, daha renkli, daha özgün bir karaktere bürünmesinin gerisinde yatan sebebin yaşanan bu değişim olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Türkiye sadece siyasette, ekonomide, savunmada değil kültür, sanat ve edebiyat alanında da vesayet zincirlerini artık kırmıştır. Şiirleri, kitapları, müzikleri yasaklayan bir ülkeden şairleri, edebiyatçıları arasında ayrım yapmayan, sanatçılarını ötekileştirmeyen, asırlara sari zengin kültür mirasına sahip çıkan yepyeni bir Türkiye'ye kavuştuk. İnşallah bir daha asla milletimizin üzerine vesayet gölgesini düşürmeyecek, kuşatıcı, kucaklayıcı tavrımızı devam ettireceğiz. Mevlana'dan Yunus'a, Fuzuli'den Şeyh Galib'e, Osman Hamdi Bey'den İbrahim Çallı'ya ve Fikret Mualla'ya kadar tefekkürle, tezekkürle, incelikle yoğrulmuş bir medeniyetin mensuplarıyız. Bize zengin bir kültür mirası bırakan bu değerlerimizin her biri milletimizi millet kılan kültür köprüsünün olmazsa olmaz birer parçasıdır." 
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, programda ödüllerin takdim edileceği ipekböcekçiliği geleneği alanında Hasan Büyük Aşık'ı, alem ustası Mahmut Efeoğlu'nu, kemençe yapım ustası Hasan Sancak'ı, Damal bebek yapım ustası Fidan Atmaca'yı, çini sanatı alanında Hamza Üstünkaya'yı, telkari alanında Suphi Hindiyerli'yi, Çanakkale seramik alanında İsmail Bütün'ü, ebru sanatçısı Ahmet Hikmet Barutçugil'i, bitki yetiştirme ve ağaç aşılama alanında Orhun Güven'i, Abdallık Geleneği davul yapım ve icrası alanında Adem Göçer'i, aşıklık geleneği temsilcilerinden Maksut Koca ve Ali Rıza Ezgi'yi, sipsi yapımı ve icracısı Mehmet Bedel ile Halime Özke'yi ve Eşme kilimi dokuma ustası merhum Ümmü Balyemez adına ödülünü alan oğlu Ümit Balyemez'ı tebrik etti.

Editör: Haber Merkezi