Gazetecilik zor meslektir. Gazetecilik meşakkatli bir meslektir. Gazetecilik yürek ister, bilek ister, ahlak ister tarafsızlık ve cesaret ister. Bu zor mesleği üniversiteyi bitirdikten sonra, 17 yılı sahada olmak üzere tam 40 yıldır ben de sürdürüyorum. Çok vurdulu kırdılı filmlerde oynadık. Mayına basmaktan son anda kurtulduk. Kurşunların üzerimizden geçişinin vızıltısını duyduk. Ama yılmadık çok sevdiğimiz mesleğimizi hep içimizde hissettik. Öyle bir meslek ki yüreğin olmazsa bu yolda yürüyemezsin. Libya’da, Suriye’de, Irak’ta iç savaş çıkmış. Katliam gibi ortam, kurşunun nereden geleceğini bilemezsin. Ortalık kan gölü. Habercisin, genel yayın müdürün seni çağırıyor, talimat şöyle; “Muhasebeden ihtiyacın kadar para al savaş olan yere git, Haberlerini bekliyoruz”. Nasıl gidersin? Ölür müsün? Kalır mısın? Bu onun konusu değil. Görev seni bekliyor.

Katliam gibi

Önceki günlerde gazete sayfalarına, nedyaya, televizyonlara düşen bir haber notu öyle pek dikkati çekmedi. Yazıldı. Okundu geçiştirildi. Ne olmuştu? Suriye’de DEAŞ tarafından 64 gazeteci katledilmişti! Hem de çağdışı öldürme yöntemleri ile. Esat Rejimi de DEAŞ’tan geri kalmamıştı. Onların da kanlı namluları 556 gazetecinin hayatına son vermişti. Bu gazeteciler savaşın tarafı değillerdi. Kimse ile bir alıp veremedikleri yoktu. Aileleri, anaları, babaları, çocukları hayalleri vardı. Kimsenin de düşmanı değillerdi. Ama acımasızca katledildiler. Sadece son 20 yılda öldürülen, katledilen gazeteci sayısı binlerin üzerinde. Gazetecinin elinde silah yok. Gazetecinin elinde bomba yok. Gazetecinin elinde füze de yok. Tek silahı fotoğraf makinesi, kamerası ve deklanşörü. Ama bu katilleri, diktatörleri, savaş baronlarını pek ilgilendirmiyor. Yazıyorsa, çiziyorsa, insanları aydınlatıyorsa, vurun kahpeye!

Irak'tan bir anı

Mesleğin zorluğuna dikkat çekmek için, mesleki bir anımı gönül dostları ile paylaşmak istiyorum. Rahmetli Jandarma istihbarat Grup komutanı Binbaşı Cem Ersever, Barzani’nin Türkiye temsilcisi Sefin Dizai ile Kuzey Irak’a seyahate gittik. Cem Ersever o zaman Türk ordusunun Kuzey Irak irtibat subaylığını yapıyordu. Barzani yönetimi de bize 10 tane peşmerge koruma vermişti. Süleymaniye’ye doğru yola çıktık. Benim amacım Barzani, Talabani ile söyleşiler yapmak, Türkmeneli olarak adlandırılan bölgede yaşayan Türkmen aşiretleri ile röportaj yapmak, onların fotoğraflarını çekip hallerini görüp dertlerini dinlemekti. Sonra da röportaj olarak çalıştığım Tercüman Gazetesi'nde yayınlamaktı.

Süleymaniye yolunda dağlık bir arazide bir anda bir patırtı-çatırtı koptu, pusuya düşmüştük. Dağlardan yaylım ateşi başlamıştı. Kurşunlar her yerden geliyordu. Kayaların, arabaların arkasına siper aldık. Bizimkilerde karşılık vermeye başladı. Ben büyük bir kayanın arkasına sinmiştim, Keleş mermileri üzerimden yağmur gibi geçiyordu. Yanımda çatışan Allah rahmet eylesin Cem Ersever Binbaşı; “Ali seninde belinde devletin verdiği baretta var sen de ateş etsene!” dedi. Bende ettim! Hem de ne ateş! Gövdemi siper aldığım kayadan dışarı çıkarmadan silahımı teröristlerin bulunduğu yöne çevirdim. 16 mermi alan şarjörü tek kalemde boşaltıp silahı tekrar belime koydum. Ersever binbaşı güldü; “Bayağı iyi savaşıyorsun(!)” dedi. Benim cevabım da” “Öyle komutan benim işim gazetecilik sizin ki askerlik savaşmak sizin işiniz” dedim. Sonuçta Ersever binbaşının irtibat subayı olmasının faydasını gördük.

Telsizle tugaya haber verdi üç silahlı kobra geldi. Bize ateş edilen tepelerde mevzilenen teröristleri yerle bir ettiler. İşte böyle gönül dostları gazetecilik zevkli olduğu kadar, zorun da ötesinde bir meslektir. Ekranlarda gördüğünüz o ünlü şahıslar sizin için sıradan insanlardır. Gazeteci olduğunuz için her dakika berabersiniz. Sokaktaki insanların yanına bile sokulmakta zorlandığı, üst düzey bir yöneticiye, bakana, başbakana, valiye genel müdüre ulaşmanız sizin için problem değil rutin bir iştir. Magazin muhabirliği, spor muhabirliği, sağlık muhabirliği… Bu habercilik dalları daha zevklidir, zorluğu de bir nebze daha azdır. Ancak polis muhabirliği ile savaş muhabirliği aynı kefeye konmaz. Zordur, meşakkatlidir. Öze gelirsek, yazıda da belirttiğim gibi birçok meslektaşımız katledildi. Sadece gazeteci oldukları için öldürüldüler. Mekânları cennet olsun. İsteğimiz gazeteciye silah çekilmemesi, düzgün haber yaptığı, insanları aydınlattığı için habercilerin tehdit edilmemesi, işten attırılmaması ve mesleki sorunlar… Gazetecinin alâmetifarikası olan SARI BASIN kartlarının, renginin sarıdan mora çevrilmesi meslektaşlarımızı üzdü ve çalışan habercilerin gerek mesleki gerekse özlük hakları ile ilgili sorunları. Özetle her yönüyle zor bir meslek, Allah yardımcımız olsun.