Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde, Camiler ve Din Görevlileri Haftası Programı'na katıldı. 

Erdoğan'ın programdaki konuşmasından satır başları şöyle:

Camiler ve Din Görevlileri Haftası münasebetiyle siz kıymetli hocalarımızı mnisafir etmekten memnuniyet duyuyorum. Sizlerin aracılığıyla yurt içinde ve dışında görev yapan bütü diyanet mensuplarımıza selam ve muhabbetlerimi gönderiyorum. Tüm imamlarımızın, müezzinlerimizin, hocalarımızın, müftülerimizin haftasını gönülden tebrik ediyorum. 

Toplumun belli bir kesimi Diyanet İşleri Başkanlığımızın görev alanının sadece cami ile sınırlı olduğunu düşünüyor. Yaşadığımız onca provokasyona rağmen milletimizin birlik ve beraberliğinin korunmasında Diyanet İşleri Başkanlığımızın katkısı göz ardı edilemez.

Maske, mesafe, temizlik kurallarına uymamak kul hakkına girmektir. Diyanet camiamızdan toplumumuzun bilinçlendirilmesinde oynadığı öncü rolü aynı kararlılıkla devam ettirmesini bekliyorum. 

Bizim inancımızda dünya ahiretin tarlasıdır. Burada ne ekersek, yarın ruz-i mahşerde onu biçeriz.  Bu hayatın albenisine kendisini kaptıran kişi, dünyasını da ahiretini de kaybeder. Müminin görevi, varlıkta şımarmamak, yolukta ise sabretmektir. 

"AYASOFYA VE KARİYE ARDI ARDINA BİZLER İÇİN MÜJDEYDİ"

Karadeniz'de tarihimizin en büyük doğalgaz rezervini keşfettik. Bu rezerv salgın günlerinde milletimize umut vermenin yanısıra, daha büyük keşifler için inancımızı artırdı. Doğu Akdeniz'den de inşallah, güzel haberler almayı umut ediyoruz. Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'ni yeniden ibadete açtık. Bu uğurda pek çok sanatçımız, siyaset adamımız bedeller ödedi. Aralarında idamla yargılananlar oldu. Bizler de Ayasofya'dan ezan dinlemek umudu ile yaşadık. 86 yıllık mücadelenin en tatlı meyvesidir. Türkiye'nin kendi hükümranlık haklarını kullanarak attığı adım dünya siyasetinde yeni dönemin habercisidir. Türkiye, bağımsızlığın üzerindeki bir gölgeyi daha kaldırmıştır. Hemen arkasından Kariye'nin de camiye çevrilmesi ardı ardına bizler için müjdeydi. Restorasyonu tamamlanan Sümela Manastırı ise ülkemizin dini özgürlüklerle ilgili hiçbir kompleksinin olmadığını dost düşman herkese göstermiştir. 

"BATI ÜLKELERİNDE IRKÇILIK, İSLAM DÜŞMANLIĞI ZEHİRLİ SARMAŞIK GİBİ YAYILIYOR"

Türkiye, dini hak ve özgürlükler konusunda örnek bir tavır sergilerken Batı dünyasında tam zıttı atmosfer hakim. Batı ülkelerinde ırkçılık, ayrımcılık ve İslam düşmanlığı zehirli bir sarmaşık gibi yayılıyor. Müslüman kadınlar başörtülerinden dolayı sözlü ve fiili tacize maruz kalıyor. Bu eylemlerden Müslümanlarla birlikte etnik kimliği farklı olan diğer kesimler de etkileniyor. Neo Nazi terörü, Afrikalı, Asyalı göçmenleri, Müslümanlar kadar Musevileri de hedef alıyor. Camilere ve diğer dinlerin ibadethanelerine yönelik eylemler akılalmaz boyutlara ulaşmıştır. 

Bugün birçok Batı ülkesinde ırkçılık ve İslam düşmanlığı bizzat devlet tarafından himaye edilmektedir. Medya örgütlerin adeta halkla ilişkiler faaliyetlerini yürütmektedir. Avrupa'nın 2. Dünya Savaşı sırasında yaşanan soykırımlar gibi, 2012'deki Breivik katliamından da dersi çıkarmadığı anlaşılıyor. Avrupa ülkeleri ısrarla bu gerçeklere gözlerini yummayı tercih etti. 

Son yıllarda bazı Avrupalı liderler ve medya yoluyla körüklenen Türk ve İslam düşmanlığının arkasında yatan nedenlerden biri de budur. Bizi düşmanlaştırınca hatalarının görülmeyeceğine inanılıyor. Sorunlar yok sayılınca ortadan kalkmıyor. 

MACRON'A TEPKİ: SEN KİMSİN Kİ, "İSLAM'IN YAPILANDIRILMASI" DİYE BİR İFADEYİ AĞZINA ALIYORSUN

Müslümanlara saldırmak Avrupalı siyasetçilerin başarısızlıklarını perdelemek için kullandıkları en önemli araçlardan biri haline gelmiştir. Bu ucuz politikaya kimi başbakan ve cumhurbaşkanları da tevessül ediyor. İslam'ı hedef göstererek kifayetsizliklerini örtmeye çalışıyor. Son isim Macron olmuştur. "İslam krizde" açıklaması saygısızlıktan öte açık bir provokasyondur. İslam'ın yapılandırılmasından bahsetmesi ise, hadsizliktir, edepsizliktir. Sen kimsin ki "İslam'ın yapılandırılması" diye bir ifadeyi ağzına alıyorsun. Hiç kimsenin Müslümanların can ve mal emniyetini riske atma hakkı yoktur. Avrupa İslam'ı, Fransa İslam'ı gibi kavramlarla Müslümanlara dinsiz dindarlık dayatılmak isteniyor. Avrupa'da yaşayan vatandaşlarımızın canı, malı, namusu o ülkelere emanettir. Kendisinden artık sömürge valisi gibi davranmak yerine, sorumlu bir devlet adamı gibi davranmasını bekliyoruz.