İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Haber Global'de yayınlanan "Az Önce Konuştum" programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Görevinin ülke içindeki huzurun, güvenin tesis edilmesini sağlayabilmek olduğunu, bunun istikrarlı bir Türkiye'de yapılabileceğini belirten Soylu, "Bunun için bizim takip ettiğimiz meseleler var ve biz bunları Türkiye ile paylaşmalıyız? DEAŞ'ın şu an kendi gündeminin ne olduğunu biliyor musunuz? Ama ben biliyorum. PKK'nın ne yaptığını, örneğin Cemil Bayık'ın 3 gün önce HDP'ye talimat verdiğini biliyor musunuz? Ama ben bunu takip etmek, bilmek ve vatandaşı uyarmak zorundayım. 'Gerillaya çok yük getiriyorsun. Sahaya girin ve gerillanın yükünü alın, eylemlere başlayın.' diyor. Kime söylüyor HDP'ye. Cezaevlerine talimat veriyor." diye konuştu.

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) de iletişim arabası gibi bir şey olduğunu, Türkiye'de yapamadığını yurt dışında yapmaya çalıştığını dile getiren Soylu, FETÖ'nün hem bir istihbarat hem de terör örgütü olduğunu söyledi.

Gezi olaylarına da değinen Soylu, "Gezi olayları dahil olmak üzere, bu kadar kaynak nereden geldi? Bir tek soru. Bu kaynağın nereden geldiği belli. Kavala'nın oluşturduğu bir sistemle beraber. Biz bunu anlatmayacak mıyız? Bunun bir siyaseti yok mu?" dedi.

Bakan Soylu, Boğaziçi Üniversitesindeki gösterilere değinerek, "Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüsü'nde gözaltına alınanlardan 108'inin 101'i Boğaziçi ile alakalı değil, 79'u DHKP/C, TKP-ML dahil olmak üzere terör örgütü üyesi. Peki ben bu doğru bilgiyi vermeyecek miyim? Kim anlatacak vatandaşa bunu." ifadelerini kullandı.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "İlk kez dün müdahaleli şiddet ve gözaltı sayısı arttı. Öyle bir resim çıktı ki ortaya sniperlar, terörle mücadele timleri üniversite kampüsünde. Bu noktaya getirecek bir üniversite kampüsü içinde ne oldu?" sorusuna, şu yanıtı verdi:

"Bahsettiğin kadar değil, neticede polisin silahı bu sniper dediğin. Burası bir üniversite. Burada bir rektörün nasıl seçilebileceği kanunlarımızda belli. Bir önceki seçimlerde üniversitemizin öğrencileri mi seçiyordu? Hayır. Kimler seçiyordu, üniversitenin öğretim üyeleri. Bu da bana göre çok yanlış bir sistem olduğu için Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Türkiye'nin de ortaya koyduğu irade ile değişti. Dün de öğrenciler seçme konusunda yetkinlik sahibi değildi, bugün de yetkinlik sahibi değil. Bir tek öğretim üyeleri yetkinlik sahibiydi, onun akademiyi hangi noktaya getirdiği apaçık ortada.

Şimdi diyor ki 'Siz kayyum rektör atadınız.' Bu, faşist bir yaklaşım, doğru bir yaklaşım değil. Kendi rektörünüzle ilgili böyle bir tavır ortaya koymanız doğru değil. Bu siyasi bir yaklaşım. Üniversitenin kendi içini kucaklayacak bir yaklaşım değildir."

LGBT'nin Türkiye'nin hiçbir değeri ile örtüşmediğini ifade eden Soylu, "Tamamen Batı'nın Türkiye'ye pazarladığı, sunduğu... Bizim geçmişimizde böyle bir şey var da biz bilmiyor muyuz? Ama Batı'da var. Batı, uzun zamandan beri bunu ortaya koyuyor. Getirmişler birtakım ideolojik gruplarla beraber üniversitenin göbeğine oturtmuşlar ve bloke ediyorlar üniversiteyi. " diye konuştu.

Soylu, Boğaziçi Üniversitesi önünde Kabe fotoğrafının yere serilmesine ilişkin, "Utanarak söylüyorum senin Kabe-i Muazzama ile ne işin var? Bu soruyu birisi sormuyor. O çocuk, onları yapanların annesi, babası, ailesi yok mu? Bu ülkede her gün 5 vakit ezan okunuyor kulaklarımıza. Ne oldu saygı kelimeleri? Ne oldu demokrasi kelimeleri? Ne oldu çoğulculuk kelimeleri? Hani hürriyet? İnsanların inandıklarına bu kadar taammüden kışkırtmak için tahrik etmek için üzerine gidilebilir mi? Doğru mu?" değerlendirmesinde bulundu.

Boğaziçi Üniversitesinin giriş kapısının ilk gün kırıldığını anlatan Soylu, şunları kaydetti:

"Bunun adı vandallıktır. Şunu ifade etmek istiyorum. Bu doğru bir talep mi, doğru bir istek mi? Biz buna sessiz mi kalalım? Ne yapacaklar bu öğrenciler? Rektörün odasına girecekler, rektörün odasını işgal edecekler. Ben İçişleri Bakanı'yken buna müsaade etmem. Boğaziçi Üniversitesi ayağa kalksa da müsaade etmem, Türkiye ayağa kalksa da müsaade etmem. Orada gidecek üniversitenin rektörünün odasına girecek, odayı işgal edecek. İşgalci olmak için mi, terör örgütlerinin oradaki manipülasyonuna alet olmak için mi öğrenci oldun?"

Boğaziçi Üniversitesindeki gösterilere CHP'nin yaklaşımını da eleştiren Soylu, konuşmasına şöyle devam etti:

"CHP milletvekillerinin bu işin içinde ne işi var? Birisi söylesin. Desin ki CHP milletvekillerinin bu işin içinde şusu var diye. Siyaseti göbeğine kadar sokacaksınız işin içine her türlü, oradaki çocukları, öğrencileri tahrik edeceksiniz, oradaki bir azınlıkla üniversitenin huzurunu bozacaksınız. Biz de buna müsaade edeceğiz. Biz, huzurunu bozdurmayız.

Göreceksiniz bunlar bittikten sonra çok güzel bir yol olacak Boğaziçi Üniversitesinde. Boğaziçi Üniversitesi gerek nitelik gerek nicelik gerek akademik yapı gerek kadro gerek öğrencilerin uluslararası başarıları olarak gerek doktora dahil olmak üzere birçok kriter açısından bu aşağı eğilimi sona erecek, tekrar Türkiye'nin en güzel üniversitelerinden biri olacak."

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Boğaziçi Üniversitesinin devlet üniversiteleri içindeki en parlak üniversite olduğunu, Türkiye'nin en zeki çocuklarının bu üniversitede yer aldığını ifade ederek, "21. yüzyılda yaşıyoruz. Bu kadar kısıtlayıcı bir soru var mı? 'Boğaziçi Üniversitesindekinin, Boğaziçi Üniversitesinden olması lazım.' Bu kapalılığın anlamı nedir? Kısıtlayıcı bir anlayışı ortaya koymak ve buradan yol olmak doğru değil." dedi.

"Türkiye'deki rektör atamaları size demokratik geliyor mu?" sorusuna Soylu, şu karşılığı verdi:

"Demokrasi, ülkenin siyasal tercihlerinin, özgürlüklerinin belirlenmesinde bir etmendir. Burayı yönetirken siz neye bakıyorsunuz, verimliliğe, karlılığa, çalışanların performansına, üretime, rekabete, piyasada ayakta kalmaya... Bunlar öğrenci yetiştiriyorlar. Biz buna bakacağız. Bunu en iyi kim yapıyorsa, elini öpeceğiz yola devam diyeceğiz."

Burada bir problem olursa devletin kurallarının her yerde işlediği gibi burada da işleyeceğini ifade eden Soylu, "Üniversitede bu kuralın nasıl işleyeceği belli. Ama burasını kilitlemişler. Burasını ideolojik bir merkez haline getirmek istiyor bir azınlık. Biz de buna müsaade etmeyeceğiz." dedi.

Boğaziçi Üniversitesindeki gösteriler sırasında yaşanan "aşağı bak" konusuna ilişkin soru üzerine Soylu, şu yanıtı verdi:

"Bir siyasi partinin reklam ajansı, burada çocukları kullanıyor. Bir siyasi partinin reklam ajansı acaba bu meseleden o siyasi partinin, yani CHP'nin, şu anda içinde bulunduğu durumu 'Acaba başka bir yere evirebilir miyim?' diye Boğaziçi Üniversitesine dikkati çekip, kendi içinde karşı karşıya kaldığı olayı kamuoyunun gündeminden uzaklaştırmaya çalışıyor. Bu kadar basit. Mebusların orada olmasının sebebi bu. Bunun ötesinde başka bir şey söz konusu değil."

Emniyet Genel Müdürlüğünün bu konuyla ilgili açıklamayı ortaya koyduğunu aktaran Soylu, "Tamamen marjinal kesimlerin esiri olmuş yerlerde, bunu sosyal medya üzerinden yayarak gerçekleştirmeye çalışıyorlar." dedi.

"Burada bir orantısız şiddet olduğunu düşünmüyor musunuz?" sorusu üzerine Soylu, "Toplumsal bir olay bu. Polisin tavrı yanlış mı doğru mu? Polisin tavrı yanlış, doğru biz onu değerlendiririz. Ama onun kendi görevini yaptığı, uyardığı, uyardıktan sonra bu işlerin böyle yürüdüğünü hepimiz biliyoruz. Dün de defalarca uyarıldı. Oradaki o meseleyi tutturamadı ajans, şimdi buradaki başka bir meseleyi tutturmaya çalışıyor." ifadelerini kullandı.

"Boğaziçi Üniversitesindeki olayları gerçekten bir siyasi parti ajansı mı yapıyor diyorsunuz?" şeklindeki soruya Soylu, "Tabii ki bir siyasi partinin ajansı yapıyor, üretiyor, anlamıyor musunuz? Kaç yıldır bu işlerin içindesiniz. Amatör mü yoksa üst üste gelmiş profesyonel üretimler mi yapmayın." diye cevap verdi.

Bakan Soylu, LGBT ile ilgili attığı tweetlerin engellenmesine ilişkin soruyu, şöyle yanıtladı:

"Biz bu toprakların çocuklarıyız, bu topraklarda LGBT diye bir şey var mı? Bunun toplumsallaşması söz konusu mu? Böyle eğilimleri olabilir ama toplumsallaşması söz konusu mu? Bu cereyan Amerika ve Avrupa'dan Türkiye pazarlanan bir cereyan. Bunun toplumsallaşması aile yapımızı ortadan kaldıracaktır. Bu ABD ve Avrupa LGBT'yi niye destekler Türkiye'de? Türkiye'nin daha özgür olması için mi, üretimimizin artması için? Bu PKK, DEAŞ, FETÖ ne için var? Bu toprakların en önemli gücü; İslamiyet ve Müslümanlıktır. Bunun Türkiye'nin üstüne salınmasının en önemli görevi İslamiyet'i başkalaştırmadır. Bu LGBT'ciler, bizim dinimiz bu ne idiğü belirsizi yasaklıyor. Bana göre sapkınlık bu kadar basit. Ben inanan bir insanım, bizim inancımıza göre bu sapkınlıktır. Ben bu değerlendirmeleri yapmak ve aile yapımızı korumakla mükellefim. Bunları anlatmakla da mükellefim, benim dinim, milli kimliğim de bunu emrediyor. LGBT'nin Boğaziçi Üniversitesini teslim alması kabul edilebilir bir şey mi? Böyle bir işgal girişimine müsaade etmeyiz. Biz sabırla bu meselenin bitmesini bekliyoruz."

Soylu, bütün marjinal grupların Boğaziçi Üniversitesindeki eyleme katıldığını ifade ederek, "Türkiye'de terör örgütünün manipüle etmek istediği bütün alanlar orada. Miting konusunda izin vermek de vermemek de devletin hakkıdır. Burayı mitinge, başka bir şeye döndürmeye çalışıyorsun. LGBT'liler üniversite rektörlüğünü işgal etseydi o zaman biz vergisini veren vatandaşa bunu nasıl izah edeceğiz." diye konuştu.

İçişleri Bakanı Soylu, sosyal medyada annesine hakaret eden kişinin serbest kalmasıyla ilgili soru üzerine, 2020 yılında kendisine yönelik sosyal medya üzerinden gelen hakaret, tehdit, küfür ve aşağılayıcı ifadelerin sayısının 15 bin 248 olduğunu söyledi.

Bunların sadece tespit edilenlerin sayısı olduğunu belirten Soylu, bununla sosyal medya üzerinden "itibarsızlık üretmenin" amaçlandığını vurguladı.

Soylu, 2007-2009 yılları arasında özellikle İstanbul'da artan kapkaç vakalarının, bu suça yönelik cezaların artırılmasıyla önlendiğini hatırlatarak, şöyle devam etti:

"Herkesin annesi kendisi için kutsal. Biz zaten ilgilendiğimiz meseleler dolayısıyla ailemize, annemize vakit ayıramayan insanlarız. Kokusu burnumuzda tütüyor. Yoğun bakımda yatıyor yanında olamıyorum. Olduğumuz zaman oradan ayrılmak istemiyorum. Bir haysiyetsiz böyle bir tweet atıyor ve bizim arkadaşlarımız da bunu bildiriyorlar, yakalıyorlar ve serbest bırakılıyor. Buna itiraz etmek benim kişisel hakkım. Ben itiraz etmezsem ben evlat olmam, ben itiraz etmezsem ben insan olmam, ben itiraz etmezsem ben değerleriyle donatılmış bir adam olmam, aynada kendime bakamam."

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, hem annesi hem de eşi için hayatında duymadığı bir küfürle karşı karşıya kaldığını anlatarak, şöyle konuştu:

"Adama ev hapsi aldırana kadar anamdan emdiğim süt burnumdan geldi, kendi kendimi yiyeceğim. Üç defa, beş defa müracaatta bulundum. Ev hapsi mi tamam ev hapsi. Hiç olmazsa öyle olsun. Yargıya talimat versem 15 bin küsur hakaret var, ben onların her birisinin peşine nasıl gidebilirim? Avukatım var, gidebildiği yere gider hepsi o kadar. Kimisi kamu davası olarak açılır, kimisi bir arkadaşımızla bizi aynı yere koyar. Benim Adalet Bakanı arkadaşımın, benim annemle ilgili düşüncemi ve değerlendirmemi en iyi anlayabileceği bir şeref ve haysiyete sahip olduğunu bilmem mi, benim arkadaşımın. Böyle bir şeyi nasıl düşünürüm? Bu benim kendi iç değerlendirmem. Burada ne yapılması lazım? Çok basit. Yasama, Meclis. Burada bu kanunu değiştirmeden önüne geçilemez."

Sosyal medyadan yapılan hakaretlerin önüne geçilmesi için bir kanuna ihtiyaç olduğunu vurgulayan Soylu, bunu aynı zamanda bir vatandaş olarak söylediğini dile getirerek, "Ben bunun mağduruyum." dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in yaşadığı olaydan sonra kendisine, "Bizim kulübe hoş geldin." dediğini hatırlatan Soylu, şunları ifade etti:

"Hangi kulübe ne şekilde hoş gelmişiz beş gitmişiz. Bir bak bakalım size günde kaç hakaret geliyor, ayda kaç hakaret geliyor, bana günde kaç kişi hakaret ediyor? Kaç kişinin ayağına basmışsınız hayatınız boyunca. Ben sabahtan itibaren hırsızın, uğursuzun, arsızın, dolandırıcının, terör örgütünün, bu milletin kanına girmek isteyen kim varsa hepsinin ayağına basıyorum. Elbette ki düşmanım daha fazla olacak. Buna hayır demem ama bunun önünün alınması gerekir. Bunu da dillendiriyorum. İçişleri Bakanı olarak 'Aman bakan olayım da bütün küfürleri üzerime alayım.' diye bir şey söz konusu değil. Bunu durdurmak için bir kanuna ihtiyaç var. Ben bunun mağduruyum. Arkadaşlarıma da bunu söylüyorum. 'Sosyal medya mahkemelerinden yorulduk.' söyleminin sahibi benim. Özgürlükle adaleti ve hakkaniyeti karşı karşıya getirenler insanlığa haksızlık yaparlar."

İçişleri Bakanı Soylu, "Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ile aranızda bir anlaşmazlık var mı?" sorusuna, "Niye bir anlaşmazlığımız olsun? Hepimiz dönem dönem sıkıntılı zamanlar geçiyoruz. Bana da, 'Şu adamı niye tutuklamıyorsunuz?' diye soruyorlar. Ben tutuklayıcı bir merci değilim ki." dedi.

Siber suçlarda alanların çoğaldığına vurgu yapan Süleyman Soylu "Siber izleme merkezimiz üst noktada hizmet veriyor, siber alemde insanlarımıza yönelik kötü alışkanlarla mücadele ediyor. Siber ortamda eskiden yüzde 40'ını tespit ederken şimdi suçların yüzde 80'ini buluyoruz." diye konuştu.

İçişleri Bakanı Soylu, "Tayyip Erdoğan siyaseti bıraktığı andan itibaren siyaset yapmam." dedi.

Soylu, "Bu hafta kaç tane ine girdiğimizi biliyor musunuz? 1250 mağara. Kolay bir iş değildir." diye konuştu.

Doğa, Çevre ve Hayvanları Koruma Müdürlüğüyle ilgili İçişleri Bakanı Soylu, şunları söyledi:

"1041 polis merkezimizde bu birimlerin hepsini oluşturduk. 81 vilayette de bunların şube müdürlüklerini kurduk."

İçişleri Bakanı Soylu, "HAYDİ uygulamasına 8 bin 843 ihbar geldi ve bunların hemen hemen hepsine ulaştık. 897 olaya müdahale ettik. 864 kişiye de işlem yapıldı." dedi.