BEŞİKTAŞ’ın 2018-2019 ara transfer dönemi tam da yukarıda atılan başlık gibi. Beşiktaş mı böyle istedi? Hayır. Oluşan şartlar bunu gerektirdi. 2 sezon önce kurulmaya başlanan o “Türk tipi Los Galacticos” şampiyonluk, hatta Şampiyonlar Ligi gelmeyince dağılmaya mahkum oldu. Önce şans bulamayan isimler, kalabalık (!) etmesinler diye gitti. Ardından da büyük umutlarla alınıp, yeni şampiyonluklar kazandıracağı düşünülen Alvaro Negredo, sonra da Pepe ayrıldı. Pepe’nin gidişi parayla alakalıydı belki. Gidişi Beşiktaş’ı büyük bir maaş yükünden kurtardı ama babasının rahatsızlığını da unutmamak lazım. Zaten Pepe de başka liglerden gelen teklifleri reddederek babasına yakın olmak için Porto’yu seçti. Sonra Babel gitti. Gidişi iyi mi oldu, kötü mü diye düşünülürken Şenol Güneş noktayı koydu bu tartışmaya; “Kafası burada değildi!” dedi Antalya kampına götürülmeyen Tolga Zengin, Tolgay Ali Arslan, Vagner Love ve Gökhan Töre’yi de gidenlere ekleyin siz. Bu gidişlerin ardından artık “kalan sağlar bize yeter” diye düşünülürken, “kalan sağlar”ın da tam olarak kalmadığı ortaya çıktı. Önce Medel’e teklif geldi, istenilen bonservis teklif edilmediği için şimdilik kaldı gibi gözüküyor. Sonra Adriano’ya teklif geldi. Bonserviste anlaşılırsa hala gidecek gibi duruyor. Ardından da kalmasına kesin gözüyle bakılan, futbolu Beşiktaş’ta bırakacağı düşünülen Quaresma ile yol ayrımına gelindi. Gider mi kalır mı tam bir soru işareti. Gidecek gibi duruyor, ama Şenol Güneş’in gitmesini istemediği de bir gerçek. Belki siz bu satırları okurken bile gitmiş olabilir. İşte o andan sonra da tüm Beşiktaşlıların kendine sorması lazım; giden gitti de kalan sağlar bizi başarıya götürür mü?

Burak’a protesto olur mu?

Soruyu sorup, cevabı da hemen kendim vereyim. Evet, olur ama öyle çok büyük bir protesto olacağını sanmıyorum. Geçen hafta Akhisarspor - Beşiktaş maçında gördük ki,i; taraftarın asıl tepkisi, Burak’ı tribüne çağırmamak olacak. Ancak Vodafone Park’ta iş başka türlü olur. Maç öncesi, stat hoparlöründen Burak’ın adı okunurken ıslıklar duyulur. Burak gol atıp da adı tekrar okununca, az da olsa yine ıslıklar duyulur. Zaten fazlası da Beşiktaş’a zarar verir. Çünkü önemli olan Burak değil, Beşiktaş’ın menfaatidir.