MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Ankara'da, Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı'nın yeni hizmet binasının açılışında konuşuyor.

Bahçeli'nin açıklamalarından satır başları şöyle:

''Ülkü Ocakları adam gibi adam olanların yarım asırlık bozkurt yuvasıdır. Aklımızla anılarımızla pek çok badireyi atlatarak bugünlere geldik zahmetlerden zafer çıkardık. Ülkücü ömürler çileyi adeta azık yaptılar. Ülkü Ocakları şehitlerin emanetidir. Ülkü varsa amaç arzu arayış vardır. Büyük hedefler büyük heyecanların büyük heyecanlar ise büyük düşüncelerin eseridir. Ülkücü sıradan bir hayatın takipçisi olamaz.'' Ülkü Ocakları her günü bir asra bedel olan yarım asrın şahididir. Ülkü Ocaklarından haydut çıkmaz, çıkmamıştır çıkmayacaktır.  

Ülkü Ocaklarından sadece dava adamı çıkar, şehitler çıkar, kahramanlar çıkar. Ülkü Ocakları zoru görünce kaçanların yeri değildir. Para ve makam isteyenlerin yeri değildir. Ülkü Ocakları fikir ve düşünce yapımızda hayat boyu taşıyacağımız bir yerdir. Ülkü Ocakları çağın hastalıklarına karşı bir kurtuluş reçetesidir. Hem kendinizi yetiştireceksiniz hem de ülke için çıkış yollarını arayacaksınız. Eğitim hayatını aksatmayan, sürekli okuma ve araştırma yapan bir ilim seviyesini yakalamak için çalışacaksınız. 

Efendimiz Hz. Muhammed'in (s.a.v) dediği gibi " İki günü aynı olan ziyandadır" bu yüzden iki günümüz aynı olmamalı. Ülkücü Türkiye ve Türk milletinin son siperidir. Ülkücü bu siperin Çanakkale savunma hattıdır. 

Bunun yanında, Ötüken’den Söğüt’e, Orhun’dan Sakarya’ya, Malazgirt’ten Dumlupınar’a, kimi zaman acılarla yoğrulan çok zaman da zaferlerle süslenen geçmişimizin her sayfasının manen hatırası ve hafızasıdır.

Tarih geç kalanları, geriden bakanları, geriye düşenleri asla affetmemiştir. İhmalle geçecek yılların faturası ağır olacaktır.

Oyalanmaya hakkımızın olmadığı açıktır.

Çok çalışmalıyız, geleceğin Türkiye’sinin hazırlığını mutlaka yapmalıyız.

Dün geçti, lazım gelen dersler çıkarıldı.

Önümüze bakacağız, tehditleri okuyup kaynağında etkisiz hale getireceğiz.

Bekamızı mutlaka koruyacağız.

Vatanımızı ve milletimizi her türlü mülahaza ve mütalaanın üzerinde tutacağız.
İnanmak başarmanın yarısıdır. 
Ve Ülkücü manen yükselmeye, yükseldikçe milletini yükseltmeye andiçmiş inanç zirvesidir.

Kendinizi küçük görmeyiniz, çünkü sizler Türk tarihi kadar büyüksünüz.

MHP Lideri Bahçeli:

Kendinizi eksik, yetersiz saymayınız, bir ülküye sahip olmak en büyük şereftir.

Nitekim kaynağını Türk-İslam Ülküsünde bulmuş Türk milliyetçiliği ihanete karşı güvence, işbirlikçilere ve işgalcilere karşı aşılmaz kaledir.

Merhum Başbuğumuz diyordu ki;

“Buluşma yerimiz ne doğudur, ne batıdır, ne kuzeydir, ne güneydir. Buluşma yerimiz Büyük Türkiye’dir. Buluşma noktamız Türk’ün kafası, Türk’ün kalbi, Türk’ün cevher-i aslisidir.”

Hiçbir Ülkücü söz konusu buluşmaya gecikmeyecek, geç kalmayacaktır.

Bu itibarla ben Ülkücüyüm, davamın hizmetindeyim diyen herkes için gün buluşma günüdür, gün birleşme günüdür, gün gönül seferberliğinde ben de varım deme günüdür.

Merhum Hüseyin Nihal Atsız hepimize şöyle seslenmişti:

İçim yine sevinçlerle dolup yanıyor,
Ruhum sanki deniz olmuş dalgalanıyor,
Uzak uzak ülkelerden döndüm seferden,
Yaralarım ağır, fakat mestim zaferden.
Zafer ümit kaynağının bir çeşmesidir.
Zafer birçok gönüllerin birleşmesidir.
Gönülleri birleşenler ölse de bir gün,
Gök kubbede kalacaktır seslerinden ün.
Gönülleri birleşenler! Selam sizlere!
Uzaklarda dertleşenler! Selam sizlere!

"ANA DAMAR MHP VE ÜLKÜ OCAKLARIDIR"

Bugün Türk milletinin bütün dünyaya meydan okuduğu İstiklal Savaşımızın son adımı olan 30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nden zaferle çıkışın 97. yıldönümüdür.

Türk milletinin ve hepinizin 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı gönülden kutluyorum. 

Biliniz ki, tarihteki zaferlerimizin hepsi milli gönüllerin birleşmesiyle gerçekleşmiştir.

26 Ağustosta da Türklüğe Anadolu’nun kapılarını açan ve bu toprakları vatanlaştıran Malazgirt Zaferi’nin 948.yıl dönümünü kutladık.
Bu savaşlardan biri vatan yapmış, diğeri ise vatan kurtarmıştır.

Bu iki kutlu zaferin zirve isimleri ise şüphesiz Sultan Alparslan ve Cumhuriyetimizin Kurucusu Aziz Atatürk’le beraber kahraman şehit ve gazilerimizdir. 

Malazgirt’ten Büyük Zafer’e kadar geçen 851 uzun yılda, millet hayatı, sayısız gönül ve ülkü adamının omuzlarında taşınarak varlığını sürdürmüştür.

Hepsiyle övünüyor, hepsiyle gurur duyuyor, hepsini tazimle anıyoruz.

Dünyanın en zorlu coğrafyasında dağılmadan, yıkılmadan devam etmenin sırrı, öncelikle aziz millet varlığının içinden çıkabilmiş dava adamlarının varlığında aranmalıdır.

Bu dava adamlarının tecessüm edip tecelli ettiği bugünkü ana damar öncelikle Milliyetçi Hareket Partisi ve Ülkü Ocakları’dır.

İnsanlığın binlerce yıllık ilerleyişi, bir hedefe varmayı amaç edinen ve kendisine hedef arayan insanların, mensup oldukları millete kazandırdıkları ivme ile mümkün olmuştur.

Büyük davalar, büyük hedefleri olan insanların omuzlarında taşınmıştır.

Büyük zaferler büyük hedeflerin sonucunda ortaya çıkmıştır.

Her zafer hak edenlerin, haktan ve hakikatten yana duranların omuzlarında yükselmiştir.

Özellikle hatırlatmalıyım ki, gündelik hayatın kaygıları altında vizyonları kısıtlanmış kitlelere anlam ve güç kazandıran büyük dava adamları ve gösterdikleri hedeflerdir.

İnsanı anlamlı kılan, insan olarak yaradılışından da öte; bir millet içinde yaşıyor olmasıdır.

Bir amaca sahip olmadan, yalnızca yaşıyor olmaktan başka bir gaye taşımayan toplum veya milletlerin, tarihin acımasız çarkında nasıl öğütülmüş olduğunu beşeriyetin kalıntılarında görmek mümkündür.

Hayat, varlığını sürdürmek isteyen ve bunun gereğini yapanlar için mükâfatlarla doludur. Ancak gideceği limanı bilmeyenler için de felaketlerle çevrelenmiş bir deryadır.

Gideceği yeri bilmek, ancak geride kalanı özümsemekten, bugünü anlamaktan, geleceği hayal etmekten geçmektedir.
Ülkücülerin yaptığı ve yapacağı da budur.

Geride kalan insanlığın izleri, dünü, bugünü ve yarını bir bütün olarak yorumlayamamış milletlerin doğru zannettikleri yanlış yollarda nasıl heba ve helak olduklarını düşündürücü misalleriyle göstermektedir. 

İftiharla söyleyebiliriz ki, mensubu olmaktan gurur duyduğumuz büyük Türk milleti sadık evlatları konusunda talihlidir.
Bu sayede kutlu millet varlığı asırlardır devam edegelmiştir.

Milletinin geleceğine odaklanmış, milli ülkülerle ülkülenmiş, dertleri ile dertlenmiş, zaferleriyle gönenmiş sayısız gönül, dava ve inanç adamları tarihimizi feragatle yapmış, fedakârlıklarla yazmıştır.

Ne zaman bir buhran kapımızı çalsa, yine millet içinden çıkan cesaret timsali şahsiyetler, millet namına emaneti teslim alarak milli bekanın devamını bugüne kadar sağlamışlardır.

Türklüğü, silkinerek kendisine dönmesi için uyaran Bilge Kağan’ın asırlar öncesinden bugünlere kadar gelen seslenişi, kendisini öne çıkaran değil milletin geleceğini düşünen gerçek bir Ülkücünün en güçlü, en silinmez haykırışıdır.

Ülkücü kendinden vaz geçerek varlığını ve geleceğini bağlandığı milletinin devamına ve yükselişine adamış şuur sahibinin unvanıdır.
Bu nedenle sorumluluğumuz çok fazladır.

Ülkücülüğün çıkış noktası ve yegâne dayanağı da millet sevgisi, millet varlığıdır.

Bu sevgiyi ne pahasına olursa olsun koruyup ilerleteceğiz, millet varlığına kıskançlıkla sahip çıkacağız.

Ne mutlu ki, Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in muhteşem geçmişi bu liyakate ulaşmış, alnı açık, başı dik, vicdanı rahat, yüreği sevgiyle yüklü aziz ülkü şehitlerinin ve kahramanlarının anılarıyla doludur.

Ve onlarla ne kadar övünsek, ne kadar iftihar etsek azdır.

Ülkücüler, milletinin kendilerine ihtiyaç duydukları anlarda ortaya çıkarak millet ve vatan sevgisinin sınavını ölüm ve mahkûmiyet karşısında verebilmişlerdir.

Davamıza gönül vermiş, bedel ödemiş, şehadet şerbetinden içmiş kahramanlarımızı ve mücadelelerini unutmak asla ve asla mümkün değildir.

Ülkü Ocakları’nın coşkuyla, inançla, tutarlılıkla, samimiyetle, sabırla, muhabbetle geleceğe uzanacağını, Türk milleti var oldukça yaşayacağını altını kalın şekilde çizerek ifade etmek istiyorum.

"BAŞARMAKTAN BAŞKA ÇAREMİZ YOKTUR"

 Merhum Başbuğumuzun iki emaneti olan Milliyetçi Hareket Partisi’yle Ülkü Ocakları her daim ayakta kalacak, milli ve tarihi hizmetlerine devam edeceklerdir.

Önümüze engeller çıkarsalar da, bu engelleri birer birer aşacağız.

Kızılelma hedefimizden, Turan ülkümüzden vazgeçmeyeceğiz.

Dava adamlığının muazzam vasfından taviz vermeyeceğiz.

Sele kapılan kütük, rüzgarla savrulan yaprak, kağıttan kaplan, kumdan kale, fırtınayla sürüklenen köksüz dal değil, çağa yön veren, istikbalin çatısını ören, istiklalin çehresine değer ve canlılık katan bir mücadelenin taraf ve sahipleri olacağız.

Çünkü biz Milliyetçi-Ülkücü Hareketiz.

İşimiz çok, yükümüz ağır, hedeflerimiz büyüktür.

Başarmaktan başka seçeneğimiz de yoktur.

Ülkü Ocakları’nın yeni hizmet binasının nice diriliş hamlelerine kaynaklık teşkil etmesini temenni ediyor, hayırlı olmasını gönülden diliyorum.

Ülkü Ocakları’ndan yetişmiş birisi olarak her ülküdaşımın, her Ülkü Ocaklının her şeyin en güzeline layık olduğunu bilhassa vurgulamak istiyorum.

Ülkü Ocaklı kardeşlerimle üstün başarı dileklerimi paylaşırken, bu yeni hizmet binasının mühim ve müessir çalışmalara kapı aralamasını ümit ediyorum.

30 Ağustos 1922’de büyük bir zafere imza atan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, kurucu kahramanlarımızı, aziz ecdadımızı, muhterem şehitlerimizi, elbette Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey’i, ebediyete irtihal etmiş dava arkadaşlarımızı, dava şehitlerimizi hürmetle anıyor, Cenab-ı Allah’tan rahmetler niyaz ediyorum.

Ayrıca önceki gün hayata gözlerini yuman, bilim insanı niteliğiyle ülkemize ve Türk milliyetçiliğine önemli hizmetleri dokunan, ülküdaşlarımızın yetişmesinde emeği bulunan merhum Prof.Dr Mustafa Kafalı Hocamıza da Allah’tan rahmet diliyor, camiamızın ve milletimizin başısağolsun diyorum."