Cumhurbaşkanlığı Kabine toplantısı bugün yapılacak. Toplantıda en önemli konu 10 büyükelçi. Acaba ne olacak, ne karar alınacak?

Hürriyet gazetesi yazarı Abdulkadir Selvi, bugünkü yazısında bu konuyu gündeme aldı.

"Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Eskişehir’de, Osman Kavala hakkında toplu olarak bildiri yayınlayan 10 büyükelçiyle ilgili olarak istenmeyen adam ilan edilmeleri için Dışişleri Bakanı’na talimat verdiğini söylediği andan itibaren Batı dünyasıyla ilişkiler açısından yeni bir sürece girildi. Bu yazı yazıldığı saate kadar Dışişleri Bakanlığı’na, 10 büyükelçinin sınır dışı edilmesiyle ilgili işlemlerin başlatılması talimatı verilmemişti. Dilerim verilmez. Dışişleri Bakanlığı da henüz bu on ülkeyle temas kurup biz sınır dışı etmeden siz büyükelçinizi çekin dememişti. Sınır dışı işlemleriyle ilgili herhangi bir mekanizma işlemeye başlamamıştı. Ama kritik gün, bugün. Bugün Türkiye ile Batı dünyası arasındaki ilişkilerin sınandığı bir gün olabilir. Çünkü olay, Osman Kavala olayını aştı. Türkiye ile Batı dünyası arasında bir krize dönüşme aşamasına geldi" diyen Selvi, yazısına şöyle devam etti:

"Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda Büyükelçileri, Osman Kavala’nın “derhal serbest bırakılması”nı istedikleri toplu açıklamalarıyla Viyana Sözleşmesi’ni ihlal ettiler. Viyana Sözleşmesi’nin 41. maddesi diplomatların bulundukları ülkelerin içişlerine karışmamasını düzenliyor. Dokuzuncu maddesi ile Türkiye’ye sınır dışı etme yetkisini tanıyor.

Büyükelçiler toplu açıklamaları ile Osman Kavala’ya destek değil tam aksine köstek oldular. İktidarı ve muhalefeti ile Türkiye’yi karşılarına aldılar. Türkiye gibi bağımsız mücadelesinden doğan bir ülke, 10 büyükelçinin parmak sallamasına boyun eğer mi? Burası müstemleke ülkesi değil, 10 büyükelçi de müstemleke valisi değil. Bu büyükelçilerin Osman Kavala’nın serbest bırakılmasına samimi olarak inandıklarını da zannetmiyorum. 24 Kasım’daki duruşmada böyle bir ihtimal vardı. En azından Kavala için çabalar sürüyordu. Bu bildiri ile en büyük zararı Kavala’ya verdiler. Çünkü onların derdi Osman Kavala değil, Türkiye’ye had bildirmek.

Had bildirene haddi bildirilir.

Osman Kavala’nın derhal bırakılmasını isteyen ABD’nin büyükelçisi, 15 Temmuz darbe girişiminin lideri olan 251 kişinin ölümünden sorumlu olan Fetullah Gülen’le ilgili yargılama sürecini dahi başlatmadı. Pensilvanya’da krallar gibi ağırlamaya devam ediyor. Türkiye’nin sunduğu kolilerce delil, Adalet Bakanlığı’nın tozlu mahzenlerinde kapağı açılmadan bekliyor. Hiçbir işlem yapılmadı.

Aynı şeyi biz 11 Eylül saldırılarını yapan El Kaide’nin lideri Usame Bin Laden için yapsaydık, ABD ne yapardı? AB’nin merkezi olan Belçika, Sabancı suikasti sanığı Fehriye Erdal’ı iade etmedi. Sabancıların suçu neydi? Hakeza Almanya, mahkumiyeti kesinleşen Can Dündar’ın iade talebini her defasında reddetti. Pasaport verip ödül törenlerinde gezdiriyorlar. Siz katilleri koruyorsunuz ama Türkiye’ye gelince parmak sallıyorsunuz.

Batı dünyası için her şeyi söyleyebiliriz. Ama netice itibarıyla Osman Kavala üzerinden 10 ülkeyle ilişkilerimizi koparmak kime zarar verir? Soğukkanlı olup büyük devletlere yakışan bir tavırla hareket etmemiz gerekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ortaya koyduğu tepkiyle bu 10 ülkeye anladığı dilden konuştu. İktidarı ve muhalefetiyle Türkiye tavrını ortaya koydu. Ancak bundan sonrası serinkanlılıkla hareket etme zamanı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 10 büyükelçinin istenmeyen adam ilan edilip sınır dışı edilmesiyle ilgili konuşmasından sonra mekanizmanın hemen işlemeye başlamaması yararlı oldu. Çünkü bir ihtimal daha var. Hatta bir ihtimal değil, birçok seçenek var. Şimdi diplomasiye şans verme zamanı.

Savaş döneminde bile diplomasiye şans tanınır. Türkiye ekonomik ve siyasi ilişkilerinin güçlü olduğu, dünyanın 10 gelişmiş ülkesiyle etkisi on yıllarca sürecek bir krizin düğmesine basmadan önce diplomatik seçenekleri devreye sokmalı.

1)Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın büyükelçilerin sınır dışı edilmesiyle ilgili cümlesinde bir ifade var. Erdoğan, ”Bunlar Türkiye’yi tanıyacaklar, Türkiye’yi bilmedikleri gün burayı terk edecekler” demişti.

2)10 büyükelçi tekrar Dışişleri Bakanlığı’na çağrılır. Son bir kez “Türkiye’nin hassasiyetinin en üst seviyede olduğunu gördünüz. Ya gereğini yaparsınız ya da gidersiniz” denilir. Yani,”Ya bu ülkeyi anlarlar ya da giderler.”

3)Bu arada sınır dışı edilmeden bir önceki yaptırımlar devreye sokuluyor. Yaptıkları işler zorlaştırılır, randevu verilmez, verilen randevular iptal edilir ve yok sayılırlar. Hiçbir resmi toplantıya katılmalarına imkân verilmez.

4)Türkiye ile Batı ittifakı arasında bir kırılmaya neden olacak krizi yumuşatmak için son 48 saatte uluslararası camiadan etkili isimlerin devreye girmesini bekledim. Olmadı. Ama bugün itibarıyla NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, AB Konseyi Başkanı Michel, ya da AB Komisyonu Başkanı Von der Leyen’in devreye girmesi beklenebilir. Yararlı da olur. Hatta önemli bir ülkenin devlet ya da hükümet başkanı bu görevi üstlenebilir.

Elbette ki bedeli ne olursa olsun kimsenin Türkiye’ye ayar vermesine izin verilemez. O açıdan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tavrı yerindedir. Ancak sınır dışı etme kararını almak 15 dakikalık bir iş ama daha sonra ilişkileri düzenlemek 15 yılımıza mal olabilir.

O nedenle ipler kopmadan çözüme imkân tanımak gerekiyor. Çünkü Batı dünyasında da aralarında bu 10 devletin de yer aldığı bir yapı, Türkiye’nin köprüleri atmasını bekliyor, bunun için tahrik ediyorlar. Biz burada 10 büyükelçinin sınır dışı edilmesinin kime zararı olur, en çok kime yarar sağlar sorusunu sormak durumundayız.

Bu işin en çok bize zarar vermesinden endişe ediyorum.

48 saattir çok yoğun bir trafiğin içindeyim. Dün itibarıyla Batılı merkezlerde Türkiye’ye karşı bir takım yaptırımlar konuşulmaya başlandı. Bunları Türkiye’ye bir tehdit unsuru olması açısından paylaşmıyorum. Ama bu tuzağa düşmeyelim diyorum.

Neler konuşuluyor?

Türkiye’yi Avrupa Konseyi’nden çıkarmak.

AB ile üyelik müzakerelerini askıya almak.

AB fonlarının kesilmesi.

ABD ile Kanada’nın Türkiye’ye karşı ortak hareket etme kararı almaları.

Yurtdışında 2.2 milyon seçmen oy kullanıyor. Vatandaşlarımızın çoğunlukta olduğu AB ülkelerinin seçimlerinde ülkelerine sandık konulmasını yasaklaması.

Biz 10 ülkenin büyükelçisini sınır dışı ettiğimiz gibi bu ülkeler de mütekabiliyet esasına göre bizim büyükelçilerimizi sınır dışı edebilir. Hatta eder. Yeni büyükelçi atanması ise ancak ilişkilerin normalleşmesi ile mümkün olur. Yani yıllar alır.

10 ülke bizim ekonomik ve siyasi ilişkilerimizin çok güçlü olduğu ülkeler. Dünyanın en önemli ülkeleri. Vatandaşlarımızın en yoğun olarak yaşadığı ülkeler. Ticaret hacmimizin yüksek olduğu ülkeler. O nedenle sınır dışı kararı almadan önce bu işin ekonomik ve siyasi sonuçlarını iyi düşünmemiz lazım. Bu iş Batı dünyası ile iplerin kopmasına neden olabilir. Çarpan etkisi yaparak diğer ilişkilerimizi de zehirler. Dikkat edelim bu iş bumerang gibi dönüp bizi vurmasın.

Bugün kabine toplantısında bu iş masaya yatırılacak. Sağduyunun hâkim olmasını bekliyorum. 10 ülkenin büyükelçisinin sınır dışı edilmesini değil, diplomasiye şans tanınmasını umuyorum. Umutlu muyum? Evet. Ayrıca umutlu olmak istiyorum.