Faizlerin inmesini kim istemez? Tabii ki hepimiz istiyoruz. Ekonomimizi bozan bizi yoksulluğa mahkûm eden, bir ekonomik kâbustur faizlerin yüksekliği. Türk insanını devletinin yabancı para baronlarınca, soyulmasıdır yüksek faizler. Merkez Bankası, bekleneni yapıyor. Hem de beklenen de fazlasını. 25 Temmuz’da 425 baz puan indirimine giden Merkez Bankası, 8 Ağustos’ta da 325 baz puan indirimine giderek, piyasalara, özellikle de özel bankalara mesaj verdi. Mesajın özü şu; “Ekonominin rayına girmesi için faizlerin inmesi gerek”. İyi hoş da, faiz hatır gönülle, emir ile rica ile inmez ki! Faizlerin inmesini sadece iktidar değil, herkes istiyor. Ancak, faiz istemekle değil, ekonomide işlerin iyi gitmesi sonrasında geriler. Özel bankalar faiz indirimine pek sıcak bakmaz. Nedeni; ekonomik göstergeler faizin inmesini değil, az da olsa çıkması gerektiğine işaret ettiği için.

Zararı göze alamazlar

Faizler düştü. Aman ne güzel! Hadi gidin bankaya da yüzde 16 faizle kredi alın. Özel banka mevduata yüzde 18 faiz verirken, yüzde 16 ya da 17 faiz vermesi halinde zarar eder. Ki; böyle bir zararı hiç bir özel banka göze almaz, kaldıramaz. Özel bankaların kadrolarında çok iyi ekonomistler var. Hatta bu ekonomistlerin çoğu Merkez Bankası’nda bile yok. Oldukça dolgun maaş alan ekonomistlerin temel görevi; bankayı küresel krizlerden korumak, ve de karını artıracak politikalar belirlemek. Yani, Merkez Bankası istedi,faiz indirdi diye özel bankaların faiz indirimine gitmesi biraz zor. Ancak, Ankara’nın istediğini yapmamak da ayrı bir zorluk.

Hedef için zaman azaldı

Hükümetin 2023 hedefi için zaman azaldı. Peki, hedefe ulaşılacak mı? Görünen köy, kılavuz istemez. Göstergeler, 2023 hedefine ulaşmanın neredeyse imkânsız olduğunu gösteriyor. Zira 2023 hedefi; 2 trilyon dolar GSYH ve kişi başına gelir 25 bin dolar olacaktı. GSYH, 2007 yılında yaklaşık 680 milyar dolardı. 2007 yılında kişi başına gelir 9 milyon 500 bin dolardı. 2019 yılında ise kişi başına gelir 8 bin 500 dolar. GSYH ise; 721 milyar dolar. Yani, GSYH geçen yıllarla birlikte artmamış aksine azalmış.

2008 yılının gerisinde

Rakamlar, moral bozucu... 2023 yılında, 2 trilyon dolar GSYH hedefi ne yazık ki, hayal. Aynı şekilde; 2013 yılında, Kişi başına gelirin 25 bin dolara yükselmesi de hayalden öte. Özetleyecek olursak toplam ekonomik büyüklüğümüz, 2008 yılının gerisinde. Cevabı zor soru; küresel bir krize Türk ekonomisi nasıl tepki verir? 10 yıl önce kriz ekonomiyi teğet geçti. Zor günlerdi. Buna rağmen, işsizlik oranları bugünden daha düşüktü. Sadece bu gösterge bile ekonomideki küçülmeyi gösteriyor. Bilindiği gibi obezite dünyanın sorunu. Tıp, hastalığa çare arıyor. Doktorlar ve diyetisyenlerin ortak görüşü; abur cubur yemeyip, doğru beslenmek. İşte Türk ekonomisi de aynı hastalıktan muzdarip. Olmayan paramızı abur cubura harcıyoruz. Örneğin, Suriyeliler için harcadığımız 40 milyar dolara yakın para, pek abur cubur olmasa da ülke yöneticileri yeterinden fazla iştahlı. Harcamalara yetişmek mümkün değil. Bakanlıklar, tarikatlar, vakıflar, holdingler, AVM”ler derken harcamalar her yıl misliyle artıyor. Sıkıntı, harcanan paranın kaynağının olmaması. Borç alıp, zevk sefaya harcıyoruz.

Vergi doğru çözüm değil

Vergi almak. Mevcut vergileri artırmak... Kasaya paranın girmesi için çözüm olabilir. Ancak doğru çözüm değil. Zira zamlar zengin-fakir uçurumunu derinleştiriyor. Faizleri indirmek görüntüde güzel. Ancak bunun anlamlı olması için ekonomik bir karşılığı da olmalı. Ekonomik verilere dayanmadan faiz indirilmesi ise, sadece göz boyar. Borsa 100 bin puanın üzerinde seyrediyor. Ne gam! Kendi çalıp, kendi oynuyor. Dolar derseniz, faize biraz tepki verir. Daha sonra bildiğini okur.