Yâ Rab reh-i aşkında beni şeydâ kıl Ahkâm-ı ibâdâtı bana icrâ kıl Nezzâre-i sun’unda gözüm bînâ kıl Evsâf-ı Habîbinde dilim gûyâ kıl’’ Hakkında birçok kitaplar yazılmış olan üç dilde şiir ve inşâya kâdir, eşi menendi olmayan büyük şâirimiz Fuzûlî, Resûl-i Ekrem Efendimize ve O’nun Ehl-i Beytine âşık aynı zamanda sÙfiyyenin bütün inceliklerine de vâkıf bir zât-ı âlî-kadrdir... Eserleri ve hayâtı buna şâhiddir...

Onu yakından tanıyanlar, âlim, fâzıl, hoş yaratılışlı ve son derece güzel sözlü tatlı dilli olduğunu aynı zamanda da mütevâzı, dünyâ malına tamah etmeyen, bir lokmabir hırka ile yetinen, dervîş-merşreb bir gönül adamı olduğunu, üstelik zamanın bütün ilimlerine de vâkıf bulunduğunu kaydediyorlar...

Aşağıdaki mersiyeler, Fuzûlî’nin meşhûr İranlı şâir Hüseyin Vâiz’in “Ravzatü’ş-Şühedâ” adlı eserine nazîre olarak yazdığı “Hadîkatü’s-Su’adâ” nâmındaki eserinden alınmışdır ki bu eser “Kerbelâ Fâciası”nı hikâye eden eserlerin içinde yüzyıllardır en çok okunanıdır... Hadîkatü’s-Suadâ’nın bir yazma nüshasında;

‘’Mâh-ı Muharrem oldu şafakdan çıkup hilâl
Kılmış ‘azâ döküp yüze hûn birle eşk-i âl
Evlâd-ı Mustafâ’ya meded kılmamış Fırât
Geçirmesin mi yerlere anı bu infi’âl
Çokdur hikâyet-i elem-i Şâh-ı Kerbelâ
Elbette çok hikâyet olur mûcib-i melâl
İbretle bak gam-ı şühedâ şerhin etmeğe
Her sebze Kerbelâ’da açupdur zebân-ı hâl
Tecdîd-i mâtem-i şühedâ kıldı rûzgâr
Zâr ağla ey gönül bugün oldukça ihtimâl
Meydân-ı çarhı cilve-geh-i dûd-i âh kıl
Gerdûn-i dûnu gûne-i mâtem-siyâh kıl
Mâh-ı Muharrem oldu meserret harâmdır
Mâtem bugün şerî’ate bir ihtirâmdır
Tecdîd-i mâtem-i şühedâ nef’siz değil
Gaflet-sarây-ı dehrde tenbîh-i ‘âmmdur
Gavgâ-yı Kerbelâ haberin sehl sanma kim
Naks-ı vefâ-yı dehre delîl-i tâmmdır
Her zerre eşk kim dökülür zikr-i âl ile
Seyyâre-i sipihr-i ‘ulüvv-i makâmdır
Her medd-i âh kim çekilir Ehl-i Beyt için
Miftâh-ı bâb-ı ravza-i dârüs’s-selâmdır
Şâd olmasun bu vâkı’adan şâd olan gönül
Bir dem belâ vü gussadan âzâd olan gönül’’
Devr-i felek içirdi sana kâse kâse kân
Ey teşne-i harâret-i berk-i belâ Hüseyn
Yâd et Fuzûlî Âl-i ‘Abâ hâlin eyle âh
Kim berk-ı âh ile yakılır hırmen-i günâh’’