Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ali Babacan’ın AK Parti milletvekiliyken bir yandan Erdoğan’ı cumhurbaşkanı adayı olarak öneren teklife imza atması, diğer yandan Abdullah Gül’ün Erdoğan’ın karşısına muhalefetin ortak adayı olarak çıkarma çabası hakkında konuştu.

Hürriyet gazetesi yazarı Abdulkadir Selvi, Erdoğan'ın kendisini aradığını bugünkü köşesinde okurlarıyla paylaşırken çarpıcı ifadeler de kullandı.

Selvi'nin yazısından öne çıkan bölümler şöyle:

- Ali Babacan’ın bir yandan Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adaylığına imza verip, diğer yandan Abdullah Gül’ün Erdoğan’ın karşısına ortak aday olarak çıkarılması projesinin mimarlarından biri olduğu yönündeki itirafını eleştirdim. Sadece eleştirmekle yetinmedim. Siyasi ikiyüzlülük örneği olarak hem Ali Babacan’ın hem Ahmet Davutoğlu’nun imzalarının örneklerini yayınladım.

- “Siyasi ikiyüzlülüğün belgesi” başlıklı yazımın yayınlandığı akşam Cumhurbaşkanı Erdoğan aradı. Cumhurbaşkanı ile aramızda güzel bir konuşma gerçekleşti. Salı günü akşam 19.25’te yaptığımız görüşmenin özel bölümlerini kendime saklayacağım. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile gönül diliyle konuştuk. Gezi olayları sürecinde, 17-25 Aralık döneminde ve “Kader Birliği” yaptığımız 15 Temmuz gecesinde olduğu gibi.

- Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhuriyet Mitingleri’ne, 367 kararına ve 27 Nisan e-muhtırasına rağmen Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesini sağladı. Erdoğan’ın dirayetli duruşu olmasa, Gül cumhurbaşkanı olamazdı.

- AK Parti genel başkanı ve başbakan olarak Erdoğan “önce ben” demedi. Erdoğan’ın seçilmesi doğal olandı. Siyasi geleneğe uygundu. Sayısal gücü yeterliydi. Ama Erdoğan önce kendi nefsini değil, dava arkadaşını tercih etti. “Abdullah Gül kardeşim” dedi.

- Ama Gül, 7 yıl cumhurbaşkanlığı yaptıktan sonra, “Kardeşim Recep Tayyip Erdoğan” diyemedi. Erdoğan, Ahmet Davutoğlu’nu başbakan ve AK Parti genel başkanı, Ali Babacan’ı başbakan yardımcısı ve dışişleri bakanı yaptı. Ama onlar koltuk gittikten sonra Erdoğan’ı tasfiye planlarının içinde yer aldılar. Yok yok, tam göbeğinde. Siyasi vefasızlığın bir adım ilerisine geçip, Erdoğan’ı tasfiye planlarında rol üstlendiler. Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın siyasi ikiyüzlülük ve ihanet örneği olan rollerine dikkat çekmeye çalıştım.

- Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yazını okudum. Teşekkür etmek için aradım” diye söze başladı. Doğrusu İsrail’in Mescid-i Aksa’ya saldırılarının sürdüğü, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail zulmünün engellenmesi için dünya liderleriyle görüşmeler yaptığı bir sırada aramasına şaşırmıştım. Çünkü Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan telefonu bağlarken, Cumhurbaşkanı’nın bir görüşmesi nedeniyle kısa bir süre beklemek zorunda kaldım. Erdoğan, yoğun bir diplomasi trafiğinin tam ortasında aramıştı.

- Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, Filistinlilere sahip çıktığı, Mescid-i Aksa’ya yapılan saldırıların durması için gayret gösterdiği için teşekkür ettim. Erdoğan, “Tabii ki yapacağız” dedi. Bu benim misyonum dercesine bir hava içindeydi.

- Kısa konuşmamız sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir cümleyi iki kez kullanması dikkatimi çekti. Mescid-i Aksa’ya saldırıları konuşurken Cumhurbaşkanı “İçimizdeki Mescid-i Aksa’ları yıkmak isteyenlere karşı yazınız çok güzel oldu” dedi.

- Cumhurbaşkanı Erdoğan ile konuşmamız sona ermeden siyasi ikiyüzlülük ve ihanet konusu gündeme geldi. Osman Bölükbaşı, partisinden milletvekili seçilip, ilk fırsatta Demokrat Parti’ye geçen milletvekilleri için, “O kadar ihanet gördüm ki, gönlüm Karacaahmet Mezarlığı’na döndü” demişti.

- Elinden tutup cumhurbaşkanı, başbakan ve bakan yaptığı kişilerin ihaneti karşısında Erdoğan’ın ne düşündüğünü merak ettim. Kişisel bir şey söylemedi. Şahsını değil, davayı ön plana çıkardı. “Bunlar da içimizdeki Mescid-i Aksa’ları yıkmak istiyorlar” dedi.

- Peki uluslararası sistem Erdoğan’ı neden yıkmak istiyor, Erdoğan’ı tasfiye planında yer alanlar neye hizmet ediyor? Erdoğan bir cümle ile yanıtını verdi. “Bunlar da içimizdeki Mescid-i Aksa’ları yıkmak istiyorlar” dedi.

Editör: Haber Merkezi