İSTANBUL (AA) - AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, "Bugün imkanını bulduğunda, o gücü ele geçirdiğinde CHP 1940'larda, 1950'lerde yapmak istediği her şeyi hayata geçirecektir. CHP, ezanın Türkçe okunması fikrinden ve düşüncesinden vazgeçmemiştir. CHP, ibadetin Türkçe olması fikrinden vazgeçmemiştir. CHP, bu milletin değerleriyle inançlarıyla mücadele etme fikriden vazgeçmemiştir." dedi.

Ünal, 24 TV'de yayınlanan "Arafta Sorular" programında, Esra Elönü'nün sorularını yanıtladı.

"Siyasette dostluk var mı?" sorusu üzerine Ünal, şunları söyledi: 

"Siyaset bir takım oyunu. AK Parti'yi güçlü kılan yol arkadaşlığıdır. Genel Başkanımız, Cumhurbaşkanımız yol arkadaşlığına ve yol arkadaşlığının hukukuna çok dikkat eder. Bugün AK Parti'den ayrılan ve bu yol arkadaşlığını terk edenlere baktığımızda, mesela bu hareketin Başbakan yaptığı ve konuşmasında da 'Önce refik, sonra tarik.' diyen bir Başbakan vardı. Şimdi şu soruyu sormak gerekir? Şimdi önce arkadaş, sonra yol diyorsanız, o zaman siz, Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olduktan sonra Recep Tayyip Erdoğan'ın yol arkadaşlığını bıraktınız, Recep Tayyip Erdoğan'ın yol arkadaşlarını alıp başka bir yola mı girmek istediniz? Yani o gün 10 milyon üyesi olan bir partiyi kendi yolunuza çekmek ve o insanlara da 'Gelin sizle yol arkadaşı olalım.' dediğinizde, o siyasi hareketin lideri Recep Tayyip Erdoğan'ın yol arkadaşları sizinle birlikte yürüyecek mi zannettiniz? Bugün kurduğu partinin 12 bin üyesi var. Geçmişte 10 milyon üyesi olan bir partiyi 'Önce refik, sonra tarik.' diyerek başka bir yola taşımaya çalıştı."

Ünal, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la 2007'de tanıştığını anımsatarak, o günden bugüne Erdoğan'ın yol arkadaşlarının hukukunu ihlal ettiğine tanık olmadığını söyledi. Erdoğan'ın samimiyetten, gayretten, hassasiyetten ve sahiciliğinden hiçbir zaman taviz vermediğini dile getiren Ünal, Merkez Yürütme Kurulu'na baktığında genel başkan yardımcılarının eskiden gelen dostluklara sahip olduğunu ifade etti.

AK Parti'de dostlukların kıymetli olduğuna dikkati çeken Ünal, sözlerini şöyle sürdürdü:

"12 bin üyesi olan partinin genel başkanının 10 milyon üyesi olan bir partiyi adeta zimmetine geçireceğini düşünmek şaşırtıcı her şeyden önce. Ayrıca, son kongresinde verdiği sözlerin tamamını unutup 3 yıl bekledikten sonra hiç o sözleri söylememiş gibi tekrardan siyaset yapıyor olmak, şaşırtıcı. Kendi siyasal çizgisinde kırmızı çizgileri olduğunu söyleyenlerin bugün o kırmızı çizgilerini tek tek çiğnemeleri şaşırtıcı."

Mahir Ünal, CHP teşkilatlarına yönelik taciz iddialarına ilişkin soru üzerine, CHP'nin kendisiyle yüzleşememek gibi bir sorunu olduğunu dile getirdi. Ünal, şunları aktardı:

"Bu bugünkü bir mesele değil. CHP aynaya bakmakta zorlanıyor. CHP geçmişteki darbeci anlayışı, özgürlük karşıtı, vesayetçi anlayışı... CHP'nin geçmişte o kadar geniş bir günah galerisi var ki. CHP hiçbir zaman bununla yüzleşmedi, yüzleşmeyi de düşünmedi. CHP 1960 darbesi ve darbenin şartlarını oluşturan o siyasal diliyle yüzleşmedi. CHP sonrasında maalesef her daim kendisi iktidar olamasa bile fikri olarak iktidardaydı zaten. Bu dönemleriyle CHP hiçbir zaman yüzleşmedi. Şu anda CHP kendi içindeki krizlerin üzerine yatarak, kulağının üzerine yatarak, bunları yok sayarak bir süre sonra bunların unutulacağını düşünüyor. CHP'nin kriz yönetiminin algoritması çok basit. Kriz seninle ilgilisiyle hiç konuşma. Sorun başka birisiyle ilgiliyse sürekli konuş. Bu, sürdürülebilir bir şey değil. Dönüp CHP'nin kendi içindeki tacizle tecavüzle yolsuzlukla yüzleşmesi gerekiyor. Eğer bununla yüzleşmezse bu taşınabilir bir şey olmaktan bir süre sonra çıkacak."

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ünal, taciz mağdurlarını savunanların farklı ithamlara maruz kaldığını ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Mağdur kadınlarla ilgili konuşmaya başladığınız anda da sizi istismarla suçluyorlar. 'Buradaki travmayı tetiklemeyin.' Evet, doğru. Bir televizyonun program yapımcısı eşine şiddet uyguluyor sonra Mustafa Kemal Atatürk'ün süveterini giyip televizyona çıkıyorsa, o kadıncağız sesini duyuramıyor, o tarafta herhangi bir taciz ve şiddet olayı olduğunda bütün kadın dernekleri susuyorsa bu mağdurla ilgili kim ne yapacak? Bu insan sesini nasıl duyuracak? O mağdura birisi sahip çıkınca, 'Mağduru siyasete alet ediyorsunuz.' diyorlar. Bu mağdurun hukukunu neden savunmuyorsunuz? CHP'nin son dönemde içine düştüğü durum birçok açıdan önümüzdeki süreçte akademisyenlerin üzerinde ciddi anlamda çalışacağı bir konu olarak önümüzde duruyor."

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Şeb-i Arus Töreni'nde Kur'an-ı Kerim'in Türkçe okunmasına ilişkin de değerlendirmelerde bulundu.

Ünal, CHP'nin kendisiyle yüzleşmeme davranışının altında yatan motivasyonun partide hiçbir değişimin gerçekleşmemesi olduğunu belirterek, şunları söyledi:

"CHP, fırsat bulduğunda 1940'larda ne yaptıysa bugün aynısı yapmak isteyecektir. Orada öyle bir öfke var ki... Yassıada, Demokrasi ve Özgürlükler Adası haline getirildi. Orasıyla ilgili o kadar çok hikaye dinledim ki... Bir tanesi kanımı dondurdu. O dönemde CHP'li seçkin ailelerin, cuntacılardan izin alarak asker kıyafeti giyip oradaki kendi ifadeleriyle 'düşükler' dedikleri mahkumlara, Demokrat Partililere işkence yaptıklarını dinledim. Bu nasıl bir nefrettir? Bu kültüre, bu tarihe, bu inanca hasılı bu millete dair her şeye karşı 1940'ta, 1950'de, 1960'da ne hissediyorlarsa, o günkü projeleri, fikirleri ne ise bugünkü projeleri ve fikirleri aynı. Bugün imkanını bulduğunda, o gücü ele geçirdiğinde CHP 1940'larda, 1950'lerde yapmak istediği her şeyi hayata geçirecektir. CHP, ezanın Türkçe okunması fikrinden ve düşüncesinden vazgeçmemiştir. CHP, ibadetin Türkçe olması fikrinden vazgeçmemiştir. CHP, bu milletin değerleriyle, inançlarıyla mücadele etme fikriden vazgeçmemiştir. CHP, dün neyse bugün de odur. Bakın İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Ankara Büyükşehir Belediyesini kazandılar. Şimdi geçen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı'nın tavrını gördüm bir videoda. Oradaki grup başkanvekilini nasıl susturduğunu 'Kapatın mikrofonunu, alın onun elinden...' O dil, tam da o otoriter diktatöryal dil, aynısını burada İstanbul'da da görüyorsunuz. O kürsüye oturduklarında, birazcık kendilerini muktedir hissettiklerinde 1940'ta, 1950'de, 1960'ta ne varsa bunları tekrar hayata geçirmekten bir adım geri atacaklarını asla zannetmiyorum."

Ünal, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkındaki kararına ilişkin soruya ise şu yanıtı verdi:

"AİHM, İspanya Yüksek Mahkemesi'nin 2017'de 11 Katalon liderle ilgili verdiği cezalara ilişkin ne demiş? 13-20 yıl hapis cezası verildi bu liderlere. Bunlar silahlı silah terör örgütü mü kurdular, İspanya'yı bölmeye mi çalıştılar? Hayır. Referandum çağrısı yaptılar, referandum gerçekleştirdiler. Suçları bu insanların referandum çağrısı ve referandumu gerçekleştirmek. İspanya Yüksek Mahkemesi 13-20 yıl arası hapis cezası verdi. AİHM, bu konuyu gündemine bile almadı. Türkiye'ye gelelim. Bu ülkenin şehirlerinin sokaklarına el yapımı patlayıcıları belediyelerin iş makineleriyle kim yerleştirdi? Bu örgüt yerleştirdi. Bu ülkenin şehirlerinde kim özerklik ilan etti? Bunlar yaptı. Eğer Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kudreti olmasaydı, özerklik ilan edip Güneydoğu'yu Türkiye'den koparmışlardı. 'HDP bir Abdullah Öcalan projesidir.' sözünü kim söyledi? 6-7-8 Ekim olaylarını kim başlattı? 53 kişinin katlinin sorumlusu kim? Bütün bu süreçlerde 'PKK nasıl Abdullah Öcalan'ın projesiyse HDP de Abdullah Öcalan'ın projesidir.' diyen, 'Abdullah Öcalan'ın heykelini dikeceğiz.' diyen, 'Biz PYD ve YPG'ye yaslanıyoruz.' diyen ve bütün bunların suç sayılmadığı bir ülkede mi yaşıyoruz?"

Editör: Haber Merkezi