“Geçtiğimiz yıldan bu yana Fransa ve Türkiye arasında; Libya, Doğu Akdeniz ve  bazı siyasi başlıklar altında gerilimler ve jeopolitik rekabet de dahil olmak üzere çok fazla sorun yaşanıyor.

NATO zirvesi öncesinde Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile “derin fikir ayrılıklarına” rağmen görüşmek istediğini söyleyerek bir adım attı.

Bu çağrının ardından iki liderin Brüksel’deki görüşmesi sonrasında Macron; Erdoğan’dan Libya’daki yabancı paralı askerlerin bu yıl yapılacak seçimler ve BM barış görüşmelerine yardımcı olmak için Libya’dan ayrılmasına dair güvence aldığını açıkladı.

Macron ayrıca, Fransa ve Türkiye’nin saygılı bir ilişkiye doğru “ilerlemesini” umduğunu sosyal medya hesabından paylaştı.

Macron’un Bu Adımları Ne Anlama Geliyor?

Türkiye, Ocak 2020’den itibaren Trablus merkezli eski Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne askeri ve siyasi destek vererek Libya’daki iki güç arasındaki dengelerin değişmesinini temel kaynağıydı.

Fransa ise Halife Haftar ve Doğu Libya’daki Tobruk’taki Temsilciler Meclisi meclis başkanı Aguila Saleh’i desteklemek için Mısır ile birlikte hareket etti.

Fakat Türkiye’nin Trablus’a Haftar saldırılarına karşı verdiği destek, Fransa’nın Libya’da nüfuzunu güvence altına alma emellerini engelledi.

Paris, Temmuz 2020’de NATO’nun Doğu Akdeniz’deki deniz tatbikatından çekildi ve Türkiye’ye karşı bariz şekilde düşmanlığını vurguladı. Ve bu rekabetin NATO içindeki birliği nasıl tehdit ettiğini de bu şekilde ortaya koydu.

Siyasi analist ve Ortadoğu uzmanı Said Elhaj; “Görünüşe göre Fransa, her bölgesel meselede Türkiye’nin karşı tarafında olmanın yararlı olmadığını ve Türkiye’nin dış politikasında hiçbir değişikliğe yol açmadığını anladı” tespitinde bulundu.

Said Elhaj; “Bölgede Türkiye karşıtı politikalar büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı ve Paris diğer Avrupa ülkelerini Ankara’ya yaptırım uygulamaya ikna edemedi. Ayrıca, Türkiye’nin dış politikadaki başarıları Fransa’yı pozisyonunu yeniden gözden geçirmeye zorladı” tespitinde bulundu.

Bazı ideolojik olarak farklı yaklaşımlar ve özellikle Paris’in “İslam karşıtı” bir pozisyon alma girişimleriyle birlikte Fransız ve Türk gerilimi arttı.

Dahası, Fransa’nın “İslami ayrılıkçılık” olarak tanımladığı gelişmeleri bastırmak için aldığı tartışmalı tedbirler, Fransa’daki camileri, okulları ve hatta spor kulüplerini “radikal İslam” üzerinden daha fazla denetim altında tutmak ile ilgili bir yasa tasarısı hazırlaması bu gerilimin daha da artmasının kaynağı oldu.

Erdoğan geçen Ekim ayında bu tür planları şiddetle kınadı ve Macron’un “zihinsel düzeyde tedaviye ” ihtiyacı olduğunu söyledi. Türkleri, Fransız mallarını boykot etmeye ve dünya liderlerini “Fransa’da Müslümanlara karşı baskıya” karşı harekete geçmeye çağırdı.

Fakat, NATO Zirvesi’nde yaptıkları görüşmenin  ardından Macron, Erdoğan’ın Paris’in İslam ve laiklik konusundaki tutumuna yönelik sert eleştirilerine yanıt vererek “açıklamaya” ihtiyaç olduğunu ve “İslam’a karşı” olmasının söz konusu olmadığını açıkladı.

Bu olumlu gelişmelere rağmen şüphesiz Türkiye ve Fransa’nın; Libya, Suriye, Kıbrıs, Lübnan, Kuzey ve Batı Afrika gibi noktalarda jeopolitik rekabeti devam edecek…”

Kaynak: M5
 

Editör: Haber Merkezi