BUGÜN ne yazayım diye düşünürken, Başbakan Erdoğan'ın basını ve muhalefeti suçlamaları aklıma gelip şöyle bir arşivimde gezineyim dedim.

Aslında rakamlı yazıyı hiç sevmem ama yalanlar da başka türlü izah edilemiyor.

Eee artık açılımdan dönüp Türkiye gerçeklerine bakma zamanı.

Türkiye; bir yandan hain PKK'nın tuzaklarına şehitler vermenin acısını yaşarken, diğer yandan da binlerce sorunla başetmeye çalışıyor.

İşsizlik, eğitimsizlik, sağlık güvencesinin yetersizliği Türk insanının belini büküyor.

Ekonominin berbat hali, çürüyen toplumsal ahlak, geleceğini göremeyen milyonlarca genç bir kenarda beklerken, hükümet ''açılım''dan başka şey düşünmüyor, kendini kurtarmak için Anayasa değişikliği ve referandumdan medet umuyor.

Sebze, meyve, fındıktan zarar eden çiftçiyi şimdi de tohum ve ithal et vuruyor.

Türk çiftçisinin üretimi ortadan kalktığı gibi ülkemiz genetiği ile oynanmış, ithal tohumlarla dolmaya başladı. Bunun sağlıktaki etkilerini ise daha sonra görmeye başlayacağız.

Erdoğan, ''Sağlıkta devrim yaptık. Cumhuriyet hükümetlerinin 80 yılda yapamadığını biz 7 yılda başardık'' derken Türkiye'de gün geçmiyor ki, bir sağlık faciası yaşanmasın.

Kimi parasızlıktan tedavi olamıyor, kimi yanlış tedavi sonucu can veriyor.

Bugün doğan bebekler eksik doğuyor.

Bugün büyüyen çocuklar eksik büyüyor.

Bugün hayata atılan gençler eksik hayata atılıyor.

Bugün emekli olanlar sürünüyor.

ANLAT ANLAT HEYECANLI OLUYOR

AKP'nin sitelerinde ve yöneticilerinin açıklamalarında "AKP iktidarında ortalama yüzde 7.3 oranında büyüme başarısı gösterdi. AKP iktidarında Türkiye'nin gayri safi milli hasılası yüzde 120 oranında arttı. 181 milyar dolardan 400 milyar dolara çıktı'' diye ahkam kesilmektedir.

Türkiye İstatistik Kurumu'nun önceki gün açıkladığı rakamlara göre de Türkiye ekonomisi yılın ilk üç ayında yüzde 11.7 oranında büyüdü.

Şimdi soralım eğer Türkiye ortalama yüzde 7.3 büyüdüyse neden borcumuz katlandı?

80 yılda gelen bütün hükümetler toplam 200 milyar dolar borçlanırken AKP iktidarında 260 milyar dolar artı borçlanma yapılmıştır.

Peki bu 260 milyar dolar nereye gitti?

AKPliler yine "Kişi başına düşen milli gelirin hükümetleri döneminde ikiye katlandığını ve 2 bin 598 dolardan, 5 bin 477 dolara yükseldiğini'' söylediler, söylemeye devam ediyorlar.

Yine soralım: Verdiğiniz rakamlar 2002'ye göre Türkiye'nin yaklaşık 2 kat zenginleştiğini gösteriyor. Peki ülkemin insanı neden çöplerden ekmek topluyor?

2002 yılında 10.3 olan işsizlik oranı devamlı yüzde 9'ların altında gösteriliyor. Peki AKP döneminde hangi fabrika açarak veya hangi istihdam politikalarıyla bunu yaptılar bir açıklasalar da biz de öğrensek?

Resmi rakamlara göre 6 milyon işsiz görünüyor. Bu 6 milyon işsizin 4 tane geçindirmek zorunda bulunduğu kişi olsa toplam 24 milyon eder. Bu demektir ki nüfusun 3'te biri açtır. Sokaktaki gerçek işsiz sayısı ise bunu da katlıyor. Ki resmi olmayan rakamlara göre 18 milyon işsiz vardır.

BU MU BAŞARILI HÜKÜMET?

SABANCI Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Ali Çarkoğlu ve Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, 45 ülkede bir veri toplama çalışması olarak yapılan Uluslararası Sosyal Saha Çalışmaları Programı kapsamında, 'Türkiye'de Toplumsal Eşitsizlik' başlıklı bir rapor hazırladı.

Rapordan bazı başlıklar şöyle:

* Araştırmaya katılanlardan yüzde 38.9'u hiç çalışmadığını belirtiyor.

* Katılımcıların yüzde 48'i sadece zenginlerin üniversite eğitim masrafını karşılayabileceğini düşünüyor.

* Araştırmaya katılanların yüzde 36'sına göre Türkiye, en üstte küçük bir seçkinler zümresi, ortada çok az kimsenin bulunduğu ve büyük bir çoğunluğun en altta olduğu toplum türü. Yüzde 52'si Türkiye'de insanların çoğunun ortada olduğu toplum türü olması gerektiğini söylüyor.

* Araştırmaya katılanların yüzde 88.7'sinin annesi ücretli hiçbir işte çalışmamış.

Bir nesil sonra yani annelerin kızlarının hiçbir ücretli işte çalışmama oranı yüzde 67.2'ye düşüyor.

Ve bir daha soralım: Peki kimin sayesinde?

VE BİR FIKRA.

ADAMIN biri ölüyor ve öbür dünyaya gidiyor.

Orada bir sürü saat var.

Adam görevliye soruyor: "Bu saatler ne için?"

Görevli "Herkesin bir saati vardır. Yalan söyledikçe döner" diye cevap veriyor.

Adamın bir saat dikkatini çekiyor. Saat tam 12'yi gösteriyor. "Kimin?" diye soruyor.

Görevli "Mustafa Kemal'in" diye cevap veriyor. "Hiç yalan söylemedi. O yüzden saat hep 12'de durur" diyor.

Adam kendi saatini bulup bakıyor ve birden aklına geliyor. "Bir de bizim ülkemizde Recep Tayyip Erdoğan diye bir lider var. Onun saati nerede?" diye soruyor. Görevli, "Onun saatini cehenneme götürdüler vantilatör olarak kullanıyorlar" der.

Kıssadan hisse...