2011 yılında 'Çılgın Proje' olarak dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından tanıtılan Kanal İstanbul Projesi, yeniden gündeme geldi. Alevlenen tartışmaya Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve birçok bilim insanı katıldı. Son olarak FETÖ Kumpası mağduru, Türk Silahlı Kuvvetleri'nde çeşitli görevler üstlenmiş Amiral Cem Gürdeniz, Kanal İstanbul Projesi'yle ilgili görüşlerini YouTube üzerinde yayın yapan Veryansın TV'ye açıkladı. Gürdeniz, "Mavi Vatan" tabirini konjoktüre sokan kişiydi

İşte Cem Gürdeniz'in açıklamaları:

Şimdi bu bölgede yaratacağı çevresel tahribata girmeyeceğim. İşin jeopolitik yönü çevresel tahribatı kadar önemli. Bu proje tabii ki bu hükümetin başlattığı bir proje değil. Biliyorsunuz bu Ecevit hükümetleri zamanından beri gündemde olan bir konu. Zamanında hatta Sakarya-Sapanca hattı üzerinden Karadeniz'in Marmaraya bağlanması Sokullu döneminde bile gündeme getirilmiştir. Benim burada en çok dikkat çekmek istediğim konu, 2019'u bitirdiğimiz 2020'ye girdiğimiz dünya konjoktürünün neredeyse tek kutupludan çok kutupluya geçtiği, atlantik çağının sona erip asya çağının başladığı karmaşık bir dönem yaşıyoruz. Bu dönemde Türkiye, Doğu Akdeniz'de çok ciddi bir çatışma potansiyeli yüksek muazzam bir ekonomik savunma ve jeopolitik dönemi yaşarken bir yandan güneydoğumuzda Türkiye'nin gelecekteki bütünlüğünü etkileyecek kukla Kürdistan devletinin kurulma gayretinin sönümlenmediği, hala devam ettiği PKK, PYD, YPG gibi Türkiye karşıtı güçlerin müttefiklerimiz tarafından desteklendiği dönemde... kararsız dönemde Türkiye'nin iki omurgasından biri olan Montrö'nün gündeme getirilmesi.... ve sadece inşaat sektörüne katkı sağlaması için yapılması doğru değil. 

kanal istanbul gerekli mi

'GEÇEN GEMİ SAYISI AZALIYOR'

Eğer iş Türk boğazlarına güvenlik ve emniyet gerekçesiyle bunları yapıyoruza gelince, 2005'de geçen gemi sayısıyla 2018'de geçen gemi sayısı arasında düşme var. 2005'de 55 bin gemi geçerken 2018'de 41 bin gemi geçmiş.  Bakacak olursak 2005'de geçen 55 bin geminin yarısı tehlikeli madde taşıyorken 2018'de geçen gemilerin ancak 3'de 1'i tehlikeli madde taşıyor. Peki neden? Çünkü Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı büyük bir yükü çekti. Özellikle Rus petrolünü taşıyan ki kabaca günde 2 ila 3 milyon arasında değişiyor bu miktarda çok yüksek bir düşme olduğu görülüyor. Dolayısıyla gelecekte boğaz trafiğinde tehlikeli madde artışı söz konusu değil. Ayrıca Rusya, ileride Baltık hattına da ihracat yapmak için limanlarını oraya aktardı. Böylelikle geriye ne kalıyor? Kuru yük gemileri... Bunların geçişleriyle ilgili zaten çok büyük bir tehlike zaten söz konusu değil. Burası çevresel boyut birde jeopolitik boyutu var...

TRAKYA'NIN SAVUNMASINI NASIL YAPACAĞIZ?

8 milyonluk bir ada yaratıyorsunuz. Benim en büyük endişem bu ve çok dinamik bir konjoktürde yaşıyor dünya. Her an her şey olabilir. 8 milyon kişiyi küçücük bir alana koyuyorsunuz. Kilometrekareye 5 bin kişiyi koyuyorsunuz. Ki bu rakam Singapur'dan, Hon Kong'dan bile yoğun alan. Ve siz bunu güneyden  3 köprü, batıdan 6-7 köprü neyse buna bağlıyorsunuz. Yarın öbür gün, bir çatışma ve büyük bir savaş çıkmayacağını kim garanti edebilir. Türkiye'ye batıdan büyük bir koalisyonun saldırmayacağını kim garanti edebilir? Balkan savaşında görmedik mi? 2. dünya savaşında Hitler ordusu Bulgaristan sınırındaydı. İnönü'nün usta manevrası ve diplomasisi ile Türkiye bunu caydırdı. 

kanal istanbul gerekli mi

Ancak unutmayalım! Trakya'ya 1 milyon Türk askeri yığıldı ve Türkiye her gün o askerleri beslemek zorundaydı. Şevket Süreya Aydemir'in İkinci adam kitabında anlatılıyor. Dönemin maliye bakanının askerlere bakamadığı için intihar etmeyi düşünüdüğü söyleniyor.. Şimdi siz bu küçük adayı yaparak zırhlı birlikler, tanklar, buradak tüm yığınaklanma... bu grubu trakyanın diğer tarafına nasıl göndereceksin? Normandiya çıkarması olmadan önce neredeyse 1 hafta boyunca o bölgeye yönelik Almanların ikmali kesilsin diye tüm köprüler günlerce bombalandı. Kestiler, Alman panzer birliklerinin çoğu geçemediler. O yüzden benim sorum şu: biz trakyanın savunmasını nasıl yapacağız? Ayrıca bu işin karacı generaller tarafından ciddi bir şekilde analiz edilmesi gerek ancak şu ana kadar görmedim. 

MONTRÖ SÖZLEŞMESİ NEDİR? MONTRÖ NEDEN ÖNEMLİ?

Biz donanmasızlık yüzünden Lozan görüşmelerinde bazı adaları bırakmak zorundakaldık. Çünkü gitmediğin ve korumadığın yer senin değildir. Mustafa Kemal 57. alaya ölmeyi emretti neden? Bir yarımada devletinde eğer donanman yoksa vatanı korumak için ölmeyi emretmen gerekir. 1923 yılında Lozan Boğazlar Sözleşmesi ile boğazlar askersizleştirildi. Yani Cumhuriyet tanındı ama kusura bakma boğazların egemenliğini sana vermiyorum. Belediye kur istediğini yap ama askeri açıdan hiçbir şey yapamazsın. 

Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nde yer alan ifadeye göre, bu sözleşme ortadan kalksa bile ticaret gemilerinin serbest geçiş rejimi sonsuza kadar sürecektir. Esas Montro'nün en önemli özelliği ise kıyıdaş veya kıyıdaş olmayan savaş gemilerine getirdiği kısıtlamadır. Zaten süper güç deniz ordusu olan devletler bu yüzden Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nden nefret eder. İstediğin kadar uçak gemisi yap, nükleerle çalışsın ama bu sözleşme olduğu için o yaptığın şeyleri boğazdan geçiremiyorsun. 
Özellikle montrönün belirli kısıtlayıcı özellikleri mevcut.

21 günden fazla yabancı gemi ve denizaltı bulunamıyor, uçak gemisinden kalkan uçaklar boğaz üzerinden uçamıyor.. aynı anda 15 bin tonu ve 9 adet gemiyi geçemiyor. Yani nereden baksan dünya üzerinde savaş gemilerine kısıtlama getiren başka bir rejimin olmadığı sözleşme bu. Müthiş bir sözleşme ve bunun şu anki konjonktürde Montrö bizim elimizi ayağımızı bağlıyor, ekonomik çıkarlarımıza ters düşüyor argümanıyla getirilmesi şu suali sorduracak bize: Montrö olmazsa böyle bir kısıtlayıcı anlaşmayı sağlayacak mısınız? Özellikle Romanya ve Bulgaristan varken.. Montrö olmasa bugün Dünya'nın en büyük üslerinden biri Köstence olurdu.  

Editör: Haber Merkezi