Ferhat ile Şirin, konusunu Hüsrev'ü Şirin

adlı İran öyküsünden alan eski bir Türk halk öyküsüdür.

Firdevsi'nin Şahname'si başta olmak üzere bütün tarihi kaynaklarda geçmektedir.

Gerek Hüsrev'ü Şirin gerek Ferhad ile Şirin adıyla İran ve Türk Divan şairleri tarafından mesnevi biçiminde yazılmıştır. Hüsrev ve Şirin 1177-1181.

Sasani Hanedanı'nın I. Hüsrev ile Azerbaycan'da Berde kentinin hükümdarı Şirin arasında yaşanan aşkı anlatan bir şiir.

İldenizliler hükumdarı Cahanşah Pehlevan ve Kızıl Alslan ve Selçukluların son sultanı III. Tuğrul Bey'e övgü sözleri yazılmıştır.

Hüsrev'ü Şirin, ya da Ferhat ile Şirin adlarıyla İran'lı ve Türk divan şairlerince mesnevi biçiminde yazılmış olan bu halk öyküsü, Orta Asya, Azerbaycan, İran, Türkiye ve Balkanlar'da ülkelere ve yörelere göre bazı değişikliklere uğramış olarak yüzyıllardır anlatılmaktadır.

Anadolu'da geçen haliyle Ferhat İle Şirin'in Amasya ile ilintisi bulunmaktadır.

Öykünün en eski Türkçe baskısı 1854 yılında, yeni harflerle de 1930 yılında yayımlanmıştır.

Azerbaycan'da Erzen kentinin kadın hükümdarı Mehmene Banu kız kardeşi Şirin için bir köşk yaptırmıştır. Köşkü süsleme işini o yörenin en usta süslemecisi ''nakkaş'' Ferhad'a verirler.

Ferhad, çalışırken Şirin'i görür ve ona aşık olur. Mehmene Banu da Ferhad'ı sevmektedir.

Bu nedenle Şirin'le evlenmesini istemez, karşı çıkar. Ferhad bir gezi sırasında Amasya kentinin hükümdarı Hürmüz Şah ile tanışır.

Hürmüz Şah Ferhad'ın başına gelenleri dinleyince onu yanına alır. Birlikte Erzen'e giderler.

Hürmüz Şah, Şirin'i Ferhad için Mehmene Banu'dan ister.

Mehmene Banu karşı çıkınca iki hükümdar birbirlerine savaş açarlar.

Savaş sırasında Hürmüz Şah'ın oğlu da Şirin'e aşık olur. Savaş sonunda yenilen Mehmene Banu her şeyi bırakarak kaçar. Şirin Amasya'ya getirilir. Oğlunun da Şirin'e aşık olduğunu öğrenen Hürmüz Şah, güç durumda kalır.

En sonunda Ferhad'a başarılması güç bir iş verir ve bu işi başarması koşuluyla Şirin'e kavuşabileceğini söyler. Ferhad, Amasya yakınlarındaki bir dağı delecek ve kente oradan su getirecektir.

Ancak bu işi başarırsa Şirin'le evlenebilecektir. Ferhad büyük bir coşku ile işe koyulur ve bir süre sonra işin sonuna yaklaşır.

Ferhad'ın bu işi başaracağını anlayan Hürmüz Şah, çalıştığı bir dağda Ferhad'a yaşlı bir kadınla Şirin'in öldüğü haberini yollar.

Bu yalan habere inanan Ferhad, Şirin'in ölüm acısına dayanamaz ve dağları deldiği gürzünün canına kıymak amacıyla havaya fırlatır ve yere düşen gürzün altında kalarak ölür.

Ferhad'ın ölüm haberini alan Şirin de bir hançerle kendini öldürür.

İki sevgiliyi yan yana gömerler. Söylenceye göre;

her bahar Ferhat'ın mezarı üstünde kırmızı, Şirin'in mezarı üstünde beyaz bir gül ve aralarında da bir diken çıkmaktadır.

Öykü;

Ferhat'ın Şirin'e olan sevgisiyle, halkı suya kavuşturma çabalarını bir arada işlemekte olan destansı bir öyküdür.

Yukarda anlatılan öykü Baal ve İştar'ın aşkıyla yakından ilgilidir. Öykü Baal ve İştar'la ilgili temel özellikleri değişik bir biçimde anlatmaktadır.

Baal, bir elinde gürz ve diğer elinde bir yıldırımı tutan fırtınaya hükmeden bir tanrı olarak görülür.

Diğer bir adı Tammuz'dur.

Tammuz ilkbaharda yeraltı dünyasından yeniden doğar ve hem aşkı, hem eşi olan İştar'la cinsel ilişkiye girer.

Genellikle meşe ağacıyla simgelenen İştar bitkilerin tanrıçasıdır. Baal'ın Tammuz İştar'la cinsel ilişkiye girmesi, fırtına tanrısı olan Baal'ın ilkbaharda yağmurlar yağdırarak bitkileri İştar'ı sulaması olarak görülür. Bu aşkın meyvesi olarak sulanan bitkiler yeşerir ve ürün verir.

Bu olayın başlangıcı olan 21 Mart, Paskalya, Ostern, Nevruz gibi adlarla kutlanır.

Kırmızı gül Baal ile İştar'ın aşkının bir diğer simgesidir ve bu aşkın bir diğer ürünü olan insan kurbanlarının genellikle küçük çocuklar dökülen kanlarını simgeler.

Ferhad ile Şirin'in mezarı

Bir söylence niteliği kazanan bu öyküye göre her bahar Ferhad'ın mezarı üstünde kırmızı bir gül, Şirin'in mezarı üstünde beyaz bir gül ve iki gülün arasında da bir diken biter. Ferhad ile Şirin'i sonsuza kadar ayıran bu diken kimine göre Mehmene Banu, kimine göre Ferhad'a yalan haberi getiren yaşlı kadındır.

Ferhad ile Şirin'in öyküsünün Türkçe baskıları

Ferhad ile Şirin öyküsünün en eski Türkçe baskısı 1854'te, yeni harflerle ise, ilk kez 1930'da yayımlanmıştır.

Halk arasında Ferhad, aşkı uğruna acı çekip dağları delmeyi göze almasıyla bir simge durumuna gelmiştir.

Kaynak: Özgür Ansiklopedi