İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, dün gece Haber Türk TV'de ekrana gelen Fatih Altaylı'nın Teke Tek programına telefonla bağlanarak açıklamalarda bulundu.

Soylu'nun açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle:

- Teknik olarak iki konuya açıklık getirmekle mükellefim. Birincisi biz AFAD'dan sorumluyuz İçişleri Bakanlığı olarak. Bu yıl hem korona olsun hem Elazığ, Malatya, Bingöl, Van Başkale, Giresun-Dereli, Hatay orman yangınları gibi birçok afet, çığ meselesiyle karşı karşıya kaldık. 

- Türkiye şöyle bir problem yaşanıyor. Hemen olayı tanımlamak, olaya müdahaleyi gerçekleştirebilmek için adım atabilmek önemlidir. Türkiye'nin her yerinde 112'miz var, 155 ve 156'nın bağlandığı sistemdir. 81 ilde güvenlik durum acil merkezlerimiz var. Avrupa'nın bu konudaki en gelişmiş yeridir. Deniz kıyılarımızdan, sahil kıyılarımızdan Van, Irak-İran-Ağrı hattına kadar her yeri en gelişmiş cihazlarla denetleyip görebildiğimiz bir alandır. Her ilçede kaymakamlarımız, emniyetimiz ve her ilde valilerimiz, ücra köşelerde jandarmamız var. 

- İzmir Belediye Başkanı'nın konuşmamızı engellediğimiz yönünde söz etti Sayın (Mustafa) Balbay. Burada herhangi televizyon hemen muhtara bağlanıyor. İlk verilen haber kamuoyunda infial oluşturur. Biz doğru bilgiyi kamuoyuyla paylaşmamız lazım, iki depremin veya afetin en önemli meselesi olan arama kurtarma, ambulans, itfaiyeyi oraya sevk etmemiz lazım. Siz 3-4 saat sonra değerlendirme yapabilme hakkına sahipsiniz. Muhtar, belediye başkanı, kamu yöneticilerinin değerlendirme yapması karışıklık oluşturacak, depreme müdahalede risklilik oluşturacaktır. Ben bunu her afet meselesinde yaşıyorum. Doğru müdahale ve doğru bilgilendirme getirmek lazım.

- Benim herkesin mesleğine saygım var. Ama müsaade ederseniz bizim yaptığımız şeylere biraz saygı kötü mü olur? Bu kadar tecrübe ediniyoruz, saatlerce, günlerce çalışıyoruz. Ben bir belediye başkanının, bir muhtarın konuşmasını niye durdurayım? 

- Habercileri AFAD eğitimine almak zorundayım. Onun ne söylediği benim için ilk dakikadan itibaren önemli. Biz afet bölgesiyiz, birçok afetle karşı karşıyayız, kalacağız da. Deprem, çığ, sel, hortum. Özellikle meseleyi bu cihetten görmek lazım. 

- Ekrem İmamoğlu, Sayın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'nın bu konudaki değerlendirmesi. Bu sabah İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Akşener bir televizyon programında söylemiş. Ya Kanal ya İstanbul konusunda kendisine bir soruşturma açıldığı yönünde... Siyasal stratejistler, yorumcular farklı düşünebilirler. Ama biz devlet idare ediyoruz, kurallarla idare ediyoruz. Şöyle bir hakkımız yok, görmeme, savurma, sinme hakkına sahip değiliz. Kanunlar var, kurallar var. Anayasamızda da kanunlarımızda da idarenin bütünlüğü ilkesi var.

- Tabii hükümet bir projeye adım attığı itibaren bir devlet yatırımıdır. Şu anda (Kanal İstanbul) bir devlet yatırımıdır bu. Sadece bir hükümet yatırımı değildir. Köprüler, barajlar için de böyledir. Burada bir karar verilmiş, bu projeye başlıyoruz denmiştir. 

- Buradaki mesele şu; elbette ki bir belediye başkanı kendi bulunduğu alanla ilgili eğer bu projeyi beğenmiyorsa, hükümet, kamu yatırımcısıyla ilgili değerlendirmelerini, hatta eleştirilerini ortaya koyabilir. Ancak belediyenin kendi imkanlarını kullanarak, belki çizgi çekilmesi gereken alan burası. Bu konuda buna kaynak ayıramaz. 

- Bu benim kuralım değil. Keşke yapılmasa diyenler varsa TBMM orada. Biz demokratik bir ülkede yaşıyoruz. TBMM'de birçok kanun çıkıyor. Özellikle siyasi partilerin uzlaşmasıyla çıkan çok sayıda kanun var. Diyebilirler ki, 'bundan sonra biz kamu kaynaklarını, belediye kaynaklarını bir projenin değillemesi için, yürümemesi için kullanabiliriz'. Ben de şunu söylüyorum, o zaman Türkiye'nin haline bakarız. Kamu kaynakları siyasi tartışmaların ana konusu haline gelir ki, bu bir tehlikedir. Kanun koyucu bunu bu açıdan koymuştur. 

- Orada şahsıma da incitici cümleler söylendi. İşgüzar benim, Sayın Cumhurbaşkanımıza yalakalık yapan da benim, tarif edilen benim. Ben sözünü açık söyleyen bir insanım. Ben bunların incitici olduğunu şahsım adına düşünüyorum. 

- Şu kuralı, bu kuralı koyan ben değilim, değiştirme yetkisine sahip olan da ben değilim veya benim bakanlığım da değil. Biz yürütmeyiz. Yasama, yürütme ve yargı. Benim yasama gücüm yok. Bunu değiştirirsiniz, dersiniz ki, bütün belediyeler, başka kamu kaynaklı kuruluşlar hatta... Devlette yapabilir tersini, bir belediyenin projesine billboardlarla karşı çıkar, ama o zaman devlet olmaktan çıkar. Benim bölücülükle, şahsıyla ilgili değil. Soruşturma safhası bana gelecek, benden çıkacaktır. 

- Eğer Ekrem İmamoğlu bu kaynakları bu projeyi desteklemek için, 'Kanal İstanbul yapılmalı, Kanal İstanbul'u alkışlıyoruz' diye kullansaydı. Kendisine kamu kaynaklarını kullanmaktan ötürü suçlama yöneltecek miydiniz?" diye soran Altaylı'ya Bakan Soylu "Evet yöneltiriz" yanıtı verdi.

- Kanun bu tip yardımları (Belediyenin yardım toplaması) izne bağlamış. İzin almadan hangi kamu yöneticisi olursanız olun bunu yapabilme kabiliyetine sahip değilsiniz. Sizin bugün hoşunuza giden yarın yanlış bir yardım toplama kampanyasını görmediğimde 'sen ne iş yapıyorsun' diye bana soranlara cevap verme hakkım olmaz. Bunun bir kanunu çıkar, izin almak durumunda değiller, istedikleri gibi toplayabilirler. Ben bunun sakıncalarını size anlatırım. Biz bugün varız, yarın yokuz. Yanlış yol açılmasına ben İçişleri Bakanı olduğumca müsaade etmem.