Geçtiğimiz ay Mısır’ın başkenti Kahire’de bir araya gelen Filistinli siyasetçiler tarafından, uzun yıllardır ertelenen seçimlerin 22 Mayıs 2021’de yapılmasına karar verildi. Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas da çıkardığı kararnamelerle Filistin’deki seçimlerin üç aşamalı yapılacağını beyan ederek seçimler için yol haritasını çizmiş oldu. Seçimlerin yapılacak olması elbette dikkatleri olası başkan adayları üzerine çekti. Bu adaylar içinde en çok konuşulacak figür ise hiç şüphesiz Muhammed Dahlan.

Dahlan’ın doğrudan aday olması henüz mümkün görünmüyor. Zira Filistin seçim yasası yüz kızartıcı veya ulusal güvenliği tehdit edecek davranışlarda bulunan ve işledikleri suçlardan dolayı mahkeme kararı bulunan bireylerin seçime katılmasını yasaklıyor. Bu nedenle Fetih hareketinden ihraç edilen Dahlan’ın mevcut yasalarla seçime girmesi beklenmiyor. Fakat Dahlan halen el-Fetih içinde reformistler olarak bilinen bir fraksiyonun liderliğini yapıyor.

Suudi Arabistan merkezli MBC kanalına verdiği bir röportajda, Dahlan Fetih hareketiyle ortaklık temelinde bir işbirliği arzuladığını ve siyasette gençlerin önünün açılmasının temel şart olduğunu zikretti. Uzmanlar Dahlan’ın parlamento seçimlerine Fetih’ten ayrı bir listeyle girmesini bekliyor. Bu kapsamda Dahlan’ın, özellikle seçim kararının alınmasından sonra, Gazze şeridine yaptığı insani ve tıbbi yardımlar birer seçim yatırımı olarak görülüyor.

Dahlan’ın yaklaşan Filistin seçimlerinde nasıl bir tavır takınacağı hâlâ netleşmemiş olmakla birlikte, seçim için hazırlandığı ve Abdulhakim Avad başta olmak üzere birçok önemli siyasi figürü Filistin’e göndererek kendi adına siyasi propaganda başlattığı biliniyor. Filistin’deki bu seçimler, aslında Trump döneminde “Yüzyılın Anlaşması” adıyla Filistinlilere dayatılan birçok oldubittinin üstüne geliyor. Yüzyılın Anlaşması başlığı altında birçok şey konuşuldu. Filistin-İsrail çatışmasındaki önemli konu başlıklarından birçok husus Filistin’in aleyhine olacak şekilde neticelendirildi. Kudüs’ün Yahudi başkenti olarak kabul edilmesi, birçok büyükelçiliğin Kudüs’e taşınması, mültecilerin haklarından çift devletli çözüm modelinin iflasına kadar, Filistin birçok yara aldı.

Trump’ın seri halinde yürüttüğü ve dayattığı bu kararlara Filistin içinden güçlü bir tepki gelmediği/gelemediği biliniyor. Ayrıca bu süreçte, böylesine büyük bir projenin yürütülmesi ve takip edilmesi için içeriden bir figüre ihtiyaç duyan Trump yönetimi, geçmişte Bush’un “our boy” (bizim oğlan) şeklinde isimlendirdiği Muhammed Dahlan’ı parlatmaya başladı. Trump yönetiminin Dahlan’ı parlattığı bu dönemde, özellikle Mısır ve Suud medyası önemli bir rol üstlendi. Dahlan’ın on yılı aşkın bir süredir yurt dışında yaşıyor olması, günümüzdeki hadiseleri de uluslararası bir boyuta taşımakta. Bu sebeple Dahlan’ın Filistin seçimlerine hazırlanıyor olması, konunun uluslararası boyutundan bağımsız düşünülemez.

Öncelikle zikredilmesi gereken husus, “Arap Baharı” ile birlikte Arap coğrafyasında siyasi bir akım olarak yükselen Müslüman Kardeşler hareketinin, bölgenin bir asırlık sömürü düzenine alternatif sunan yeni bir siyasi ideoloji olarak sivrilmiş olmasıdır. Bu durumdan en çok rahatsız olan ülkeler ve rejimler ise monarşiyle yönetilenler oldu. Nitekim Müslüman Kardeşlerin en güçlü olduğu Mısır’da 2013 yılında yapılan darbeye finansal ve lojistik destek Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden (BAE) gelmişti. Bu darbe sonrasında bu iki Körfez ülkesinin ve Mısır’ın darbeci yönetiminin dünya siyasetindeki en önemli önceliği Müslüman Kardeşlerle mücadele oldu. Bu hareketin tüm dünyada terör örgütü olarak tanınması ve varsa ilgili ülkelerdeki faaliyetlerinin yasaklanması, tüm ilişkiler için bir ön şart haline gelmeye başladı. Kendisi de vatanından yıllardır uzak kalmış biri olan ve Müslüman Kardeşler düşmanlığı ile tanınan Muhammed Dahlan işte tam da bu noktada kullanışlı bir araç haline geldi.

Dahlan şaşırtıcı bir şekilde Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayid’in baş danışmanı konumuna yükseldi. Birçok analist Filistin’de istihbarî birimlerde çalışmış birinin yeni konumuyla birlikte artık BAE’nin bir tetikçisi haline geldiğini zikrediyor. Özellikle Arap Baharı sonrasında güttüğü Müslüman Kardeşler düşmanlığı ile BAE, yıllarca Gazze’de Hamas üyelerine işkence yapmış olan Dahlan’la adeta bir ortaklık kurmuş oldu. Dahlan’ın istihbarî görevi sebebiyle gerek Mısır gerekse İsrail içindeki bağlantıları ve ortak bir düşmana sahip olmaları, bu iki aktörü bir araya getiriyor. Arapların meşhur atasözü “Kardeşime karşı ben, kuzenlerime karşı kardeşim ve ben, yabancıya karşı ise kuzenlerim ve ben” günümüzde bir daha vücut bulmuş oldu.

BAE’nin özellikle Arap Baharı sonrasında bölgedeki etkinliğinin artmasında Dahlan sürekli başroldeydi. Dahlan’ın istihbarî geçmişinin, birçok noktada bulunan uyuyan hücrelerin devreye sokulmasında BAE’ye ciddi bir yardımı oldu. Dahlan’ın hücrelerinin 2013 yılında Mısır ve Libya’da gerçekleşen karşı darbelerdeki rolü ifşa edildi. Hatta darbe öncesinde Dahlan ve Sisi’nin etkileşim içinde oldukları ve darbe sonrası dönemde yaptıkları gizli görüşmelerde Müslüman Kardeşlere karşı nasıl mücadele edileceğine dair kararlar aldıkları ve uyguladıkları artık bir sır değil.

Dahlan’ın doğrudan müdahil olduğu bir diğer darbe girişimi ise Libya’ya, devrik lideri Kaddafi’nin kuzeni Ahmed Kaddaf ed-Dem’i destekleyerek şekil vermeye çalışması şeklinde tezahür etmişti. Bilindiği gibi Ed-Dem, Kaddafi’den sonra Mısır’a kaçtı ve burada bir süre sonra yakalandı. Dahlan önce burada devreye girerek Mısır makamları tarafından iadesi istenen Ed-Dem’in iadesini engelledi. Daha sonra da Ed-Dem üzerinden Libya’da bir karşı devrim tezgahladı fakat başarısız oldu.

Dahlan’ın asıl rolü Trump döneminde ve Trump’ın Yüzyılın Anlaşması olarak ilan ettiği ne idüğü belirsiz barış projesinde ortaya çıktı. Yüzyılın Anlaşması İsrail sorununu, tamamen Siyonist Yahudilerin lehine çözme girişimi olarak ortaya çıktı. Bu minvalde mevcut yerel aktörlerle çalışılamayacağı aşikâr olduğundan, güçlü bir figürün bulunması gerekiyordu. Bu isim de Muhammed Dahlan’dan başkası değildi. Trump yönetiminin Ortadoğu siyasetini damadı ve başdanışmanı sıfatıyla Jared Kushner yürüttü. Kushner BAE’yi ve Suudi Arabistan’ı defalarca ziyaret ederek bölgeyi dizayn etmeye kalkıştı. Kushner’in bu çabalarında da başrolü yine “Ortadoğu’nun kiralık katili” unvanına sahip olan Dahlan oynadı.

Son günlerde Dahlan ismi, Filistin özelinde gündemi tekrar işgal etmeye başladı. Dahlan Filistin’de yapılacak seçimlerde en öne çıkan figür olarak çok konuşulacak ve konuşulmaya devam edecektir. Ne gariptir ki Dahlan seçimler bağlamında hem Hamas hem de Fetih’le görüşmelerini sürdürüyor ya da sürdürmeye çalışıyor. Dahlan’ın Hamas ile görüşmeleri araçsal olmaktan öte bir mana taşımıyor ve uzun soluklu da değil. Dahlan’ın Filistin’den çıkmasına sebep olan ve Filistin’e girişine engel olan ise Mahmut Abbas ve doğal olarak içinde yetiştiği Fetih hareketidir. Bu yüzden el-Fetih’le mücadele edebilmek için, Fetih’in en büyük rakibine yakınlaşması, yapmaya çalıştığı işin doğasında var. Fakat Ortadoğu’da çevirdiği bunca karanlık işten sonra, Hamas’ın onu gerçek bir müttefik olarak görmesi, en hafif tabiriyle ahmaklık olacaktır.

Dahlan aynı şekilde, özellikle basın üzerinden, Fetih hareketine ve kurmaylarına da mesajlar gönderiyor. Verdiği siyasi mesajlardaki vurgular mühim: Birincisi, Dahlan yaptığı yardımlarla Filistin halkına “Filistin’in uzun yıllardır mahrum olduğu uluslararası desteği ancak benim üzerimden geri kazanabilirsiniz” mesajını veriyor. Özellikle Trump döneminde birçok uluslararası yardımın Filistin’e ulaşmasını sağlayan kişi Dahlan oldu ve Dahlan bunun reklamını yapmaktan hiçbir zaman geri durmadı. Son günlerde ise BAE desteğiyle gönderdiği aşılar ve sağlık ekipmanları üzerinden aynı mesajı veriyor.

Yine Filistin toplumunda ciddi bir sosyolojik dönüşüm var. Gençlerin yarıya yakını işsiz ve bu oran Gazze’de yüzde 60’lara yaklaşıyor. Gençlerin çoğunluğu Büyük Felaketi (Nekbe) yaşamadığı gibi, intifada hareketlerinden de bihaber. Bununla beraber, gelecek konusunda ciddi anlamda ümitsizler; ayrıca mevcut siyasi fraksiyonların bu konuda başarısız olduklarına inandıkları gibi, onlardan hiçbir beklentileri de kalmamış durumda. Dahlan tam da bunu bildiği için, konuşmalarında sürekli bu kitleyi hedef alıyor. Bu meyanda, geçtiğimiz günlerde bir Suudi televizyonuna verdiği mülakatta, gençliğe yaptığı atıflar dikkat çekti.

Dahlan üzerinden bölge yeniden şekillendirilmeye çalışılıyor. Dört yıllık Trump yönetimi döneminde Dahlan’ın bölgesel taşeron olduğu aşikârdı. Bu süre zarfında ABD için nasıl bir anlam taşıdığı ve nasıl konumlandırılacağı henüz netleşmemiş olmakla birlikte, Yüzyılın Anlaşması kapsamında yapılan hamlelerden dolayı geri adımların attırılması gereken dönemde, kendisine biçilen yeni rol Filistin siyasetini karıştırmak olabilir. Hamas ve el-Fetih davalarına, Dahlan’la ittifak yaparak değil, kendi içlerinde iletişim kurarak sahip çıkmalılar. Arap atasözüne atfen, bu hususta da kardeş ve düşman doğru belirlenmeli.

Dr. Gökhan Bozbaş, Necmettin Erbakan Üniversitesi öğretim üyesi