İstinye Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Emekli Tuğgeneral Doç. Dr. Fahri Erenel, ABD ordusunda artan intihar vakalarına ilişkin, "İntiharları, kendilerini dünyanın tek sahibi olarak gören, hukuk kurallarına ve insan haklarına uymayan, her türlü işkence ve zulmü yapan, çocuk, kadın, hasta demeden insanları öldüren ABD ve ordusunun zihniyetinin vicdanlara yansıması olarak görmek gerekir." dedi.

Orta Doğu'da savaşmış ve terhis olmuş ABD'li askerler arasında görülen intihar vakalarında yüzde 80 artış kaydedildi. Son 6 yılda 45 bin kişi askerlikten sonra hayatına son verirken bu oran, günde ortalama 20 intihara karşılık geliyor. Hayatına son veren askerlerin sayısı savaşta ölenlerden daha fazla.

ABD ordusunda artış gösteren intihar vakalarını AA muhabirine değerlendiren uzmanlar, bu olayların ülke bağımsızlığı, toprak bütünlüğü, bayrak gibi manevi değerlerinin olmamasından kaynaklandığını söyledi.

"ASKER İNTİHARLARI ABD ZİHNİYETİNİN VİCDANLARA YANSIMASIDIR"

İstinye Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Emekli Tuğgeneral Doç. Dr. Fahri Erenel, ABD ordusunda istatistiklere göre neredeyse 60 dakikada bir intihar vakasına rastlanmasının, özelikle ana vatanlarından ve ailelerinden uzakta uzun süreli yurt dışı görevler, çatışma ortamında bulunmanın yarattığı sorunlar, ülkeye dönüş sonrası uyum güçlüğü ile askerlik sonrası kimlik arayışından kaynaklandığını kaydetti.

ABD askerlik sisteminin profesyonel bir sistem olduğunu söyleyen Erenel, "Özellikle er olarak görev yapanların büyük bölümü geleceklerini maddi bakımından kısmen de olsa rahatlatmak maksadıyla orduya katılmaktadır. Bunların çoğu iş bulma güçlüğü yaşayan ve maddi yetersizlikler içinde bulunan insanlardır." dedi.

İntiharların maddi ve manevi boyutları olduğunu dile getiren Erenel, şunları anlattı:
"Alıştıkları ortamın dışında özellikle ana vatanları dışındaki görevlerde üs bölgelerine endeksli standart bir yaşam biçimi, gidilen ülkeye ve coğrafyaya kültürel ve iklim açısından uyum sağlama güçlüğü, bu bölgelerdeki çatışmalarda yaptıkları işkenceler, katliamların vicdanlarında yol açtığı tahribat, yaygın uyuşturucu kullanımı, çatışma bölgelerinde yaşadıkları ölüm saplantısı ve hayal kuramama, yaşadıkları ortamı bitmeyecek bir zaman dilimi olarak görmeleri, üst-ast ilişkisinde disiplin adı altında yaşanan sert uygulamaları, görevde de olan askerler arasında yaşanan intiharların ana nedenleri olarak saymak mümkündür."

Yurt dışı görevlerden dönüşlerde ve özellikle ordudan ayrıldıktan sonra ciddi uyum sorunu, iş bulamama ve kimlik bunalımı yaşayan askerler arasında intihar vakalarının arttığına dikkati çeken Erenel, "İntihar eden bazı askerlerin günlükleri ve bıraktıkları mektuplar incelendiğinde, savaş sürecinde yaptıkları işkence, tecavüz ve cinayetlerin yükü altında ezildikleri belirlenmiştir. İntiharları, kendilerini dünyanın tek sahibi olarak gören, hukuk kurallarına ve insan haklarına uymayan, her türlü işkence ve zulmü yapan, çocuk, kadın, hasta demeden insanları öldüren ABD ve ordusunun zihniyetinin vicdanlara yansıması olarak görmek gerekir." ifadelerini kullandı.

"ABD ASKERİ KOLASI YOKSA BİLE TRAVMA YAŞAYABİLİYOR

Üsküdar Üniversitesi Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan ise ABD ordusunun NATO standartlarında profesyonel bir ordu olduğunu ancak belli bir ideolojisi olmadığını söyledi.

ABD askerleri arasındaki intihar vakalarının yeni bir olgu olmadığını dile getiren Prof. Dr. Tarhan, "Askerin 'Bu savaş benim devletim, milletim için önemli bir savaştır' diyerek bir anlam yüklemesi lazım. ABD askeri profesyonel paralı askerdir. İntihar vakaları yeni bir olgu değildir. Vietnam savaşından geri dönenlerin büyük kısmı alkolik oldu. Şimdi de durumlar aynı." diye konuştu.

"Post travmatik stres bozukluğu" kavramının Vietnam savaşının psikiyatriye bir hediyesi olduğunu aktaran Prof. Dr. Tarhan, şunları kaydetti:

"Alkol ve madde kullanımına bağlı olarak intiharlar ortaya çıkıyor. Post travmatik stres bozukluğu öyle bir şey ki hasta, 2-3 yıl önce yaşadığı savaşı sanki dün yaşamış gibi hissediyor. Sürekli tedirgin oluyor, uyuyamıyor, savaşla ilgili rüyalar görüyor. Tedavi yardımı almayan eski askerler alkolik oluyor. Bir zaman sonra da böyle yaşamaktansa ölmeyi tercih ediyor."

Savaş ideolojilerinin olmamasının askerleri travmaya açık hale getirdiğini anlatan Tarhan, şöyle konuştu:

"Onlarda bizim askerimizdeki gibi 'Ölürsem şehit, kalırsam gazi' anlayışı yok. ABD askeri savaş ortamında konforu olmadığı zaman travmaya giriyor. Kolası yoksa bile travma yaşayabiliyor. Savaşlarında ölmeye değer bir amaç olmadığı için savaş ideolojisi oluşmuyor. Şu anda ABD Başkanı Trump'ın Suriye'den ve Irak'tan çekilme söylemlerinin arka planında intiharların artması ve askerin savaş istememesi var.

Çünkü savaşı istemeyen kişilerle savaşa gidilemez. Savaştaki en güçlü silah inanmış askerdir. Ölümü göze almış bir askerden daha güçlü bir silah yoktur. ABD'nin ise ölümü göze alan askeri yok şu anda. Bunun için travmaya açık hale geliyorlar. Emekli olanlar ise intihara açık hale geliyorlar. Son 6 yılda 45 bin kişinin intihar etmesi oldukça yüksek bir rakam. 18-35 yaş arası intiharlarda yüzde 80 artış var."

"ABD ASKERİNİN TEK MOTİVASYONU PARA"

Altınbaş Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Emekli Jandarma Kurmay Albay Doç. Dr. Eray Güçlüer, bu vakaların askeri ve sosyolojik açıdan birçok sebebi olduğunu söyledi.

ABD askerlerinin en büyük motivasyonun para olduğunu belirten Güçlüer, şu değerlendirmede bulundu:

"Askerler çatışma ortamlarında yoğun strese maruz kalıyorlar. Kendi vatanlarında değiller ve çok da inanmadıkları bir çatışmanın içerisindeler. Genellikle ABD askerlerinin burada bulunmasının temel motivasyonu paradır. Vatanın bağımsızlığını, bütünlüğünü korumak, bayrak için, özgürlük için kendinizi adarsanız, canınızı onun için feda ederseniz, ölmek anlamlı bir hale geliyor. Manevi bir karşılığı olur.

Dolayısıyla bu maddi ve manevi ögeler arasında karşılık bulamamadan kaynaklanan paradoksal çelişki, çatışma bölgelerindeki askerler üzerinde ciddi bir travma yaratıyor. Davanıza inanmamışsanız, maddi sebeplerden dolayı adam öldürebilirsiniz ama hayatınızı riske atar mısınız işte bu soru işareti."

Afganistan'da ya da Orta Doğu'da paralı görev yapan kişilerin asker tanımı içine alınamayacağını savunan Doç. Dr. Güçlüer, şunları söyledi:

"Orta Doğu'daki çatışma bölgelerine giden ABD askerlerinin kaç tanesi "Yaşasın Amerika, Amerikan bağımsızlığı, bütünlüğü için buradayız. Biz Amerika için buradayız." diyebiliyor? Hollywood filmleri hariç tabii. Bunun hiçbir gerçekliği yok. Para için orada bulunanlara ne kadar asker denir, o da tartışma konusudur.

Yaptıkları işin hiç bir manevi yönünün olmaması Orta Doğu'da görev yapan asker camiası içinde genel bir toplumsal travma yaratıyor. Bu da uyuşturucu ve alkole yönlendiriyor. Bu şahısların durumu sosyolojik bir vakadır. Hatta sosyal psikolojinin bir koludur ve yaygın bir travmayı gösterir. Bu intiharlar artarak devam edecektir."

İntihar olayların, ABD hükümeti üzerinde ciddi bir baskı da oluşturduğunu kaydeden Güçlüer, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu nedenle ABD artık çatışma bölgelerine asker göndermek yerine proxy (vekalet) savaşlarını tercih ediyor. Diğer önemli bir husus ise gözlerinin önünde bombalarla parçalanan yakın arkadaşları var. Ayrıca bölgedeki halk tarafından asla kabul edilmedikleri, reddedildikleri gibi bir olumsuz etkiler de var. Örneğin bizim askerimiz.

Tel Abyad'a girdiği zaman oradaki halk çiçeklerle karşılıyor. 'İyi ki geldiniz' diyorlar. Bu önemli bir motivasyon Türk askeri için. Birine 'hoşgeldiniz' denilirken biri ise taşla karşılanıyor. Dolayısıyla reddedilmişlik ve her an ölümle karşı karşıya olma korkusu bu intiharlarda çok önemli bir psikolojik bir etkendir."