ÜNLÜ Fransız yazar ve düşünür Jean Paul Sartre, “Avrupa ağzından insan sözcüğünü düşürmemiş; fakat bir yandan da rastladığı her yerde; kendi sokaklarının her köşesinde, dünyanın her yerinde insanı katletmiştir” der. Coğrafi keşiflerin başlangıcı olan 15. yüzyıl bilhassa Avrupalılar’ın sistemli bir şekilde sömürgecilik çabalarının da ilk adımları olarak kabul edilmektedir. Bu yüzyılın sonlarında ve 16. yüzyılda dünyanın daha önce bilinmeyen yerlerini keşfeden Avrupalılar, zamanla güçlü donanmalarını, disiplinli ordularını ve etkili silahlarını içeren gelişmiş askeri teknolojileri sayesinde keşfettikleri yerleri kendi ekonomik, askeri ve siyasi çıkarları doğrultusunda sömürmeye başladılar. Fransa başta olmak üzere, geçmişte sömürgeleştirdikleri topraklarda yaptıkları katliamlarla tarihlerini kanla bezediler. Fransa; Yeni Kaledonya, Madagaskar, Haiti, Komor, Senegal, Mali, Fil Dişi Sahili, Gabon, Kamerun, Gana, Gine, Benin, Ruanda, Vietnam, Laos ve Kamboçya gibi bir bölümü halen Fransız sömürgesi altında olan ülkelerde soykırım derecesinde katliamlar yaptı. Fransa sadece Cezayir’de 1.5 milyon insanı katletti. Onlar unuttularsa, biz hatırlatalım. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ‘sömürgeciliğin büyük bir hata olduğu’ yönündeki ifadesi, Fransa’nın sömürgeci geçmişini tekrar gündeme getirdi.

2 milyon Afrikalı öldürüldü

Ancak Macron, bu konuşmasında Fransa’nın kanlı tarihi için özür dilemediği gibi, kıtanın ekonomisi ve kaynakları üzerindeki elini çekeceğine dair bir işaret de vermedi. Aksine, ‘Hata’ diyerek katliamlarla dolu olan sömürgeciliği önemsizleştirmeye çalışan Macron’un sömürgeci uygulamalar yoluyla Afrika kıtasındaki hakimiyetini devam ettirmek istediği biliniyor. Fransa, çok sayıda Afrika ülkesindeki askeri varlığı sayesinde uranyum, demir ve petrol gibi kaynakları kendi çıkar ve menfaatleri için kullanmakla suçlanıyor. Fransa’nın Afrika’daki geçmişi, bir ‘hata’ olmanın çok ötesinde.Paris, 1524’te başlattığı sömürgecilik faaliyetleriyle Afrika’nın batısında ve kuzeyinde 20’den fazla ülkede hakimiyet kurdu. Afrika’nın yüzde 35’i, 300 yıl boyunca Fransa’nın kontrolünde kaldı. Senegal, Fildişi Sahili ve Benin gibi ülkeler o yıllarda Fransa’nın köle ticaret merkezleri olarak kullanıldı ve bölgedeki tüm kaynaklar sömürüldü.Öte yandan, Fransa’nın dünya savaşlarında bağımsızlık vaadiyle kendi saflarında savaştırdığı ülke halklarının başlattığı ayaklanmalar da şiddetle bastırıldı. Bölgede 5 asır süren sömürge dönemi ve bağımsızlık savaşları 2 milyondan fazla Afrikalı’nın hayatına mal oldu. İkinci Dünya Savaşı bitmeden kısa zaman önce bağımsızlık isteğiyle Fransa saflarında savaşan Cezayirliler’in başlattığı gösterilerde binlerce Cezayirli, Fransız askerleri tarafından öldürüldü. Paris yönetimi, bugüne kadar sömürgeci politikaları nedeniyle devlet olarak Cezayir’den resmen özür bile dilemedi. Sömürge yönetimi altındaki Afrikalılar’ın 20. yüzyılın ikinci yarısına doğru bulunduğu her bağımsızlık talebi girişimi -mesela Madagaskar’da, mesela Kamerun’da, mesela Cezayir’de- yüzbinlerce insanın acımasızca öldürülmesiyle neticelendi. Bazıları 1960’dan itibaren bağımsızlıklarını kazandığında dahi, Fransa, ayrılmadan önce ülkeyi yok etmesin diye, ‘sömürge borcu’ adı altında bu ülkeyle borç anlaşması yapmak zorunda kaldı. Fransızlar ve komşuları iki de bir Müslümanlar’ın kutsal değerlerine saldıracaklarına, hafızalarda hâlâ canlılığını koruyan zulüm, soykırım ve katliamlarla dolu tarihlerine baksalar iyi olur. Tabii bakacak yüzleri varsa. Ardına bakınca kan denizi ile karşılaşan Fransa ve diğer Batılı ülkeler, kutsal değerlerimize saldırıp, geçmişlerini unutturacaklarını, gündemi değiştireceklerini sanıyorlarsa yanılıyorlar.