Kainatın efendisi (sav) 'in  her hali,  ümmet için  '' Üsve-i Hasene''  En güzel örnektir.

Her mü'min O'nun rehberliğine mutaçtır. 

O'nu  canından çok sevmeden,  iman-ı kamil olmaz. O'na ittiba etmeden muhabbetullaha nail olamaz.

O'nun sünneti olmadan, Kitabullah tefsir olunamaz..

O'nun güzel edebinin  dışına taşan her şey, hatadır, yanlıştır,  ve batıldır.

Resulullah efendimiz,  yaratılış ve  ahlak itibarıyla, yani, hem suret ve de  siret bakımından  her yönüyle Cenab-ı Hakk'ın  eşsiz bir mucizesi, ve 

en müstesna bir sanat harikasıdır.  O'nun bütün halleri her bakımdan  zirve örnekler, hasletler ve  güzellikler meşheridir.

Öyleki,  Cenab-ı Hak:

'' Ey Resulüm!  Hiç şüphesiz ki Sen,  yüce bir ahlak üzeresin'' (el-Kalem; 4) buyurarak  bu hakikati te'yit etmiştir.

Nebiler silsilesindeki her bir peygamber, belli bir ahlaki  vasıfta zirvedir ve  bu yönüyle  insanlığa  bir numunei imtisaldir.

Şöyle ki; Hz. Adem, yapılan hatada ısrar etmeyerek, tövbe  ve istiğfar ile halini ıslah etmekte, Hz. Nuh, her türlü inatçılığa  ve  meşekkate  sonsuz bir tahammül de,

Hz. İbrahim, can, mal ve evlat imtihanında  fedakarlık  ederek, muvaffak  olmakta, 

Hz. İsmail,  teslimiyetin zirvesinde,

Hz. Eyyub,  hastalık, evladın  kaybı  ve  benzeri ibtilaları, rıza  ile  karşılayıp  sabır ve tahammül göstermekte,

Hz. Yunus,  tebliğ vazifesini son ana kadar devam ettirmenin ehemmiyetini idrak edip,  asla ümit kesmemekte,

Hz. Zülkarneyn, bütün cihanı bir tebliğ sahası  görerek, bu uğurda  her türlü imkanını sarf etmek hususunda,

Hz. Zekeriyya nesil endişesi,  ve canı pahasına şer'i şeriften  taviz vermemekte,

Hz. Yahya,  ideal  bir  gencin müstesna bir numunesi olmakta,

Hz. Musa,  en problemli  toplulukları   dahi  terbiye etmek vazifesiyle mükellef olmakta, 

Hz. Süleyman, en büyük servet  ve  saltanatta  dahi, kalbini kasa  etmeyerek,  gerçek zühdü  ve tevazuu olarak yaşamışlardır.