Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Cemil Çiçek, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında verilan ceza kararını Hürriyet yazardı Sedat Ergin'e değerlendirdi.

Sedat Ergin'in bugünkü yazısının bir bölümü şöyle:

Önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 2 yıl, 7 ay ve 15 gün hapis cezasına çarptırılmasına yol açan beyanını bundan üç yıl kadar önce yapmış olduğuna dikkat çekti Cemil Çiçek dünkü sohbetimiz sırasında.

Çiçek, “Bundan üç küsur sene evvel söylenmiş olan tek cümlelik bir hakaret iddiasını mahkemede bu kadar uzun zaman geçtikten sonra ve üstelik bu kadar kritik bir eşikte karara bağlarsanız, verdiğiniz kararın hukukiliği de isabeti de inandırıcı olmaz” diye devam etti. Ardından ekledi: “Ben de inandırıcı olduğuna inanmıyorum zaten...”

Bu eleştirinin, uzun yıllar AK Parti iktidarı döneminde sırasıyla Adalet Bakanlığı, Başbakan Yardımcılığı, TBMM Başkanlığı gibi kritik görevlerde bulunmuş, ayrıca halen Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyeliği yapmakta olan bir siyasi şahsiyetten gelmesi, kuşkusuz burada yapılan tespite önemli bir ağırlık kazandırıyor.

Çiçek, değerlendirmesinin merkezine “hukukilik” boyutunu yerleştiriyor ve şöyle konuşuyor:

“Bu hukukilik meselesi her şeyi ifade eder. Geri kalanın önemi yok. Bu, üç dört ayda bitebilecek ya da bitmesi gereken bir konu aslında. Dosyada tek bir cümle var. Bir cümlenin hukukla ilişkisi üç seneyi geçtiği halde kurulamıyorsa, o zaman kararın hukukiliği de tartışmalı olur. Bu hem yargıya zarar verir hem de adalet gibi yüce bir kavrama çok zarar verir. Ülkeye de çok zarar verir.”

Yol açacağı mahzurlardan birini de şöyle anlatıyor:

“Yargıyı da ülkenin baş sorunu haline getirir...”

 İstanbul Anadolu 7’nci Asliye Ceza Mahkemesi’nden çıkan mahkûmiyetin tepki yaratan yönlerinden biri, kararın bundan sonraki istinaf ve temyiz süreçlerinin seyrine göre İmamoğlu’nu siyasi yasaklı hale getirmesi ihtimalini de taşıması.

Tabii işin içine siyasi yasaklar meselesi girince Cemil Çiçek’in siyasi yasaklar konusunda önemli bir şahsi tecrübeye sahip olduğunu da hatırlamamız gerekiyor. Yasaklarla ilk tanışması, 1983 yılında Turgut Özal’ın ANAP’ı kurması aşamasında partinin 37 kurucu üyesinden biri olmasına karşılık, kendisi dışındaki altı kişiyle birlikte Milli Güvenlik Konseyi’nin vetosuyla karşılaşması suretiyle olmuştu.

Çiçek, sonuçta partiye kurucu olamamış, ayrıca ikinci bir veto ihtimali nedeniyle bu durumdaki kurucular milletvekili adayı da yapılmamıştı. Aralarında bunu deneyen biri (Muzaffer Atılgan) zaten vetoya takılmıştı. Çiçek, bu nedenle yasaklar kalktıktan sonra ancak 1987 seçiminde milletvekili seçilebilmişti ANAP’tan.

Siyasi yasaklarla ilgili bir diğer önemli tecrübesi de 2008 yılında Başbakan Yardımcısı olarak görev yaparken AK Parti hakkında kapatma davası açıldığında, partinin yazılı savunmasını hazırlayan hukukçu ekibin koordinasyonunu üstlenmesiydi. Anayasa Mahkemesi üyeleri karşısında AK Parti’nin yedi saat süreyle sözlü savunmasını yapan yine Cemil Çiçek olmuştu.

Dünkü sohbetimiz bütün bu hadiselerin üzerinden geçmemizden sonra Çiçek siyasi yasaklar konusunda yalnızca kısa bir cümleyle yetindi ve şöyle dedi:

“Yasak varsa, keyfilik olur...”