Türkiye Gazetesi yazarı Yusuf Alabarda istismar konusu yapılan THK Kurumu’nun geçmişi ve bugünü ile THK gerçeğini gündeme taşıyan yazısında, gündemdeki tartışmalara ışık tutacak önemli tespitlerde bulundu.

Alabarda,Rusya’dan Akdeniz kıyısındaki ülkelere, oradan Kanada ve ABD’ye kadar ormanlar cayır cayır yanıyor.

Pandemi sürecinde yapılan analizlerde dünyanın kıtlık, açlık, tatlı su kaynakları sıkıntısı ve kuraklık kaynaklı yangınlarla baş başa kalacağı sürekli olarak vurgulandı. Vurgulanmaya da devam edecek gözüküyor. İşte bu süreç Türkiye’yi de etkisi altına aldı.

Elbette Elâzığ’dan Hatay, Adana, Mersin, Antalya, Muğla, Denizli, İzmir, Balıkesir ve Edirne’ye kadar uzanan binlerce km mesafede ve yüzlerce noktada aynı anda başlayan yangınlar sabotaj ihtimalini arttırıyor. İleriki günlerde yetkililerin bu konularda yapacağı açıklamaları sabırla bekleyeceğiz.

İşte tam da böyle bir durumda, THK ve elindeki uçak envanteri üzerinden tartışmalar aldı başını gitti. Bunun üzerine THK’na ait bir şirket olan Gökçen Havacılık sitesinden THK envanterindeki uçaklar nelerdir ve bunların kullanım durumlarına göz attık...

THK’nın envanterinde kullanılması mümkün 9 adet 3.500 litre su alma kapasitesi olan CL 215 Bombardier tipi uçak var.

Sıklıkla, bilerek ya da bilmeyerek bu uçakların İspanya’dan gelen CL 415 Bombardier uçakları ile karıştırıldığını görüyoruz. İspanya’dan gelen üç adet CL 415 tipi amfibi özellikli uçaklar hem model, hem su atma kapasitesi hem de motor tipi açısından THK uçaklarının üst versiyonu.

Ama bunun çok da önemi yok, zira ülkenin ormanları yanarken daha eski model dahi olsa bu uçakların da yangınlarda kullanılması önemli bir katkı sunardı.

PEKİ O ZAMAN BU UÇAKLAR NEDEN KULLANILMADI?

Öncelikle altının çizilmesi gereken ana husus orman yangınları ile mücadele THK’nın değil Tarım ve Orman Bakanlığının vazifesi. İlgili bakanlık da bu kapsamda havadan müdahaleler için yine THK üzerinden üç adet 10.000 litre kapasiteli Beriev B200 amfibi özellikli uçak ve 15 adet 2.500 litre kapasiteli MI 8 helikopter kiralamıştır.

Bakanlık yangınlar başladığından bu yana, üç adet uçak ve 45 adet helikopter ile yangınlara müdahil olmaktadır. Geldiğimiz noktada uçak sayısı 10’un üzerine çıkmıştır.

Yani THK’dan kiralaması yapılmayan uçaklar yerine, daha fazla su taşıma kapasitesi ve sürati olan uçaklar kiralanmıştır.

Tüm bu kiralamalara rağmen ilaveten THK envanterindeki uçaklar da kiralanamaz mıydı?

ELBETTE KULLANILABİLİRDİ

Burada Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yangınlarda ne kadar havadan su atma kapasitesi öngördüğü ve bu havadan su atma vasıtalarının uçak mı helikopter mi olması gerektiği konusunda nasıl bir konsepti kurguladığını şu an için bilemiyoruz.

Bu konuda ilgili bakanlığın 2021 yılı için belirlediği havadan müdahale stratejisini ve bu konular ile ilgili attığı adımları yangınlar kontrol altına alındıktan sonra sebepleri ile birlikte dinleyeceğiz.

Maalesef şimdi herkes renkli ekranda ve klavyesinin başında orman yangınları söndürme uzmanı oldu...

NEDİR BU THK DERÇEĞİ?

Öncelikle oluşturulan algının hilafında, THK devletin resmî bir kurumu değil, vakıf ve dernek statüsünde olan bir yapı. Türkiye’de vakıf ve dernek statüsünde olan kurumlar hangi yasal prosedüre tabi ise THK da bu statüye haiz.

İşte bu yapı, 2010 yılı sonrasında şirketleşen bir yapıya dönüşerek birçok şirket kurmuş. Bu esnada bankalardan borçlanmış, personeline ait SGK primlerini yatırmamış ve iflas etmiş. Borçlanma işlemleri esnasında da bankalara mal varlıklarını ipotek ettirmiş.

Uçaklarına bakım yaptıramadıkları gibi pilotlarının da maaşlarını ödeyememiş.

Alacaklılar kapıya dayanıp konu mahkemeye intikal edince de yasalar gereği başına kayyum atanmış.

Kayyum ataması yapıldığı günden bu yana THK bu borç sarmalından kurtulmanın mücadelesini veriyor. Aslında, kurum mal varlığı olarak tüm borçlarını ödeyebilecek durumda, lakin elinde neyi var neyi yok satarak bunu yapmak istemiyor. Bunun için de bankalar ile oturulmuş ve yeniden bir borç yapılandırması yapılmış, öncelikli olarak satılabilecek taşınmazların listesi çıkarılmış.

İşte tam böylesi bir ortamda oluşan yüksek hassasiyetin algılara feda edilmemesi açısından, bu dokuz uçağın THK’dan borçlarına mahsuben satın alma yolu ile alınarak Orman Bakanlığının kullanımına sunulmasının, manipülasyonları sonlandırmada epey faydalı olacağını düşünüyorum.

Bu durumda da şu soru karşımıza çıkar:

Orman Bakanlığı hava filosu işletebilecek kapasiteye haiz midir?

Sanmam...

Bu yüzden de bugüne kadar hava unsuru ihtiyaçlarını sürekli kiralama yolu ile karşılamış.

O zaman burada devletin de içinde olacağı bir modelin kurgulanması gerekir.

Şu an için uygulanması en pratik model THY üzerine kurgulanacak modeldir.

Hem hava unsurlarının çalıştırılması hem de bakım ve onarımlarının THY teknik ekibince uluslararası nitelikte yapılması için bu 9 uçağın ve tedarik edilebilecek yeni ve modern söndürme uçaklarının THY bünyesinde pilotları ile birlikte envantere ve işe alınması...

Bu yöntem sadece kiralama yöntemini minimize etmeyecek, aynı zamanda da THK yönetiminin kendi elleri ile oluşturduğu krizin faturasının siyasi iktidara çıkarılmasının önünü de kesecektir...

***

Gelelim 11 CHP’li Belediye’nin THK’nın kurtarılması ve bu uçakların işletilmesi konusunda yaptığı duyuruya.

Bildiride 11 CHP’li Belediye Başkanı, THK’yı küçük düşürücü girişimlerden üzüntü duyduklarını belirtseler de asıl kurumu küçük düşüren, THK’nın tüm kaynaklarını boşaltıp iflasa sürükleyen kayyum öncesi yönetimdir.

Sizce 11 CHP’li Belediye’nin kurumu soyup soğana çeviren bu yönetime bugüne kadar tek kelam etmeme sebepleri ne olabilir?

Ayrıca THK vakıf ve dernek statüsünde bir kurum olduğu için, bütçelerinden olmamak kaydı ile THK’ya bu belediye başkanları diledikleri kadar ve izin almadan yardım yapabilirler. Bir milyar TL civarındaki bir bağış ile THK’yı bu utanç verici durumdan kurtarabilirler.

Kuruma böyle bir bağış yaptıkları takdirde kendilerine şükran duyarız.

İlan ile duyurarak konuyu siyasi şov malzemesi yapmaya gerek olmadığını düşünüyorum.

Yine duyuruda yanan ormanlık alanların imara açılıp açılmayacağının takip edileceğinden bahsediliyor.

Bu şeffaf toplum adına son derece faydalı olacaktır.

Hatta başta Kazdağları bölgesi olmak üzere, tüm Türkiye’de kılıfına uydurulup yeşil katliamı yapılan tüm inşaatların uydu görüntülerini ve ruhsat sahiplerinin listesini yayınlamalarını tavsiye ederim.

İzmir, Muğla, Antalya, Mersin ve Adana dâhil her yıl denize doğru imarsız yürüyen tüm villa ve otel sahiplerini tek tek uydu görüntüleri ile ifşa ederlerse, toplumun bu çabayı ayakta alkışlayacağını söyleyebilirim...

Editör: Haber Merkezi