Bugün 23 Nisan, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. 

Sadece çocukların değil, büyüklerin de "çocuklar gibi" sevinmesi, kutlaması gereken bir bayram bu. 

Bugün üzerinde yaşamaktan onur duyduğumuz Türkiye Cumhuriyeti'nin temelinin atıldığı gün.


 
Bugün onurlu bir millet olarak yaşamamızın kaynağı olan, "Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir" sözünün tarihe yazıldığı gün.
 
"Ne mutlu Türküm diyene" diyebilmemize neden olan gün bugün.

Çocuklar gibi şen olmalıyız bugün. Olurken de geçmişe yolculuk yapmalıyız zaman zaman... Bugünlere gelişimizin ilk temelinin atıldığı günleri, o günlerde yaşanan zorlukları, bütün zorluklara göğüs gererek bize bu cennet vatanı bırakanları, Cumhuriyeti armağan edenleri bir kez daha anmalıyız. Hem sevgiyle, hem saygıyla... Unutmamalıyız.

16 Mart 1920: Türk Milleti'ne "Bağımsızlık hakkını ve geleceğini savunma çağrısı!"

Tarih 16 Mart 1920. Dünya üzerinde yaşayan her Türk, acı bir haberle sarsıldı: İngilizler İstanbul'u işgal etmişlerdi.

Haber elbette ki Anadolu'da da çabuk yayıldı. 

Yıkılanlar, ağlayanlar, feryat edenler...

Hangi Türk bir başka ülkenin boyunduruğu altında yaşayabilirdi ki!

Ama gün ağlama günü değildi.

Bir Türk haberi alır almaz dimdik ayağa dikildi. Çizmelerini giydi, üniformasını üzerine geçirdi. Hemen o gün her Türk'ün okuması gereken bir bildiri yayınladı:

- Osmanlı Devleti'nin 700 yıllık egemenliğine son verilmiştir.

- Milli bir savaş dönemine girilmiştir.

- Türk Milletini medeniyetini, yaşama ve bağımsızlık hakkını ve geleceğini savunmaya çağırıyorum.

O Türk, en büyük Türk Mustafa Kemal ATATÜRK'dü. 

Çağrısı büyük yankı yarattı. Gözyaşları silindi, bakışlar keskinleşti. 

Bu millet çökemezdi, herkes ayağa dikildi. 

17 Mart'ta "Kurucu bir Meclis" fikrini ortaya attı. Komutanlarla görüştü. Henüz İstanbul'da Mebusan Meclisi vardı ama İngilizlerin kapatacağını tahmin ediyordu.

Önce Mebusan Meclisi'ni basarak bazı milletvekillerini tutukladılar ve Malta'ya sürgüne yolladılar. Bu tutuklamaları protesto eden diğer vekiller çalışmalara ara verdiler. Zaten peşinden de başkenti işgal altında bulunan Osmanlı Padişahı Vahdettin Mebusan Meclisi'ni tamamen kapattı. 

19 Mart 1920'de Atatürk bir bildiri daha yayınladı. Ankara'da meclisin açılacağını bütün Anadolu'ya duyurdu ve illerden seçimle gelecek vekillerin katılacağını bildirdi. İstanbul'daki kapanın meclisten gelecek milletvekilleri de burada yerini alacaktı.

Önce Meclis, sonra Ordu

Atatürk, Kurtuluş Savaşı için atılacak her adımın milletin iradesine dayanmasını istedi. 

Zaten şu sözleri de bunun kanıtıydı:

- Meclis teori değil, gerçektir. Orduyu yaratacak millettir. Milletin adına da meclistir. Ben her kerameti meclisten beklerim.

O sıralarda bir ateş çemberindeydi Meclisin toplanacağı Ankara. Bir yanda işgal kuvvetleri, diğer taraftan İngilizlerin etkisindeki saray tarafından katli vacip ilan edilmeleri ve ayaklanmalar... Hele de 10 Nisan'da Şeyhülislam Durrizade Abdullah'ın hazırladığı ihanet fetvası ve Kuvayı Milliye'yi bastırmak için kurulan Halifelik Ordusu.

Bir de Vahdettin'in onayıyla Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının idama mahkum edilmesi de vardı.

Ama yurtseverler yılmadılar. Atatürk'ün önderliğinde meclisi kuracaklardı ve kurdular.

Ankara'daki tamamlanmamış İttihat ve Terakki Kulübü'nün meclis binası olarak kullanılmasına karar verildi. Toplantı salonuna okuldan getirilen sıralar yerleştirildi. 
 
Ve Türkiye Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920'de açıldı. 334 vekil yerine 115 vekil gelebildi açılışa ama daha sonraki günlerde 62 vekil daha çalışmalara katıldı.

O gün... Tarih 23 Nisan 1920'ydi, günlerden de Cuma.

Önce Hacı Bayram Camii'nde cuma namazı kılında. Kuran sokundu, kurbanlar kesildi. Ve Türkiye Cumhuriyeti'nin temel direği olan Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. Zaten 24 Nisan'da mecliste 4 saatlik bir konuşma yapan Atatürk verdiği önerge ile Cumhuriyet'in de temelini atmış oldu.

Şöyle dedi konuşmasında Ulu Önder:

- Mecliste milli iradeye dayanan bir hükümet kurulacaktır.

- Meclis kanun yapma ve yürütme yetkilerine sahiptir.

- Yüce meclisin üstünde bir kuvvet yoktur.

İşte bu meclis bugünkü özgür Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk adımıydı. Kurtuluş Savaşı, meclisin kararlarıyla yönetildi, Türkiye Cumhuriyeti orada ilan edildi.

"Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir" sözünün kabullenildiği kutsal gündür o gün.
 
Nasıl ki haykırabiliyorsak özgürce; "Ne Mutlu Türküm diyene" diye...  Selam olsun bizi o günlerden bugünlere getirenlere...

23 Nisan'ın bayram ilan edilmesi

Mustafa Kemal Atatürk, Meclisin açıldığı 23 Nisan gününün ilk olarak 23 Nisan 1924'te bayram olarak kutlanmasına karar verdi.

5 yıl sonra da 23 Nisan 1929'da Atatürk bu bayramı çocuklara armağan etti.

Ve dedi ki:

"Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz."

Dünyada çocuklarına bayram hediye eden ve bu bayramı bütün dünya çocuklarıyla paylaşan tek ülkedir Türkiye.

Ne mutlu bize...

Ulu önder öyle bir ülke bıraktı ki bize... Kuruluşunun temelinin atıldığı günü çocuklara armağan ederken, büyüklere "Sizler de çocuklar gibi sevinin bugün" demek istedi her halde.

Çünkü ayrıcalıktır Meclis, ayrıcalıktır Cumhuriyet.

Öyle ise... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE.

Editör: Haber Merkezi