ABD'nin Suriye'deki varlığını DEAŞ ile mücadeleye endeksleyip bunu da terör örgütü PKK/PYD üzerine inşa etmesi, bölgesel jeopolitik denklemde bir takım anomalliklere neden olurken, ortaya çıkan durumun meydana getirdiği güvenlik ikileminin öncelikli mağdurlarından biri Türkiye oldu. Öyle ki Türkiye'nin PKK kaynaklı geleneksel terör tehdidi, 2014'ten itibaren başkalaşarak, ülke güvenliğini daha gelişmiş kapasiteyle ve daha geniş cephelerde hedef aldı. PKK'nın Türkiye toprakları içindeki kırsal saldırılarına güneydoğu illerindeki kentsel terör eylemleri, Irak'ın kuzeyinden yaptığı saldırılara Suriye'nin kuzeyinden yapılan saldırılar da eklendi. 

Bütün bunlarla birlikte, medeniyet ve inanç temelli çatışmalara etnik çatışma boyutunun da eklendiğini göz ardı etmemek gerekir. Birinci Dünya Savaşı'nın ardından imparatorlukların sona ermesi ve İkinci Dünya Savaşı'nın ardından sömürgeciliğin ortadan kalkmasıyla birlikte, Ortadoğu'da birçok ulus devlet meydana geldi. ABD ortaya çıkan devletlerin otoriteryen yönetimleriyle bugüne kadar ya sağlam ittifak ilişkileri geliştirdi ya da düşmanlaştı. İttifak ettiği ülkeleri post-modern sömürgecilik uygulamalarıyla, düşmanlaştığı ülkeleri de uluslararası sitemin dışında tutarak idare edebildi. Fakat bu ülkelerde meydana gelen sosyal dönüşümler, otoriter rejimleri değişime zorlarken ABD'yi de yeni paradigmalarla müdahale alanı oluşturmaya mecbur bıraktı. 

ABD'nin Suriye'deki anlaşılmaz siyasetiyle, devrimin tamamlanmasının önüne geçip, İran ve Rusya'nın Ortadoğu'da kendilerine alan açmasına müsaade etmesi, çözümü mümkün olamayan sorunlara neden oldu. Öte yandan, devlet-dışı silahlı aktörlerin çoğalmasına izin verip bunların büyümesine sebep olarak, bölgesel istikrarsızlığın da kaynağı oldu. Sonrasında ise ABD, güvenilirliğini sorgulatan bir aktör olarak neden olduğu sorunları, geleneksel müttefiklik ilişkilerini zayıflatarak, PYD/PKK üzerinden çözmek için indirgeyici bir üslup geliştirdi. 

ABD'Yİ PENÇESİNE ALAN İHANET

OSMANLI İmparatorluğu, tarihin gördüğü üç büyük imparatorluktan birisiydi. Tarih sahnesinden kalkmalarına rağmen Roma ve İngiltere imparatorlukları gibi Osmanlı İmparatorluğu'nun da tesirleri devam ediyor. Basra'dan Budin'e kadar olan bölgelerde asırlarca süren Osmanlı hakimiyeti günümüz dünya politikasına da tesir eden derin izler bıraktı. Günümüzde, özellikle son 15 yılda Balkanlar'da, Kafkasya'da ve Ortadoğu'da kaldırılan her taşın altından Osmanlı İmparatorluğu'nun izleri çıkıyor. David Fromkin'in, New York Times'teki 9 Mart 2003 tarihli yazısı da bu gerçeği ifade etmekteydi: "Bir hayalet ABD'yi pençelerine almış, rahat bırakmıyor. Bu Osmanlı İmparatorluğu'nun hayaleti. Irak'ta, Sırbistan'da, Bosna'da, Kosova'da, Körfez Savaşı'nda, 11 Eylül saldırılarında bu hayalet bizimleydi. Osmanlı hayaletleri asla uzaklaşmadı." Sonuç olarak kendi senaryoları olmayan ülkeler başkalarının yazdığı senaryolarda figüran rolü oynamaya mahkumdur. Zayıf ülkelerin ise senaryo yazması mümkün olmadığı gibi başkalarının dış politika aracı olma seviyesinden ileri gitmeleri de mümkün değildir.

YARIN: 'Cihan devleti'ne hayat veren 7 asırlık öğütler