Ülkemiz ve dünya adeta korona kıskacında. Zor günler geçiriyoruz. Zorun ötesinde olağanüstü günler. Biraz aklı olan, biraz da olanlara at gözlüğü ile bakmayan insanlarımız evlerine kapandı. Bu musibetin bu belanın geçmesi için dört gözle ekranlara gelecek iyi haberleri bekliyoruz, izliyoruz.

İnsanlarımızın psikolojisi bozuk. İnsanlarımızın ekonomisi bozuk. İnsanlarımızın aile hayatı bozuk. Daha da kötüsü süreç uzadıkça hem ekonomik olarak hem iş gücü olarak kayba uğruyoruz. İşsiz kalan insanlarımızın sayısı gün be gün artıyor. Hükümet, devlet gücünün yettiğince insanına, hastasına sahip çıkmaya yaşatmaya ekonomik olarak da desteklemeye çalışıyor.

Sorumluluk önemli

Bu hastalığı kontrol altında tutmanın basit kriterleri var. Mesafeni koruyacaksın. Evinden çıkmayacaksın. İnsanlarla temasını kısıtlayacaksın. Kolonyanı da eksik etmeyeceksin. Bu kadar basit. Nereye kadar? Bu illet kontrol altına alınana kadar. Aşı bulunana kadar. Korona ilacı bulunana kadar.

Bu şartlar özellikle 65 yaş üzeri insanlarımız için çok önemli. Önemliden de öte elzem çünkü en çok onlar tehlikede. Peki, söylenenleri yerine getiriyor muyuz? Önceleri görüntü vahimdi. Sokaklar karnaval gibiydi. İnsanlar salgın yokmuş gibi hareket ediyordu, olayı pek ciddiye almıyorlardı. Bazı illerimizde durum yine aynı. Ama düzelme var.

Sorumluğumuzun artması biraz da korku ile oldu. Fatih Terim’in hastaneye yatması, yoğun bakımda entübü hastalarının solunum cihazına bağlanmış her tarafı hortumlu halleri vaka sayısının artması, ölümlerin artması bazı duyarsız insanların da gözünü açtı ve sokaklar kısman boşaldı. Yeterli mi? Yeterli değil. Yapmamamız gereken şeyler var. Devletin ve doktorlarımızın söylediklerine bire bir uymak zorundayız.

Hacılarla ilgili iddia

Yapmamamız gereken şeyler var dedik… Toplum olarak, birey olarak. Okulların kapanmasını tatile çevirdik. Öğrenciler gittikleri yere varsa hastalığı da götürdüler. Sokak kurallarına tam uymadık ve hacılarımız. Doktor bir arkadaşımın söyledikleri beni biraz üzdü. Umreden dönen ilk kafiledeki ateşi olan hacılarımıza ateş ölçerden kolay geçmeleri için ve karantinaya yakalanmamaları için umreyi organize eden bazı şirket yetkililerince ATEŞ DÜŞÜRÜCÜ ilaç verilmiş!

Amaç bu insanlarımızın karantinaya alınmaması. Ateş düşünce de bu insanlarımız kontrollerden kolayca geçmiş. İyilik yaptıklarını sanan bu sorumsuzlar hem toplumun hem de bu insanlarımızın hayatını tehlikeye atmışlar. Sonuçta ne oldu? Bu hacılarımız evlerine köylerine gittiler. Meselenin vahametini de bilemediklerinden hem kendileri hasta oldular hem de etraftakilere virüsü bulaştırdılar.

Bu söylenenler tabii bir iddia ancak araştırılmasında yarar var. Eğer böyle bir şey yapılmışsa toplum sağlığını tehlikeye sokan bu kişilerin cezasız kalmaması gerek. Bilgiyi veren doktorumuzun deyimi ile “Hacılara verilen o ateş düşürücü ilaçlar hem bizi hem de onları yaktı” Sonuç olarak vaka sayımız 20 bini geçti. Kaybettiğimiz insan sayısı da 600’lere dayandı. Ne diyelim bilmiyorum! Tek söz; “Allah yar ve yardımcımız olsun”