Feridüddin hazretleri babasının attar günümüzde aktar olarak kullanılır dükkanında müşteri beklerken bir derviş çıkagelir.

Kendisinden sadaka ister.

Genç Feridüddin hiç oralı olmaz.

Derviş ona hiç beklenmedik bir soru sorar; ‘’Acaba sen nasıl öleceksin’’..

Önce şaşırır, ürperir, irkilir, ardından kendisini toparlayıp “Sen nasıl öleceksen ben de öyle” cevabını verir.

Derviş hemen orada dilenci kesesini başının altına koyup yere uzanır ve ruhunu teslim eder.

Dervişin bu kerameti karşısında donup kalan Attar, hemen iş yerini kapatır ve kendini gafletten uyandırıp Allah’a yöneltecek yolu aramaya koyulur.

Yıllarca çile çekerek bunu başarır. Hem de öylesine başarır ki bu dünyadan göçerken o dervişin kerametinden çok daha erişilmezini göstererek Rabbine kavuşur.

Şöyle ki; Ülkesinin istilâsı sırasında bir Moğol askerinin kılıç darbesiyle kopardığı başını hemen iki eliyle yakalar, dimdik ayakta yürür gider.

Bu hali gören o gaddar Moğol askerlerinin hepsi de şaşar kalır ve ellerinden kılıçları düşer.

Halksa dehşete kapılır.

Binlerce insan ‘’Allah-ü Ekber’’ nidalarıyla ve dualarla onu izler.

Sonunda mezarlıkta kabri olacak noktaya varır, yere yatar, başını boynuna koyar ve şehit olarak cenaze namazının kılınmasını bekler.

Allah ondan ebeden razı olsun.

Tam adı Ebu Hamid Feridüddin Muhammed b. Ebi Bekr İbrahim-i Nisaburi, vefatı 1221’dir.

Horasan Selçuklularının son zamanlarında, büyük bir ihtimalle 1142-1145 yılları arasında Nişabur’da dünyaya gelir.

Eczacılık ve tıp ile meşgul olduğu için ‘’Attar’’ lakabını aldı ve bu lakapla meşhur oldu.

Gençliğinde bir taraftan attarlıkla uğraştığı, diğer taraftan da ilim tahsil ettiği, tasavvufi bilgiler edindiği ve çeşitli şeyhlere hizmet ettiği anlaşılmaktadır.

Kendisi, peygamberler ve veliler hakkında birçok kitap okuduğunu ve otuz dokuz yıl müddetle tasavvufla ilgili şiir ve hikayeleri toplamaya devam ettiğini söyler.

Anne ve babasını gençliğinde kaybetmesi dışında ailesi ve yakın çevresi hakkında bir bilgi yoktur.

Irak, Şam, Mısır, Mekke, Medine, Hindistan ve Türkistan’a yaptığı seyahatlerden sonra Nişabur’a döner ve orada inzivaya çekilir.

Uzun yıllar devam eden bu inziva hayatı sonunda oldukça ileri bir yaşta iken yukarıda bahsedildiği üzere Moğollar tarafından Nişabur’da şehid edilir.