Hazreti İbrahim’in Kantura isimli üçüncü hanımından da birkaç erkek evladı olmuştur. Bunları vahdaniyeti tebliğ etmek için Horasan’a göndermek istediğinde çocukları ağlaşırlar ve “Kardeşimiz İshak’ı kendi yanında bırakıyorsun, İsmail’i de kutlu bölge Mekke’de bıraktın. Bizi neden çok uzaklara gönderiyorsun?” derler. Hazreti İbrahim de onlara gitmeleri gerektiğini izah ederek, “Kuraklığı çok olan bir beldeye gideceksiniz. Size öğreteceğim şu duayı sıkışınca okursanız inşallah yağmur yağacaktır” diyerek bir dua öğretir. Çocuklar Horasan’a yerleştikten uzun bir süre sonra büyük bir kuraklık yaşanır. Çaresiz kalan halk, bunlara başvurunca, öğrendikleri dua sebebiyle yağmurun yağmasına sebep olurlar. Bunun üzerine insanlar “Bu iş ancak hanların işidir” diyerek bu çocukları ve soyundan gelenleri han kabul ederler. Öyle ki kanlarının yere düşmesini bile bir felaket olarak gördüklerinden hiç ilişmezler. Bu âdet daha sonra han sülalesinden idam edilmesi gerekenlerin kılıçla değil, yay kirişi ile boğmak usulünün doğmasına neden olur. Bu âdet Göktürk devlet geleneğini takip eden Selçuklu ve Osmanlı’da da aynen devam etmiştir. Kaynaklarda buna benzer bir başka olaya rastlıyoruz. Eski Türklerin elinde yada taşı denilen bir taş vardır. Bunun aracılığı ile yağmurun yağdırıldığından bahsedilir. Yerliyabancı gezginler, bunu bizzat gördüklerini naklederler. Bu taş yüzünden sık sık boylar arasında çatışmalar çıkmıştır. Orhun kitabelerinde güç zamanlarda Yaratıcı’nın semavi kaynaklı bir kahraman göndererek, Türklerin imdadına yetiştiği kayıtlıdır. Kitabelerde “Ben, Tanrı’dan olma” gibi ifadeler geçmektedir. Bu, hakanın ancak Allah’ın tasvib ve desteği ile hakan olabileceğini gösterir. Yine eski kaynaklarda ancak Tanrı tarafından kut verilmiş kişilerin hakan olabileceği de kayıtlıdır. Nitekim Hun hakanı Mete’nin Tanrı’dan kut alarak hakan olduğu kayıtlıdır.

ORTA ASYA’NIN ÖNEMİ

Hazreti İbrahim’in bu çocukları Horasan’a göndermesinin sebebini, annelerinin Orta Asya kökenli olmasında aramak lazımdır. Hazreti İbrahim’in ve sevgili Peygamberimiz’in hayatları incelendiğinde, birisini bir bölge veya topluluğa gönderdiklerinde o kişinin o bölgeden veya topluluktan olmasını dikkate alırlardı. Zira gidilen yerde hazır bir ortam bulmuş olacaklardır. Hazreti İbrahim’in yaşadığı tarih olarak MÖ. 2000’li yıllar gösterilmektedir. Eğer bu doğru ise, bunun hemen akabinde Türklerin millet olarak belirgin bir şekilde ortaya çıktıkları ve devlet kurdukları görülür ki, bu da MÖ. 1500-1000 yılları arasındadır. Bu tarihler dünya tarihinin kavşak noktalarından birisidir. Bu yıllardan itibaren eski milletler sahneden çekilip, birer birer erirken bir millet çok uzakta, Türkistan’da ağırlıklarını koymaya başlamıştır.

TÜRK PEYGAMBERLER

Kaşgarlı Mahmud’un Divanı Lügat’üt Türk’ünde Yalavaç, Yalvaç gibi resul, peygamber anlamında Türkçe kelimeler bulunması, Türklerin en eski devirlerinde bile peygamber kavramının bilindiğinin canlı şahitleridir. Eski Türk inancında görülen Yaratıcı inancının İslam’a çok yakın olmasının sebebi de peygamberlerdir. Bu inanca göre, Tanrı’nın sıfatları şöyledir ki, Kur’ân-ı Kerim’deki İhlas suresini hatırlatır. Bir/tek olan mengü/sonsuz, bayat/ başsız, mungsuz/kendi kendine var olan (doğmamış doğurulmamış) ve sıkıntılardan uzak olan, diri/ hayat sahibi, eser/irade sahibi, ogan/ kudret sahibi, törütgen/Yaratıcı.

YARIN: 24 TÜRK ASILLI PEYGAMBER

Editör: Haber Merkezi