Avrupa Birliği, bugüne kadar her fırsatta Türkiye'ye insan hakları üzerinden sopa gösterirken, şimdi Türkiye AB'ye insan hakları uyarısı yapmaya başladı. TBMM Başkanı Mustafa Şentop, "(Nefrete Hayır-No hate!) kampanyası yürüten Avrupa Komisyonu Parlamenter Meclisi (AKPM), kendi içinde nefret söylemini dizginleyemediği takdirde güvenilirliğini ve inandırıcılığını kaybedecektir." dedi. 

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Başkanı Rik Daems'i kabul etti. Kabulde, TBMM Başkanı Mustafa Şentop da hazır bulundu.

Şentop, dün AKPM Başkanı Rik Daems ile TBMM'deki makamında görüştü.

Daems'i TBMM'de misafir etmekten duyduğu memnuniyeti dile getiren Şentop, konseyin kurucu organlarından biri olan AKPM'nin, uluslararası teşkilatlar bakımından parlamenter diplomasinin beşiği ve bütün mensupları için bir çatı olduğunu kaydetti.

"Müşterek değerlerimiz temelinde AKPM'nin meşruiyetini ve güvenilirliğini muhafaza etmeliyiz" diyen Şentop, Daems'in, AKPM'yi salgının ortaya çıkardığı tüm meşakkate rağmen faal ve etkin tutmak için gerçekleştirdiği çalışmaları takdirle takip ettiğini anlattı.

Şentop, Rusya'nın AKPM'ye dönüşüyle, büyük bir krizin aşılmasının sağlandığını ifade etti.

Türkiye'nin, kurucu üyesi olduğu Konsey'in Avrupa'daki rolünün güçlendirilmesine ve görünürlüğünün artırılmasına önemli katkılarda bulunduğunu belirten Şentop, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ülkemiz AKPM’nin kurulması ve faal hale gelmesinde büyük pay sahibidir. Zorlu bir coğrafyada bulunan, suhuletle yürütülen komşuluk politikasının öneminin ve kıymetinin bilincinde olan bir ülke olarak komşuluk politikasını Avrupa Konseyi'nin iş birliği araçları müktesebatına kazandırdık. Bunun AKPM boyutunda daha etkili bir şekilde hayata geçirilmesini temenni ediyoruz. Delegasyonumuz, AKPM’de her zaman güçlü bir mevcudiyet sergilemiştir ve sergilemeye devam etmektedir. Milletvekillerimiz, AKPM çatısı altında, nüfusu 800 milyonu aşan büyük Avrupa ailesinin fertlerinin müşterek faydasını gözeten birçok önemli çalışmada geçmişte olduğu gibi bugün de yer almaktadır. Ancak malumunuz olduğu üzere tüzük kurallarında yapılan değişiklikle, AKPM çatısı altında belli şartları sağlayamayan siyasi grupların, otomatik olarak dağılması kararlaştırılmıştır. Bu nedenle bazı milletvekillerimiz adeta faaliyetlerinden alıkonulmaktadır. Delegasyon üyelerimizin önemli bir bölümünün bu karar nedeniyle AKPM'de siyasi parti grubu bulunmamaktadır. Siyasi parti grubuna dahil olmayan milletvekillerimiz bazı komisyon toplantılarına iştirak edememekte, raportör olamamakta, Meclis çalışmalarına katkı sağlayamamaktadırlar. Bu meselenin acilen çözüme kavuşturulması için şahsi gayretlerinizi ve desteğinizi bekliyoruz."

Şentop, bu yıl için planlanan Avrupa Parlamento Başkanları Konferansı'nın davet mektubunu aldığını ifade ederek, "Mektupta 'Yunan ihtilalinin 200. yıl dönümü' ifadesini kullanan Yunan muhataplarımızın konferansı Türkiye aleyhtarlığına alet etmeyeceklerini ümit ediyorum." diye konuştu.

"SİYASİ SAİKLİĞİ GİRİŞİMLERE ALET EDİLMEKTEDİR"

Türkiye'nin, AKPM'nin denetim sürecinden çıkma hususunda kararlı olunduğunu vurgulayan Şentop, şunları kaydetti:

"Bu hedefimiz, siyasi reform gündemimizin üst sıralarında yer almaktadır. Sizin de AKPM'de bu gayretlerimize destek vermenizi ve çalışmalarımızı objektif bir perspektiften değerlendirmenizi bekliyoruz. AKPM, birtakım maksatlı çevreler tarafından ülkemizi hedef alan siyasi saikli girişimlere alet edilmektedir. Ülkemize yönelik eleştiriler haksız ve maksatlıdır. Hazırlanan raporlar ve bazı beyanatlar eleştiri haddini aşmıştır. Türkiye Eş-Raportörlerinden Thomas Hammarberg katıldığı çevrimiçi bir etkinlikte PKK'nın terör örgütleri listesinden çıkarılmasına yönelik kabul edilemez beyanlarda bulunmuştur.

Eş-Raportör Howell ise son Genel Kurulda 'Tamamlayıcı Ortak Prosedür'ün ülkemiz aleyhine kullanılmasının arzu edildiğini dile getirmiştir. Hatta başka bir vesileyle Avrupa Konseyi Genel Sekreter Yardımcılığı pozisyonuna adayımız Leyla Kayacık’ı 'Truva Atı' olarak nitelendirmiştir. Bu tarafgir tutumu sergileyen Türkiye Eş-Raportörleri Hammarberg ve Howell görevlerini nasıl layıkıyla sürdüreceklerdir? Türkiye karşıtı bu hasmane tutumlar, eş-raportörlerden beklenen objektifliğe ve bağımsızlığa gölge düşürmektedir. Sizden, davranış kurallarını, adı geçenlere hatırlatmanızı rica ediyorum. Söz konusu açıklamalar, tarafsız ve objektif bir denetim raporu beklentimizi ciddi manada zayıflatmıştır." 

AKPM çatısı altındaki tartışmaların hararetinin yüksek olabileceğini ancak parlamenterlerin birbirlerine daima saygı ve nezaket içerisinde davranmaları, beyanlarında bu hususu gözetmeleri gerektiğini vurgulayan Şentop, "(Nefrete Hayır-No hate!) kampanyası yürüten AKPM, kendi içinde nefret söylemini dizginleyemediği takdirde güvenilirliğini ve inandırıcılığını kaybedecektir. Bu hususu hassasiyetle değerlendirmenizi bekliyoruz." dedi.

Şentop, bir üye devletin Avrupa Konseyi Statüsü'nden kaynaklanan yükümlülüklerini ciddi şekilde ihlal etmesi durumunda ve son çare olarak başvurulmak üzere oluşturulan "Tamamlayıcı Ortak Prosedür" bağlamında AKPM'nin Tüzük Kuralları'nda gerekli değişiklikler yapıldığını söyledi. Şentop AKPM'de bazı kesimlerin "Tamamlayıcı Ortak Prosedür"ü, siyasi amaçlarına hizmet etmek üzere yeni bir denetim mekanizması olarak kullanmaya çalıştıklarını kaydetti.

Prosedürün çifte standartlı bir yaklaşımla bazı ülkeler üzerinde siyasi baskı unsuru olarak kullanılmasının Avrupa Konseyinin diyalog ve uzlaşı kültürüne aykırı olduğunu vurgulayan Şentop, bu konudaki hassasiyetlerin göz önünde bulundurulacağından emin olduklarını bildirdi.

TERÖRLE MÜCADELE

TBMM Başkanı Şentop, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminin, milletin iradesini hiçe saymasının yanında esasen Avrupa Konseyinin bina ettiği ve 47 ülkenin paylaştığı müşterek değerlere bir saldırı olduğuna işaret etti.

Dönemin Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland'ın, darbe girişiminin hemen ertesinde Türkiye'yi ilk ziyaret eden uluslararası kişi olduğunu anımsatan Şentop, ancak benzeri dayanışma örneğini Avrupalı dostların çoğundan göremediklerini ve hala da bunun gerçekleşmediğini aktardı.

Şentop, FETÖ'nün AKPM'yi tesir altına alma girişimleri de olduğunu belirterek, Vaclav Havel ödülünün 2017'de bir FETÖ mensubuna verildiğini, sadece AKPM ile değil Avrupa Konseyi ile ilişkilerin ciddi hasar aldığını vurguladı.

FETÖ'nün Avrupa için de bir tehdit olduğuna dikkati çeken Şentop, "Teröristlerin ve sempatizanlarının hukuk, ifade özgürlüğü, demokrasi kisvesi altında değerlerimizi ve platformlarımızı istismar etmelerine izin vermeyelim." çağrısında bulundu.

İNSAN HAKLARI EYLEM PLANDI

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı İnsan Hakları Eylem Planı'nın, reform iradesinin göstergesi olduğunu belirten Şentop, milletin ihtiyaç ve talepleri göz önünde bulundurularak hazırlanan eylem planının, geniş tabanlı bir istişare sürecinin neticesi olduğunu kaydetti.

Şentop, amacın, temel hak ve özgürlüklerin daha ilerletilmesi ve yargının etkin işleyişinin geliştirilmesi olduğuna işaret etti. Şentop,  Erdoğan'ın da ifade ettiği gibi eylem planında yer alan her maddenin hayata geçirilmesi için gerekli adımların kararlılıkla atılacağını, daha güçlü bir insan hakları sistemi ortaya koyulacağını belirtti.

BATI TRAKYA TÜRKLERİNİN SIKINTILARI

Şentop, Batı Trakya'daki Türk Müslüman azınlığın, Yunanistan ile imzalanan ikili ve uluslararası anlaşmalara rağmen on yıllardır, Türk kimliklerinin inkarı, dini ve eğitim haklarından mahrum bırakılma gibi Yunan makamlarının ayrımcı uygulamalarına maruz kaldığını anımsattı. Şentop, Yunanistan'ın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince (AİHM), adlarında "Türk" ibaresi geçtiği gerekçesiyle Türk azınlığın derneklerini yasaklaması nedeniyle üç kez ihlal kararına çarptırıldığını söyledi.

Yunan makamlarının, Bakanlar Komitesinin ikazlarına rağmen on yıldan fazla süredir mahkeme kararlarını uygulamadığını ifade eden Şentop, bu konunun 9-11 Mart'ta düzenlenen Avrupa Konseyi Delegeler Komitesinin toplantısında da görüşüldüğünü bildirdi.

Şentop, toplantıda, Yunanistan'a, 8-10 Haziran'da yapılacak müteakip Delegeler Komitesi toplantısına kararların icrası konusunda somut adım atması yönünde ikazda bulunulduğunu, aksi takdirde bir ara karar hazırlanmasının uygun görüldüğünü anlattı.

Yunan makamlarının ayrıca, azınlığın seçtiği müftüleri tanımayarak din özgürlüğünü de ihlal ettiğine dikkati çeken Şentop, konu hakkında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 9. maddesinin ihlali gerekçesiyle AİHM'nin Yunanistan aleyhine verdiği 5 karara rağmen müftülerin, çeşitli soruşturma ve dava süreçleriyle baskı altına alınmaya devam edildiğini vurguladı.

Şentop, Yunan yetkililerin, öğrenci sayısının yetersizliğini bahane ederek azınlık ilkokullarını sistematik olarak kapattığına dikkati çekerek, "Bu kapsamda Türk azınlık ilkokullarının sayısı son 25 yılda yarı yarıya (231'den 115'e) düşmüştür. Anaokulları ve yeni ortaöğretim okulları açma talepleri de Yunan makamlarınca sistematik olarak cevapsız bırakılmaktadır. Batı Trakya’daki Türk azınlığın sorunlarının gündeme getirilmesi bağlamında Avrupa Konseyi ve AKPM bünyesinde çalışmalarda alaka ve desteğinizi bekliyoruz. Batı Trakya Türk azınlığı mensuplarının seslerinin AKPM platformunda duyurulmasına imkan sağlanmasını temenni ediyoruz." diye konuştu.

IRKÇILIK, İSLAM KARŞITLIĞI VE YABANCI DÜŞMANLIĞI

Avrupa ülkeleri genelinde, özellikle Batı Avrupa ve İskandinavya'da ırkçılık ve İslam karşıtlığının yayıldığına işaret eden TBMM Başkanı Şentop, şunları söyledi:

"İstihdamda, eğitimde ve sosyal yaşamda Müslümanlara yöneltilen artan yabancı düşmanlığı ve İslam nefreti eğilimleriyle daha da şiddetlenen Türk aleyhtarı duygulara dayalı ayrımcı uygulamalar ve kurumsal ırkçılık Türk toplumunu menfi şekilde etkilemektedir. Bu konuda duyduğumuz rahatsızlığı Avrupalı dostlarımızın dikkatine mütemadiyen getirmekteyiz. Ancak bu çağrılarımızın ve endişelerimizin yeterince dikkate alınmadığının da farkındayız. Ötekileştirici ve toplumun belli kesimlerini dışlayıcı söylemler ırkçı saldırılara ortam hazırlayabilmektedir."

Batı Avrupa ülkelerinde, Türk toplumuna karşı yabancı düşmanlığı saikiyle yapılmış saldırıların giderek arttığını ifade eden Şentop, Dışişleri Bakanlığı kayıtlarına yansıyan eylem sayılarının 2018'de 97, 2019'da 125'ken, 2020 için 214 olduğunu söyledi.

Şentop, 2019'da 52 cami saldırısı gerçekleşirken, salgın sürecine rağmen 2020'de saldırıların 121'e tırmandığını, 2021'de ise bugüne kadar 13'ü camilere yönelik toplam 21 eylem gerçekleştirildiğini bildirdi.

Gerçek sayıların, bu rakamların çok daha üzerinde olduğuna işaret eden Şentop, zira mağdurların çoğunluğunun, günlük hayatta karşılaştıkları ırkçı ve ayrımcı vakaları bildirmediğini dile getirdi.

Artan ırkçılık, yabancı düşmanlığı, İslam karşıtlığı ve popülizmin, Avrupa'nın temel değerlerini ve demokratik kurumlarını kökten sarstığını vurgulayan Şentop, toplumların her zamankinden daha çok dayanışmaya ihtiyaç duyduğu bir dönemde ayrımcılığa, ırkçılığa ve İslam karşıtlığına karşı duyarlı, dikkatli ve tedbirli davranılmasının şart olduğunu kaydetti.

Şentop, siyasetçilerin ve medyanın, ırkçı ve yabancı düşmanı dil ile beyanatlar konusunda daha duyarlı olması ve daha kuvvetli tepki vermesi gerektiğine işaret ederek, sözlerine şöyle devam etti:

"Irkçılık eylemlerine ilaveten birçok Avrupa ülkesinde son iki yıldır Türk Müslüman toplumunu menfi şekilde etkileyebilecek başka gelişmeler de yaşanmaktadır. Fransa, Hollanda, Danimarka ve Avusturya başta olmak üzere özellikle Batı Avrupa ülkelerinde Müslüman Türk toplumunun dinini özgürce yaşamasına engel olabilecek nitelikteki mevzuat çalışmalarını endişeyle takip ediyoruz. Avrupalı dostlarımızın söz konusu mevzuat çalışmaları konusunda gerekli hassasiyeti göstermelerini, engelleyici değil bütünleştirici çalışmalara imza atmalarını talep ediyoruz."

Avrupa Konseyi Genel Sekreteri'nin, anti-semitik, Müslüman karşıtı ve diğer dini hoşgörüsüzlük türleri ve nefret suçlarıyla mücadele konusunda Avrupa Konseyi bünyesinde ilk kez bir özel temsilci atamış olmasını memnuniyetle karşıladıklarını belirten Şentop, yabancı düşmanlığı, ırkçılık, ayrımcılık ve nefret söyleminin Avrupa'da artış gösterirken Avrupa Konseyi'nin bu konularda kararlı bir tutum sergilemesini beklediklerini vurguladı.

AB İLE İLİŞKİLER

Türkiye'nin AB üyeliğinin stratejik hedef olmaya devam ettiğine işaret eden Şentop, "Türkiye’nin AB yöneliminin korunmasının ve güçlendirilmesinin herkesin menfaatine olacağının altını çizmek isterim." dedi.

Şentop, aralıkta gerçekleştirilen AB zirvesinin, Türkiye-AB ilişkilerinde müspet gündem yaratmak için bir fırsat penceresi açtığını, bunun karşılıklı adımlarla en iyi şekilde değerlendirilmesi gerektiğini dile getirerek, şunları söyledi:

"Türkiye, bu hedefle çalışmaya hazır olduğunu ispatlamıştır. Gerginliğin azaltılması ve bunun kalıcı olması için üzerine düşeni yapmıştır. 25-26 Mart 2021 tarihlerinde düzenlenen AB zirvesinde alınan kararlar çerçevesinde, olumlu gündemin şartlara bağlanmasının ve hazirandaki zirveye ertelenmesinin, yakalanan ivmeye halel getirmesinden endişe etmekteyiz. Olumlu gündemin tüm unsurları esasen 18 Mart Mutabakatı'nda mevcuttur. Beklentimiz mutabakatın, değişen şartlar ve ortaya çıkan yeni sınamalar ışığında, tüm unsurlarıyla güncellenmesidir. AB ise son zirve kararlarında görüldüğü üzere, maalesef mutabakatın kapsamlı içeriğini göz ardı ederek, iş birliği alanlarında seçici davranmaktadır. Son dönemde reform gündemimize ivme kazandırdık. Reform gayretlerimizin Birlik tarafından da desteklenmesi haklı beklentimizdir."

"TÜRKİYE, AVRUPA KONSEYİ'NİN ÇOK ÖNEMLİ BİR ÜYE ÜLKESİ"

AKPM Başkanı Rik Daems de bu konuları masaya yatırdığı için ve davetten dolayı Şentop'a teşekkür etti.

Türkiye ziyaretinin, kendisi için önemine değinen Daems, "Çünkü Türkiye, Avrupa Konseyinin çok önemli bir üye ülkesi. Sizin de bahsetmiş olduğunuz gibi Avrupa Konseyine ilk katılan, hatta Avrupa Konseyinin kurucu üyelerinden ve Konseyin ilkelerinin kurucularından olan ülkelerden bir tanesisiniz. Türkiye'de olduğum için çok memnunum. Misafirperverliğiniz için teşekkür ediyorum." ifadelerini kullandı.