Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vlademir Putin arasında tüm dünyanın yakından takip ettiği zirveden çıkan kararlarla birlikte barış sürecinin devreye girmesi herkese derin bir nefes aldırdı.
Hürriyet gazetesinin usta yazarı Sedat Ergin, bu anlaşmayla birlikte İdlib'de eski statükonun bittiğini vurguladı. Ergin, bugünkü yazısında, "İdlib’de yeni bir statüko ortaya çıkmıştır. Yeni statüko, aslında Türkiye’nin şubat ayı başından itibaren İdlib’e yaptığı muazzam askeri yığınak çerçevesinde özellikle M-5’in batısı ve M-4’ün hemen kuzeyinde kurduğu geçici ‘mevzi bölgeler’ üzerinden fiilen yerleştirdiği düzeni de tescil ediyor. Sonuçta, yaşanan büyük çatışmalardan sonra İdlib’in doğu bölgesi ve güneyi rejim bölgesinde kalırken, bu vilayetin M-4 otoyolunun üstünde ve M-5’in batısındaki büyük bir parçasında da muhalefetle birlikte Türkiye söz sahibi olmaktadır. Bu gelişmeyi bir anlamda Türkiye’nin İdlib’in kuzeyinde, sınırlarına bitişik bir alanda bir ‘güvenli bölge’ kurmakta olduğu şeklinde de okuyabiliriz" ifadelerini kullandı.
Bu anlaşmayla birlikte bir güvenlik koridoru oluşturulacağını belirten Ergin, "Mutabakatın getirdiği en önemli mekanizma, Serakib’den batıya, Lazkiye’ye doğru kuş uçuşu 55 kilometre kadar uzanan M-4 otoyolu üzerinde kurulacak ‘güvenli koridor’dur. Bu koridor, otoyolun her iki tarafında da 6 kilometrelik bir derinliğe yayılacaktır. Çok net ifade edilmese de, muhtemelen toplam 12 kilometrelik derinlik içinde kalan ağır silahların hattın gerisine çekileceğini tahmin edebiliriz. TSK, şubat ayı boyunca M-4’ün hem kuzeyinde hem de çok yakın zamanda güneyinde bazı geçici mevzi bölgeler kurmuştu. Yapılacak çalışmalar sonucunda bunların bir bölümünün yer değiştirmesi, bazı kaydırmaların yapılması şaşırtıcı olmaz.
Yapılacak ortak devriyelerle bu yolun güvenliğini Türk ve Rus askerleri üstlenecektir. Bir anlamda Türkiye ile Rusya’nın Barış Pınarı harekatıyla birlikte Fırat’ın doğusunda sınır boyunca başlattıkları ortak devriye modeli burada da işleyecektir. Bu düzenleme çerçevesinde Esad rejiminin de sivil amaçlarla bu yolu kullanmasının mümkün olacağını tahmin edebiliriz. Böylelikle, rejim bölgesindeki Halep Akdeniz kıyısındaki Lazkiye’ye bağlanabilecektir.  Buna karşılık kurulan mekanizmayla rejimin güneyden ilerleyip M-4 otoyoluna çıkışı da frenlenmiş olmaktadır. Bir bu kadar önemli olan, Türkiye’nin de Rusya ile birlikte M-4 üzerinde denetim imkanına sahip olmasıdır" yorumunu yaptı.
İdlib şehir merkezinin muhalefet bölgesinde kaldığını ifade eden Ergin, "Putin’in açıklamalarında ana vurgu İdlib’deki terör örgütlerine odaklanmıştır. Keza, açıklanan ek protokolün dördüncü paragrafında, “Terörün tüm tezahürleriyle mücadele ve BM Güvenlik Konseyi’nin terörist olarak tanımladığı  grupların ortadan kaldırılması kararlılığı” vurgulanıyor. BM’nin ‘terörist’ olarak tanımladığı Heyet Tahrir eş Şam (HTŞ), M-4’ün kuzeyindeki muhalefet bölgesinde önemli ölçüde alan kontrolüne sahiptir. İdlib şehri, HTŞ’nin en önemli güç merkezlerinden biridir. Rusya, bu anlaşmaya dayanarak TSK’nın kontrol edeceği bölge içinde kalan HTŞ’nin üzerine gitme hakkını elinde tutmaktadır. Dolayısıyla, yeni anlaşmanın uygulamasının ‘yumuşak karnı’ yine HTŞ olacaktır. Önemli bir nokta, Türkiye’nin de HTŞ ile mücadele etme yükümlülüğünü bu anlaşmayla bir kez daha kayda geçirmiş olmasıdır. (...) Benzer şekilde Rusya da dikkat çekici bir yükümlüğün altına girmiştir. Bu yükümlülük, protokoldeki “Sivillerin ve sivil altyapının hedef alınmasının hiçbir şekilde mazur görülemeyeceği”  ifadesinde karşımıza çıkıyor. Hatırlayalım, geçen mayıs ayı sonrasında başlayan ve sivil halk ayrımı gözetilmeksizin acımasızca yürütülen hava bombardımanlarının büyük bir bölümü bizzat Rus savaş uçakları tarafından gerçekleştirilmişti. Rusya, böylelikle bu davranışını tekrarlamama taahhüdünün altına giriyor. (...) Öyle anlaşılıyor ki, Kremlin Türkiye ile Esad rejimi arasında diyalog kurulması yolundaki ısrarını yeni dönemde de sürdürecektir."

Editör: Haber Merkezi