Cumhurbaşkanı  Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği Medya Oscar Ödülleri Töreni'nde açıklamalarda bulundu.

Erdoğan, şöyle konuştu:

- Derneğimiz hepsi de birbirinden önemli alanlarda birçok kritik projeyi başarıyla hayata geçirdi. 4. senesini artık geride bırakan kampanyayla şimdiye kadar binlerce gencimiz spor ve sanata teşvik edildi.

- Farklı branşlardan milli sporcularımız, gazetecilerimiz ülkemizin dört bir yanında ailelerimiz ve evlatlarımızla bir araya geldik. Gençleri uyuşturucudan korumak amacıyla Narkotik Polisi Anne projesiin hayata geçirdik. Bölücü örgüt askerimizin, polisimizin, öğretmenimizin, din görevlimizin, en çok da Kürt kardeşimizin kanını dökerek varlığını sürdürmüştür.

- En büyük acıyı çocuklarını örgüte kaptıran analara yaşatmıştır. Diyarbakır Anneleri, evlatlarına kavuşmak için açtıkları bayrakla hem korku duvarlarını yıktılar hem de terör örgütünün kanlı yüzünü ifşa ettiler. 500 gündür evlat nöbeti tutan bu cesur anneleri şahsım, eşim, milletim adına saygıyla selamlıyorum. Ciğerparesine sarılmak isteyen bir ana yüreğini hiçbir tehdit kurtaramaz. Çocuklarını kurtarmak için çırpınan anaların önüne hiçbir set vurulamaz.

- Kandil'deki terör balonları ve siyasetteki uzantılarının Diyarbakır Anneleri'nin evlat nöbetinden korkmalarının temel sebebi de budur. Türkiye şiddete, teröre, katil sürülerine karşı yürüttüğü mücadeleyi inşallah anaların da desteğiyle zafere taşıyacaktı, hiç endişeniz olmasın.

- Bu toprakların geleceğinde teröre ve şiddete yer yoktur, olmayacaktır. Bu süreçte hepimizde, özellikle de siz değerli basın mensuplarına, sanatçılara büyük sorumluluklar düşüyor.

- Terörle mücadele tüm toplumun görevidir. Ancak bu konuda ülke olarak yıllardır çok ciddi sıkıntılar yaşıyoruz. Türkiye'de bölücü terörün 40 yıldır bitirilememesinde bir dönem yapılan yanlışların yanı sıra kimi basın organlarının terörü masumlaştıran dilinin de payı bulunuyor. Kandil'deki teröristlerin reklam ajansına dönüşen kimi medya kuruluşları yaptıkları haberlerle bu masum eylemi itibarsız hale getirmeye çalıştılar.

- Lafa gelince demokrasiyi, çocuk ve kadın haklarını, özgürlükleri kimseye bırakmayanlar, evlatları dağa kaçırılmış annelere sahip çıkmadı.

- (Diyarbakır'da evlat nöbeti tutan aileler) Terör ve şiddet konusunda ülkemiz içindeki ideolojik bağnazlığın ortaya çıkmasını onlar sağladı.

- (Sosyal medya şirketleri) Türk mahkemelerinin terörü ve şiddeti öven hesaplarla ilgili kararlarının hemen hiçbirini uygulamadılar.

- Bu yönde atılacak her adımı desteklemekte kararlıyız. Derneğimizi bu yöndeki gayretleri için tekrar tebrik ediyorum. Dijitalleşmeyle beraber iletişimde de köklü değişimler yaşanıyor. İnsanlık merkezinde teknolojinin yer aldığı yeni bir hayat biçimine doğru yol alıyor. Bir önceki kuşağın hayal bile edemediği pek çok imkana bugün teknoloji sayesinde saniyeler içinde ulaşabiliyoruz. Ben buna adeta 'teknolojik faşizm' diyorum. Dünyanın en ücra köşesinde meydana gelen bir gelişmeden anında haberdar oluyoruz.

- Koronavirüs salgınıyla beraber dijitalleşmede yeni bir safhaya geçtik. İş dünyasından eğitime, ticaretten sağlığa hayatın rutin düzenini kısmen devam ettirebilmesinde teknolojinin katkısını inkar edemeyiz. Bugün çocuklarımız okullarına gidemeseler bile çevrimiçi olarak eğitimlerini sürdürebiliyor. 

- İhracatçılarımız yurtdışındaki müşterileriyle iletişimlerini farklı uygulamalar üzerinden gerçekleştirebiliyor. Ancak dijitalleşme ve yeni medya araçları sağladıkları kolaylıklar yanında beraberinde ciddi riskler de getirmektedir. Bir yanda dijital ağlar, diğer yanda siber zorbalık, siber terör ve yalan haber gibi kavramları da gündemimize taşımıştır. Bilhassa sosyal medyada yayılan haberlerin kahir ekseriyetini düz medya haberler oluşturuyor.

- Amerikan seçim sonuçları ekseninde süren tartışmalar bizim de bir süredir dile getirdiğimiz dijital faşizmin nerelere kadar uzanacağını gözler önüne sermiştir. Asıl tehlike sosyal medya teröristlerinin siyasete yönelik keyfi müdahalelerinin artmasıdır. Demokrasiyi hedef alan şiddet eylemlerini elbette mazur göremeyiz. Hiçbir hukuki dayanağı olmadan insanların iletişim kanallarının kapatılmasını da kabul edemeyiz.

- Türk mahkemelerinin terörü ve şiddeti öven hesaplarla ilgili kararların hemen hiçbirini uygulamadılar. Sosyal medya linçine uğrayan insanların mağduriyetini giderecek hiçbir çabanın içine girmediler.

- İçeriği, gayesi, çerçevesi ne olursa olsun, tüm hukuki düzenlemeleri özgürlüklere müdahaleye yaygarasıyla sabote ettiler. Gezi Olayları'ndan başlayarak sosyal medya şirketlerinin birçok keyfiliğine maruz kaldık. Geldiğimiz noktada dijital diktatörlüğe ve siber zorbalığa karşı verdiğimiz hukuk mücadelesinin önemini daha iyi anlıyoruz. İyi ki bu meseleyi çok erkenden gündemimize almışız diyoruz.

Editör: Haber Merkezi