Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'ye siyasi, sosyal ve ekonomik bakımından ağır bedeller ödeten darbeler silsilesinin ilki olan 1960 darbesinin, aradan geçen 60 yılı aşkın süreye rağmen milletin kalbinde hala kanayan bir yara olduğunu belirterek, "Sadece darbeciler ve muhtıracılar değil, onları teşvik eden, tahrik eden, onlarla kol kola yürüyen siyasetçi profili de aynı şekilde varlığını sürdürmektedir. Bu zihniyet her dönemde gücü milli irade yerine darbecilerden almayı tercih etmiş, iktidarı sandıkta değil, silahların, darağaçlarının gölgesinde elde etmenin peşinde koşmuştur." dedi.

Erdoğan, Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda, partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'ndaki konuşmasına, "Eski adıyla Yassıada'ya, milletimizin verdiği ismiyle 'yaslı ada'ya, bizim dönüştürdüğümüz haliyle Demokrasi ve Özgürlükler Adası'na hoşgeldiniz." diyerek başladı.

Yassıada'nın önce "yaslı ada"ya ardından Demokrasi ve Özgürlükler Adası'na dönüşme sürecinin, aynı zamanda Türkiye'nin son 60 senelik siyasi tarihinin de bir özeti olduğunu belirten Erdoğan, "Uzun ve yıpratıcı savaş yıllarının ardından varını yoğunu ortaya koyarak İstiklal Harbi'ni zafere ulaştıran Türk milleti demokrasi mücadelesini de aynı kararlılıkla sürdürmüştür." diye konuştu.

Erdoğan, genel merkez tarafından hazırlanan ve katılımcılara dağıtılan broşürde Cumhuriyet'in kuruluşundan bugüne Türkiye'nin çok partili siyasi hayata geçiş tecrübesini ve bu süreçte yaşanan dönüm noktalarının yer aldığını kaydetti.

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ile başlayan, Serbest Fırka ile süren, Demokrat Parti ile sonuca ulaşan milli iradenin üstünlüğünü tesis etme mücadelesinin önünün, sürekli darbelerle kesilmeye çalışıldığını anlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Türkiye'ye siyasi, sosyal ve ekonomik bakımından ağır bedeller ödeten darbeler silsilesinin ilki olan 1960 darbesi, aradan geçen 60 yılı aşkın süreye rağmen milletimizin kalbinde hala kanayan bir yaradır. Ülkemizi darbenin eşiğine getiren zihniyetin varlığını halen devam ettirdiğini görmemiz ise ayrıca bir üzüntü kaynağıdır. Darbeden birkaç hafta önce Menderes'e gönderilen muhtıra mahiyetindeki mektupta ifade edilen görüşler ve kullanılan üslup ile 1971 muhtırasında, 1980 darbesi öncesinde, 28 Şubat 1997 muhtırasında, 27 Nisan 2007 bildirisinde, hatta son emekli amiraller açıklamasında sergilenen yaklaşım hep aynıdır. Merkez aynı değişen bir şey yok.

Sadece darbeciler ve muhtıracılar değil, onları teşvik eden, tahrik eden, onlarla kol kola yürüyen siyasetçi profili de aynı şekilde varlığını sürdürmektedir. Bunlarla beraber monşerler de var. Hep birlikte çalıştılar, aynı merkezden yönetildiler. Bu zihniyet, her dönemde gücü milli irade yerine darbecilerden almayı tercih etmiş, iktidarı sandıkta değil, silahların, darağaçlarının gölgesinde elde etmenin peşinde koşmuştur. Bu zihniyet, ülkeyi demokratik yollarla kazandığı meşru iktidarla değil, vesayet araçlarıyla yönetmeyi özellikle çalışmayı alışkanlık haline getirmiştir. Bunlar sıkıştıkları her durumda ülkede kargaşa ve huzursuzluk çıkartarak, darbecilere selam durmaya, darbeyi ima etmeye yönelmişlerdir. 'CHP artı ordu eşittir darbe' diye kurulan denklemin sahipleri, bu faşist zihniyetlerini pervasızca sergilemekten de çekinmemişlerdir. Namlı 27 Mayısçılar yıllar sonra yaptıkları açıklamalarda kendilerini CHP yöneticileriyle bu partinin desteğindeki dergi ve gazetelerin kışkırttığını açıkça ifade etmişlerdir."

"CHP'nin 'Milli şef' diyerek yere göğe sığdıramadığı İsmet İnönü'nün 27 Mayıs darbesinin hemen öncesinde TBMM'de yaptığı bir konuşmayı paylaşmak istiyorum." diyen Erdoğan, İnönü'nün, "Buraya gelirken dışarıda Meclis binasını kuşatmış bir tabur asker gördüm. Başlarında genç bir binbaşı vardı. Sizler, benden korkuyorsunuz ama dışarıya getirdiğiniz askerleri kumanda eden binbaşıdan da korkuyorsunuz. Korktuğunuzu, ona güvenmediğinizi ispat etmek için size şöyle bir teklifim var. Çağırın binbaşıyı, beni alıp götürmesini söyleyin. Bakalım emrinize itaat edecek mi? Size bunun aksi bir teklifim de var. Binbaşıyı ben çağırayım ve Meclis'i feshettireyim. Bunu ister misiniz? İhtilal olacak ve siz bundan kurtulamayacaksınız." sözlerini hatırlattı.

Bu üslubu yıllardır CHP'nin nice yöneticilerinden duymaya devam ettiklerini dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hatırlarsanız 28 Şubat muhtırasına, 'Bizim tespitlerimiz de farklı değil diyen şanlı ordumuzun önünde saygıyla eğiliyoruz' diyen dönemin CHP'li yöneticileri darbecilerden daha büyük bir şevkle sahip çıkmışlardır. AK Parti'ye Meclis'te Cumhurbaşkanı seçtirmemek için 'sakın ha' naraları atanlar, güya miting adı altında ortaoyunu sergileyenler, brifinglerde ip gibi sıraya geçenler de yine bunlardır. FETÖ'cülerin 17-25 Aralık emniyet-yargı girişimi için ortaya saçtıkları malzemelere dört elle sarılıp, montaj ürünü kasetlerle aylarca Meclis'in itibarını ayaklar altına alanlar yine bunlardır. Cumhuriyet tarihinde ülkemizde yaşanan en büyük ihanetlerden biri olan 15 Temmuz darbe girişimini 'kontrollü darbe' diyerek, 'tiyatro' diyerek küçümseyen, bu tehdide karşı alınan tedbirleri 'sivil darbe' diyerek engellemeye çalışan, yine bunlardır. Tankların arasından kaçıp giden, Bakırköy'e sığınan yine bunlardır. Daha geçen gün bir erken seçimle veya başka bir şekilde iktidar değişikliğinden söz eden yine bunlardır. Meclis'te, darbe ile buluşmaktan söz eden şiirler okuyanlar yine bunlardır. Bizi indirmekten ve vatana ihanetle yargılamaktan söz edenler yine bunlardır. Sosyal medya hesaplarından 'Darbeler zaruretler doğmadan yapılmamıştır, maalesef bugün böyle bir zaruret vardır.' diyerek Milli Şeflerinin izinden gittiklerini gösterenler yine bunlardır. Birkaç hafta önce bizi merhum Menderes'in akıbetiyle tehdit edenler yine bunlardır."

Çeşitli çevreler tarafından darbe iması ile yürütülen tüm kirli girişimlerin CHP yönetimi tarafından desteklendiğini dile getiren Erdoğan, "CHP temsilcileri darbe güzellemesi yaparken her yakalandıklarından ise 'yapay gündem' diyerek işin içinden sıyrılmaya kalkmışlardır. Ama şunu bilmiyorlardı, biz bu yola çıkarken kefenimizi giyerek çıktık, onlar bunun farkında değil. Çünkü biz şunu da biliyoruz 'Her nefis ölümü tadıcıdır.' Akıbetimiz bu. Bundan kaçmak yok. Öyleyse biz ölümü korkutanlardan olacağız ve bu yola da böyle devam edeceğiz." dedi.

Milletin değerlerine husumet, demokrasiye ve milli iradeye güvensizlik, darbecilik, ülke düşmanları ile kol kola yürüme hastalığının CHP yöneticilerinin adeta genlerine işlediğini anlatan Erdoğan, "Darbeci zihniyetin panzehiri, milli iradenin güçlenmesidir. Tarihimizin en büyük yönetim reformlarından biri olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile bu doğrultuda önemli bir adım attık. Ama çok rahatsız oldular. İnşallah yeni ve sivil anayasayla bu adımı kalıcı hale getirerek, ülkemizi demokraside en üst lige çıkartacağız." diye konuştu.

Hem Cumhurbaşkanlığı hem AK Parti olarak bu konudaki çalışmaları titizlikle sürdürdüklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Cumhur İttifakı'ndaki ortağımız MHP, BBP hepsi bu çalışmayı sürdürüyor. MHP'den bu çalışmayla ilgili neticeyi Sayın Genel Başkan'dan aldım. Ortağımız MHP, kendi taslağını bize böylece sunmuş oldu. Diğer partilerin de bu yönde hazırlıkları olduğunu biliyoruz. Bizim çalışmamız da bitti. Aynı şekilde biz de kendilerine bunu sunacağız. İnşallah yıl sonuna doğru tüm bu metinleri bir araya getirerek kapsamlı bir şekilde değerlendirecek ve ortak bir teklif haline dönüştürmenin yollarını arayacağız. Amacımız Meclis'teki tüm partilerin yeni ve sivil anayasa çalışmalarına yapıcı, etkin, samimi destek vermeleridir. Şayet böyle geniş bir uzlaşmayla yeni anayasayı Meclis'te kabul ettirip milletimizin takdirine sunabilirsek çok çok güzel olacaktır. Arzu ettiğimiz şekilde bir uzlaşma zemini oluşmazsa Cumhur İttifakı olarak bizi destekleyen diğer partilerle birlikte kendi hazırlığımızı milletin takdirine sunmakta kararlıyız."

Darbeciler ve onların cesaret kaynağı olan darbeci siyasi zihniyetin kendi hırsları uğruna ülkeyi ateşe vermekten, Türkiye'nin demokrasisini ve kalkınmasını baltalamaktan çekinmediğini anlatan Erdoğan, "Ülkemizde ne zaman demokrasi güçlenmişse, milli iradenin üstünlüğü ilkesiyle siyaset biçimlenmişse, Türkiye kalkınmış, büyümüş, gelişmiş, vatandaşlarımız eserle ve hizmetle tanışmıştır. Darbe ve vesayet dönemlerinde ise bu süreç kesintiye uğramış, halkımız yoksullaşmış, hizmetler ihmal edilmiş, yatırımlar yavaşlamıştır, ülke gerilemiştir." diye konuştu.

Erdoğan, ekonominin hem çöküntüye maruz kaldığı hem IMF gibi uluslararası kuruluşların vesayetine girdiği dönemlerin ülkenin darbecilerin ve darbeci zihniyetin eline düştüğü yıllara denk geldiğini dile getirerek, şunları söyledi:

"Cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki kalkınma hamleleri ve heyecanları tek parti döneminde mevcut fabrikaların kapatılmasından girişimcilerin önlerinin kesilmesine uzanan bir hüsrana dönüşmüştür. Türkiye'yi gelecekte çok farklı bir lige çıkartacak olan uçak, otomobil, dizel motor üretimi, yeraltı kaynaklarının keşfi ve değerlendirilmesi, üretime ve ihracata dayalı ekonominin kurulması gibi atılımlar hep CHP zihniyeti ve onun ikizi olan darbeciler tarafından akamete uğratılmıştır. Bilinçli olarak ülke geri kalmışlığa, millet sefalete mahkum edilmiştir. Demokrat Parti'nin kuruluş yıllarında CHP'nin en büyük itirazı, bu partinin ilçelere, köylere kadar teşkilatlanarak milletimize doğruları anlatmak, ülkenin kalkınması için gereken uyanışı sağlamak istemesine mani olmak olmuştur. Bizzat İnönü 1946 seçimleri öncesinde, 'Ben ihtilalci ve Kuvayi Milliyeci İsmetim, 3-5 çapulcuya maskara etmeyeceğiz, muvaffak olamazsak eski usulde devam ederiz.' diyerek darbe sopasını peşinen göstermiştir. Açık oy, gizli tasnif... Bu usulle yapılan 1946 seçimlerinin sonuçlarını tahmin etmek herhalde zor değildir. Buna karşılık gizli oy, açık tasnif yöntemiyle yapılan ilk seçimde tüm hilelere ve baskılara rağmen Demokrat Parti 'Yeter, söz milletin.' diyerek iktidara gelmiştir."

Milletin üzerindeki baskının kalkmasıyla oluşan özgürlük havasının ülkenin dört bir yanında başlatılan alt yapı yatırımlarıyla taçlandırıldığını dile getiren Erdoğan, madalyonun iki yüzü gibi olan CHP zihniyeti ve darbecilerin bu demokrasi ve kalkınma atılımından rahatsız olduklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Darbelerin bahanelerine bakın. Hepsinin de ya şartların olgunlaşması için özellikle önü açılmış, huzursuzluklara ya da doğrudan milletin değerlerine yönelik kin ve nefrete dayalı söylemlere dayalı olduğunu göreceksiniz." ifadelerini kullandı.

Ülkenin meşru hükümetlerine, siyaset kurumuna, milli ve yerli tüm unsurlarına yönelik bildirilerinde aynı çarpık anlayışın izlerinin bulunacağını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

"AK Parti tıpkı Demokrat Parti gibi milletimizin büyük teveccühüyle işbaşına geldiğinde hemen demokrasi ve kalkınma atılımını kaldığı yerden yeniden başlatmıştır. İşte bugün neredeyiz. Demokrasi ve Özgürlükler Adası'ndayız. CHP zihniyeti işte buradan İmralı'ya idam fezlekesi hazırladı, onu icra etti. Menderes'in iki arkadaşıyla beraber. Biz ise işte şimdi bu adada demokrasi ve özgürlükler çağrısını yapıyoruz. Farkımız bu. Bu CHP zihniyetinin, yandaşlarının, bunların özgürlükle, bunların demokrasiyle yakından uzaktan alakası yoktur. Hür ve demokrasinin egemen olduğu bir Türkiye'den bunların alakası yoktur. Bunları en çok ürküten zaten odur. Geçtiğimiz 19 yılda Türkiye'yi hem demokraside hem özgürlüklerde hem kalkınmada Cumhuriyet tarihinin tamamında yapılanların fersah fersah ilerisine taşıyan AK Parti, tabii olarak bu zihniyetin tüm husumetini üzerinde toplamıştır."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP yönetimlerinin en başından beri kendilerine karşı yürüttükleri muhalefet üslubuna değinerek, "Hiçbirinde eser ve hizmet siyasetine rastlayamazsınız. Bu kafa belgeleriyle, bilgileriyle, izahatlarıyla yalan olduğu defalarca ispatlanmış iddiaları sürekli gündeme getirmenin adına ne demiştir? Siyaset. Geçmişte kartvizitle memur alındığından sözlü talimatla ihale verildiğine kadar nice yalanı bu şekilde ardı ardına sıralamışlardır. Son dönemde yalan ve iftira konusunda vitesi yükselttiler. Man Adası'ndan tank palet fabrikasına, 128 milyar dolardan son günlerdeki iddialara kadar bir dizi konuda yalanları sürekli tekrar etme stratejisi izlenmektedir." diye konuştu.

Erdoğan, Türkiye'nin yerli ve milli ne kadar projesi varsa hepsinin de hedefe konularak saldırıya maruz bırakıldığını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"CHP yönetiminin ve şürekasının muhalefet stratejisini Aleksandr Solzhenitsyn'ın şu sözleriyle 'Biz onların yalan söylediklerini biliyoruz. Onlar kendilerinin yalan söylediklerini biliyorlar. Bizim onların yalan söylediklerini bildiğimizi de biliyorlar. Biz onların yalan söylediklerini bildiğimizi bildiklerini de biliyoruz. Ama onlar hala yalan söylemeyi sürdürüyor.' Ne yaptım ben? CHP'nin tanımını yaptım. Çünkü bunların siyaset adına heybelerinde başka hiçbir malzeme yok. Çünkü eser ve hizmet siyasetinde bizimle rekabet edebilecekleri hiçbir projeleri, hiçbir çalışmaları, hiçbir hazırlıkları da yok. Çünkü yalan ve iftira siyaseti en kolay iştir. Akşam otur, bir grup partili ve ajans mensubuyla yalanları senaryolaştır, ertesi gün de çık kürsüden bunları tekrar et."

Gara'da 13 sivil vatandaşın şehit verildiği hadisenin hemen ardından Milli Savunma ve İçişleri bakanlarının CHP Genel Başkanı'na gidip olayı tüm boyutlarıyla anlattığını hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu:

"CHP Genel Başkanı bu görüşmeden dakikalar sonra grup kürsüsüne çıktı ve sanki kendisine biraz önce hiçbir bilgi verilmemiş gibi akşamdan kararlaştırılan yalanları bir bir sıraladı. Ya bunlar bu. Niye? Çünkü o şekilde kodlanmıştı. Çünkü zihninde hakikatlere yer yoktu. Çünkü kendisine verilen misyon buydu. Kendi genel başkanını da böyle aldatmadı mı? 'Ben aday değilim' dedi, ertesi sabah aday oldu. Sayın Baykal'la olan devir teslimleri de bunların böyle tecelli etti. Bunları iyi tanımak lazım. İyi tanımamız lazım. Bunların oyununa gelmememiz gerekir. Tam da bunları yapsın diye siyasi tarihimizin en utanç verici kumpasıyla CHP Genel Başkanlığı koltuğuna bu şekilde oturtulmuştur."

Erdoğan, bu işin dışarıdan bir merkezden yönetildiğini belirterek, şunları söyledi:

"CHP Genel Başkanı'nın Millet İttifakı diye adlandırılan oluşumu kimi gizli kimi açık ortaklarıyla bir arada tutmak için nasıl ıkınıp sıkıldığını, nasıl kirli pazarlıklar içerisinde kıvrandığını, şimdiden bölücü örgütün uzantılarıyla nasıl bakanlık pazarlığına tutuştuğunu sizler de görüyorsunuz. İşte televizyonlarda maalesef bir deniz albayının, bu milletin ordusunda deniz albayı olarak görev yapmış olan bir zatın bu PKK terör örgütüyle iltisaklı olanlara nasıl bakanlık verileceğini, verilmesinin de normal olduğunu anlatmasından daha büyük bir zillet olabilir mi? Ya sen bu ülkenin ordusunda, Deniz Kuvvetlerinde albay olarak görev yapacaksın ve ondan sonra da gelip böyle rahat rahat, 'Ne olacak, normaldir, milletvekili, tabii ki onlar da burada bir bakanlık görevi alabilir.' diyeceksin. Bu mesele karakter meselesidir. Eğer karakterde bir sıkıntı varsa, cibiliyette bir sıkıntı varsa ona bir Türk milletinin evladı olarak zaten bir şey diyemem."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, onların tek işlerinin tıpkı 1950'den beri yaptıkları gibi Türkiye'nin demokrasi ve kalkınma hamlesine başarabilirlerse engel olmak, başaramazlarsa gölge düşürmek olduğunu ifade ederek, "Kem aletle kemalat olmaz" sözlerini hatırlattı.

Yalan, iftira, takoz siyasetiyle eser ve hizmet yarışına girilemeyeceğini dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

"Demokrasi ve kalkınma aşkı yüreğinizde kök salmamışsa ne kadar riyakarlık yaparsanız yapın kendinizi millete kabul ettiremezsiniz Bay Kemal ve yandaşları. İşte CHP bu yüzden girdiği her seçimi kaybediyor. Oy oranı neredeyse tamamını ideolojik sebeplerle arkasında duran yüzde 20-25'lik bir kesimin ötesine taşıyamıyor. Milletin kendine güvenmediğini gayet iyi bilen CHP işte bu sebeple bir yanına İYİ Parti'yi öteki yanına HDP'yi alarak arkasına da AK Parti'den şöyle çok küçük kırpıntı oranlarda da olsa oy kopartabileceğini umduğu birilerini takarak aslında kendini gizlemeye çalışıyor. Deve kuşu misali, kafayı kuma gömünce gövdelerinin dışarıda kaldığını unutuyorlar."

Erdoğan, Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda, partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'ndaki konuşmasında, "Faşistliğiyle, yatırım düşmanlığıyla, beceriksizliğiyle, arsızlığıyla, hırsızlığıyla, terör örgütleri ve suç çeteleriyle aynı kulvarda yürüyüşüyle, ülkesini yabancılara şikayet etme hastalığıyla CHP apaçık ortadadır. Bugüne kadar girdiği her seçimde CHP'ye hak ettiği dersi veren milletimiz, şu anda ekranları başında bizi izleyen aziz milletimiz, inşallah 2023'te bir kez daha aynı iradeyi ortaya koyacaktır." dedi.

Milletin özellikle hakikatler karşısındaki tavrının hiçbir zaman şaşmayacağına inandığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"AK Parti olarak bize düşen, 19 yıllık müktesebatımızdan aldığımız güçle yeni başarılar için 'Durmak yok, yola devam' diyerek işimize bakmaktır. Geçtiğimiz grup toplantısında da ifade ettiğim gibi AK Parti olarak dün vesayete karşı nasıl mücadele ettiysek, siyaset ve toplum mühendislerine nasıl meydanı bırakmadıysak, uluslararası alanda ülkemizin başını nasıl dik tuttuysak, Türkiye'nin 81 vilayetinin her karışını nasıl eserlerimizle ve hizmetlerimizle donattıysak, terör örgütlerinin tamamının başını nasıl ezdiysek, demokrasiyi ve özgürlükleri nasıl gözümüz gibi koruyup geliştirdiysek, milletimizin her bir ferdinin hakkını, hukukunu, geleceğini nasıl gözettiysek, inşallah yarın da aynı şekilde halkımızın emrinde çalışmayı, mücadele etmeyi, yeni başarılara imza atmayı sürdüreceğiz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kongrelerini tamamladıklarını, teşkilatlarını yeni bir heyecan ve enerjiyle 2023'e hazırladıklarının altını çizerek şöyle konuştu:

"Her anı, her günü en verimli şekilde değerlendirmemiz gerekiyor. İnşallah ekonomide bu yılla birlikte ciddi bir toparlanma bekliyoruz. Bu çerçevede son yıllarda petrol ve doğal gaz aramacılığında da önemli bir ivme yakaladığımızın müjdesini de milletimle paylaşmak istiyorum. Karadeniz'de bulduğumuz 405 milyar metreküplük doğal gazın ardından, kara alanlarında sürdürdüğümüz çalışmaların da sonuçlarını almaya başladık. Açılan yeni kuyular yanında, daha önce 'Petrol yok' diye üzerine beton dökülen kuyulardan da petrol üretmeye başladık. Sadece son bir ayda üç yeni kuyuda petrol keşfettik. Diyarbakır'da bulunan Akoba-1 ve Yenişehir-1 kuyularıyla Kırklareli'ndeki Misinli-2 kuyularımızda günlük üretimimize 6 bin 800 varil ilave sağladık. Türkiye Petrollerinin 2021 yılı yurt içi günlük üretim ortalaması, son üç keşfimizle birlikte 61 bin varilin üzerine çıkmıştır."

Doğal gazın vatandaşların hizmetine sunulması için şebeke genişletme yatırımlarının da devam ettiğini kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:

"2002 yılında 5 büyükşehrimiz ve 57 ilçemizin faydalandığı doğal gazı bugün 81 ilimizin tamamında ve 593 yerleşim yerinde milletimizin kullanımına sunduk. Doğal gaz iletim ve dağıtım şebekelerimizin uzunluğunu 46 milyar liranın üzerinde bir yatırımla 174 bin kilometreye ulaştırdık. Aynı şekilde doğal gaz abone sayımızı 17 milyona, doğal gazı aktif olarak kullanan nüfusu da 55 milyona çıkardık. Halen şehrine doğal gaz şebekesi ulaşmış olmasına rağmen bu konfordan faydalanmayı, bunun yoluna girmemiş yaklaşık 13 milyon vatandaşımız bulunuyor. Buradan tüm vatandaşlarımıza kapılarına kadar gelen bu imkandan yararlanmaları çağrısında bulunuyorum. Petrol ve doğalgaz yanında hemen her alanda benzer müjdelerin hazırlıkları içindeyiz. Yıllardır hazırlıklarını yaptığımız pek çok atılımı, pek çok projeyi, pek çok yatırımı 2023'e kadar birer birer milletimizin hizmetine sunacağız."

Erdoğan, partisinin teşkilat çalışmalarına da değindiği konuşmasını şöyle sürdürdü:

"İl teşkilatlarımızdan her birinin bugünden başlayarak Haziran 2023'e kadar olan süreci gün gün planlamalarını, vatandaşlarımızın tamamının gönlüne dokunacak faaliyetler belirlemelerini istiyorum. Biz de salgın şartlarının el verdiği ölçüde illerimizi ziyaret ederek, bu çalışmaları hem yerinde görecek hem de bizzat iştirak edeceğiz. Ülkemizi ve partimizi hedef alan saldırılara vereceğimiz en güzel cevap milletimizle daha sıkı şekilde kucaklaşmak, ülkemize daha büyük hizmetler kazandırmak olacaktır."

"Rabb'im yar ve yardımcımız olsun." diyen Erdoğan, bu vesileyle Adnan Menderes ve arkadaşları başta olmak üzere, ülkenin demokrasi, özgürlük ve kalkınma mücadelesine katkı veren herkesi şükranla yad etti. Erdoğan, "Türkiye'nin huzuru ve güvenliği, devletimizin bekası yolunda gözlerini kırpmadan hayatlarını feda eden şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum." dedi.

Yarın Taksim Camisi'nin açılışını da cuma namazıyla yapacaklarını anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Yıllar yılı, çocukluğumdan itibaren bilirim 'Yapamazsınız, edemezsiniz' derlerdi. Ve orada kıytırık bir köşede, adeta çöp depolama merkezi gibi yerde maalesef Müslümanlar cumasını kılardı. Ama Rabb'im bunu da yine bizlere nasip etti. Sağ olsun hayırsever bir kardeşimiz Sur Yapı burayı kendileri inşa ettiler ve şu anda her şeyiyle bitti. Ondan sonraki hafta da inşallah Zonguldak'ta olacağız. Zonguldak'ta da Karadeniz'in kıyısında Uzun Mehmet Camisi'ni inşa ettik. O da muhteşem bir mimari. Tam Karadeniz'in kıyısında. Oranın açılışını da inşallah bir hafta sonra, yine bir cuma namazıyla birlikte yapacağız. Çünkü biz, bize yakışanı yapıyoruz ve inanıyorum ki buralardaki bütün kardeşlerimiz kendileri de bu atılan adımlardan çok çok mutlu, çok çok memnunlar. Aldığımız geri dönüşler de bunu gösteriyor. İşte Uzun Mehmet. Şimdi yeni kuşak Uzun Mehmet'i inşallah bu camiyle tanıyacak. Çoğu bilmez. Ama şimdi öğrenecek."

Erdoğan, Karadeniz'de bir de lojistik merkezinin açılışını yapacaklarını, daha sonra da Kanuni Sondaj Gemisi'yle bağlantı kuracaklarını belirterek, "Bu adımlarla birlikte inşallah bu aradaki eser siyasetimizi sürdüreceğiz." ifadelerini kullandı.