İsmailağa cemaatine bağlı Hiranur Vakfı'nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel'in, kızı H.K.G.'yi henüz altı yaşındayken 'imam nikahıyla evlendirmesi' ve bu çocuğun yıllarca cinsel istismara maruz bırakılmasına tepkiler sürüyor.

İktidar kanadından gelen ve 'düşük tonda' diye nitelenebilecek açıklamalar kamuoyunda infiale neden olurken, Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Pehlivan edindiği yeni bilgileri paylaştı.

Kitap fuarından dönerken tanımadığı bir isimden "İstismara uğrayan kız çocuğunun durumu hakkında takipsizlik kararı veren savcının adı Hüseyin Erkan Özkurt mudur? Kardeşimi cinayet sonucu kaybettik. Otopsi, parmak izi, atış artığı tespitleri cinayet olduğunu belgelediği halde, o savcı dosyayı kapadı. Eğer aynı savcı ise bilmemiz çok önem arz ediyor" mesajını aldığını kaydeden Pehlivan, ayrıntıları şöyle paylaştı:

"Doğruydu. H.K.G’nin çocuk yaşta evlendirilip yıllarca istismar edilmesine dair dosyayı 2013’te kapatan isim İstanbul Anadolu Adliyesi’nde görevli savcı Hüseyin Erkan Özkurt’tu. Peki, aynı savcının sicilinde bir de cinayet dosyası kapama mı vardı? 

Tarih: 14 Mayıs 2022. 

Yer: İstanbul. 

Polise bir ihbar geldi. Melih Yahya Terzili adlı kişinin intihar ettiği iddia ediliyordu. 

51 yaşındaki Terzili ile eşi S.D.T. boşanma aşamasındaydı. Olay günü de tartışmışlar, iddiaya göre Terzili de kendisini silahla öldürmüştü. 

Gelin görün ki ailesinde ve avukatlarında cinayet şüphesi vardı. Hatta uyuşturucu kullanmakla itham ettikleri eş S.D.T’nin de zanlılar arasında olduğunu ileri sürüyorlardı. 

Soruşturma sürecinde gelen raporlar da bu düşüncelerini pekiştiriyor lakin savcı bir türlü görevini hakkıyla yapmıyordu. 

Keza o savcı 'Şahsın ölümünde üçüncü bir şahsın kast, ihmal ve taksir derecesinde icrai veya ihmali bir eyleminin söz konusu olmadığı anlaşıldı' diyerek dosyayı da kapadı. 

İşte bunun üzerine... Savcı hakkındaki şikayet dilekçesi kısa süre önce Hakimler ve Savcılar Kurulu’na (HSK) iletildi. 11 sayfalık dilekçede 'etkili soruşturma yapmamak', 'soruşturmayı akamete uğratmak', 'bilerek eksik inceleme' ve 'görevi ihmal' suçlamaları vardı. 

Ve evet, şüpheli ölüm dosyasında böyle itham edilen savcı ile 6 yaşındaki çocuğun istismar dosyasını 2013’te kapatan savcı aynı kişiydi: Hüseyin Erkan Özkurt! 

Peki, o savcının cinayet dosyasını kapatmakla suçlanmasına neden olan iddialar neydi? Adalet Bakanlığı’na da CİMER’e de iletilen o dilekçeden özetliyorum:  

1- Savcı olay yeri incelemesi ve delil toplanması işlemlerini olması gerektiği gibi icra etmedi, yüzeysel yaptı. Cenaze sıradan bir intihar vakası olarak morga kaldırıldı. 

2- Olay yerinde bulunan tüm şahısların el swap örnekleri ve tırnak altı sürüntüsü alınmadı. Olayın yaşandığı çevrede kamera kayıtları olup olmadığı araştırılmadı. Apartmana olay öncesi giren kişilerin bulunup bulunmadığı tespit edilmedi. 

3- Otopsi raporunda ortaya çıkan, maktulün vücudundaki yaraların neden ileri geldiği, neden olduğu, nasıl meydana geldiği gibi hususları savcı hiç araştırmadı. 

4- Bir raporda eş S.D.T’nin sağ elinde bulunan atış artığının, maktulün sağ elinde bulunan atış artığından daha fazla olduğu açıklandı. Keza sağ elini kullandığı bilinen maktulün neden dolayı sol eline göre sağ elinde daha az atış artığı olduğu da araştırılmalıydı. S.D.T’de bulunan atış artığı yeterli şüphe oluşturuyordu ve ifadesi şüpheli olarak alınmalıydı. Ancak 'Bu durum hayatın olağan akışına uygundur' denilerek doğru olmayan bir yaklaşımla dosya kapatıldı. 

O TELEFONU KİM NEDEN KULLANDI?

5- Yine maktulün vefatından sonra maktulün kullandığı adli emanetteki cep telefonu ile uzun süreler ile görüşüldüğü, SMS mesajları gönderildiği ve başarılı olduğu HTS kayıtlarında mevcuttu. Bu telefon savcılık tarafından el konulmuş ve adli emanette iken nasıl ve kim ya da kimler tarafından maktulün hattı kullanıldı? Konuşma içeriği neydi? Talebimize rağmen savcı araştırmadı. 

6- Eğer maktul Melih Yahya Terzili içinden tabancayı almak üzere ayakkabı kutusunu elleriyle tuttu ise, kutunun içindeki poşeti açtı ise, mermi kutusunu eline alıp mermileri şarjöre tek tek doldurdu ise, tabancayı eline alıp tabancayı kurup/namluya mermi sürdü ise, tabancayı ateşleyerek kendini vurdu ise incelemesi yapılan tüm bu materyallerde mutlaka ve mutlaka maktulün parmak izlerinin tespit edilmesi gerekirdi. Tüm bu materyallerde maktulün parmak izinin çıkmamış olması, maktulün bu materyallere hiç dokunmadığını, onlara elini dahi sürmediğini (dolayısıyla intihar etmediğini) apaçık ispatlamaktaydı. Ayrıca herhangi bir iz tespit edilememesi de olay yerinde adli birimlerce/kollukça inceleme yapılmadan delillerin yok edilmesi amacıyla bir temizlik yapıldığının şüphesini ve hatta ve hatta ispatını da ortaya koymaktaydı."

Editör: Haber Merkezi