Deprem sadece ülkemizde olmuyor, dünyanın her yerinde oluyor.

Ama artık ülkeler buna karşı önlem alıyor; en şiddetli depremlerde bile can kaybı sayısı neredeyse hiç yaşanmıyor. Yaşansa da bir kaç kişi.

Biz ise hala büyük kayıplar vermeye devam ediyoruz.

Habertürk'ten Sevilay Yılman, bugünkü köşesinde "Deprem niye sadece bu ülkede öldürüyor?" diye sordu ve şöyle devam etti:

Düşünün…

2020 yılında şu ana kadar tüm dünyada 6.5 büyüklüğünün üzerinde 22 deprem yaşanmış.

Ve tüm bu depremlerde dünyadaki can kaybı 152...

Japonya, Şili, Endonezya, Yunanistan, Solomon Adaları ve ABD'de gerçekleşen 6.5 ile 6.9 büyüklüğündeki depremlerde hayatını kaybeden hiç kimse olmamış.

Ve sıkı durun.

Bunun sadece 10’u 23 Haziran'da Meksika'da meydana gelen 7.4 büyüklüğünde depremde, 1'i ise 17 Temmuz'da Papua Yeni Gine'de gerçekleşen 7.0 büyüklüğündeki depremde 2’si ise 18 Ağustosta gerçekleşen 6.6 büyüklüğündeki Filipinler depreminde yaşamını yitirmiş.

Geri kalan 139 canın tamamı ise Türkiye’de ki depremlerden.

41’i 24 Ocak'ta Elazığ'da gerçekleşen 6.7’lik depremde, 98'i ise en son yaşanan 6.7’lik İzmir depreminden.

Yani değerli okurlarım…

Öyle rezil, öyle berbat bir imar yapılaşması var ki Türkiye’de…

Vatandaşının ölümüne bu yüzden sebep olan ülke sıralamasında…

Uluslararası Para Fonu (IMF)’in en büyük ekonomi raporunda ilk 100’ün içinde bile olmayan yoksullukla boğuşan Papua Yeni Gine’nin bile gerisindeyiz.

İnanılır gibi değil ama o yoksul ülkede 7.0 şiddetinde gerçekleşen son depremde sadece 1 insan hayatını kaybederken Türkiye’de ondan daha az şiddetinde yaşanan 6.7’lik Elazığ depreminde ise 41 insanın yaşamı sona erdi.

Gerçekler bazen can sıkar ama biliyoruz ki bundan sonra olacak, olması ihtimal depremlerde de en çok can kaybı verecek ülkelerin en başında yine Türkiye gelecek.

Peki niye?

Neden böyle?

Çünkü müteahhitlerimizin büyük çoğunluğu cahil, iş bilmez ve tabii açgözlü…

Tabii bu gerçek bugüne ait falan da değil.

Yıllardır bu böyle ve emin olun olmaya da devam edecek.

Çünkü müteahhit takımının büyük bir kısmında açgözlülük duygusu maalesef bir kültür haline dönüşmüş durumda.

Aşırı doyumsuz bir garip insan yığını kentlerimizi inşa etti ve hala da etmeye devam ediyorlar.

Ee tabii bir de üzerine kentlerin dokusunun belirlenmesinde, kentlerin yönetiminde söz sahibi olan bazı idarecilerin bu açgözlü güruhun kültürüne alçakça ortak olma arzusunun bir yaşam biçimi haline gelmesi sonucunda da…

Ölüyoruz işte yer kabuğu her kıpırdadığı anda.

Acı olan şu ki; Daha da ölmeye devam edeceğiz…

Editör: Haber Merkezi