NEREDEN geldikleri belli olmayan onun bunun çocukları, kendileri gibi nesebi gayri sahih bir ulus yaratmanın peşinde...

Bunun için fazla mesai de yapıyorlar...

Hangi kanalı açsanız onlar arzı endam ediyor...

Türk'ün yanında olan herkes suçlu, kuyusunu kazan ise onlarca bir numara...

Türkiye, şehitlerine ağlarken bile, ülkenin toprakları üzerinde beslenen, bakılan, semirtilen hainler baştacı ediliyor. Kapılar onlara ardına kadar açılıyor.

Her kulvarda at oynatan kemik yalayıcı, bir TV kanalında ''Artık Öcalan'a 'teröristbaşı, bebek katili' denilmesin. O muhatap alınırsa açılım süreci daha iyi işler'' diyecek kadar alçalıyor.

Bununla da yetinmeyip Kuzey Irak'ta kurulacak bir Kürt devletinin Türkiye'nin hayrına olacağı zırvalarını ve Güneydoğu'da özerkliği savunuyor.

Hapisten çıkarılıp aramıza salınan biri de şöyle diyordu: Kürtler'in üç lideri var: Mam Celal, Kak Barzani ve Başkan Öcalan...

HAYALE BAK...

BİR başkası aylar önce bölücülük çağrıları yaptıktan sonra ''Kürdistan eyaleti" tezini ortaya atıp şöyle devam ediyordu: ''Kürtler 1999 İmralı süreciyle bir stratejik değişiklik yaptı. Dediler ki 'Sınırları çizmeye gerek yok', halklar birlikte el ele, gönül gönüle yaşayabilir. Yeter ki yönetici kadro bunu görebilsin.

Çatışmasız, kavgasız halkımız bu süreci destekledi. Sekiz yıl bunu uygulamaya çalıştık. Siz ne yaptınız, hiçbir şey.

Bir adım attınız, geri çekildiniz. Bu acıya ne gerek vardı? Demek ki doğru olanın önüne geçemezsiniz. Şimdi yapmanız gereken ilk şey Kürdistan eyalet sistemine geçmenizdir.

Bu, ülkenin bölünmesi demek değil, aksine ülkenin bütünleşmesi, bir arada yaşaması demektir.

Bunun için Türkiye'nin eyaletlere bölünme zamanı gelmiştir. Ankara, Türkiye'yi eyaletlere böl ve Kürdistan eyaletini kur."

Seçim zamanı da söylenen bu sözlerin şimdi uygulaması için bastırılıyor.

AB YALAKASI KALEMŞÖRLER...

BİZDEKİ hainler bölme planları yaparken son dönemde birbiri ardına hasır altından çıkarılan bölünmüş Türkiye haritaları, sözde dostların gerçek niyetlerini gözler önüne seriyor. Türkiye'nin kanla yazdığı Kurtuluş Savaşı destanını ve ardından imzalanan Lozan Antlaşması'nı gölgeleyerek, hayallerindeki Sevr planlarını devreye sokma gayretindeki çevreler, bir yandan uluslararası camiada propaganda yarışına girişirken, diğer taraftan Türkiye içindeki birlik ve bütünlüğü bozmak için olmadık formüller üretiyor. Kabul etmek gerekir ki başarılı da oluyorlar...

Batılı diyor ki ''Şu kanun gerek'' bizim salak kalemşörler sanıyor bal ile börek.

AB'nin son isteği ise sularımız oldu. Üyeliğimiz için bunu şart koştu: AB'nin 6 Ekim 2004 yılında yayımladığı ve Türkiye için müktesebat olan 'Etki Raporu'nun sekizinci sayfasında da, üyelik halinde Fırat ve Dicle nehirleri ile bunlar üzerindeki barajların ve sulama planlarının idaresinin uluslararası yönetime bırakılmasının ve bu konuda komşular ve İsrail ile işbirliği yapılmasının Türkiye'den isteneceğine yer verilmişti.

Raporda şöyle denmişti: ''Ortadoğuda su önümüzdeki yıllarda giderek artan biçimde stratejik bir konu haline gelecektir. Türkiye'nin AB'ye katılımı ile beraber su kaynakları ve altyapılarına (Fırat ve Dicle nehir havzaları üzerindeki barajlar ve sulama sistemleri, İsrail ve

ona komşu ülkeler arasında su alanında sınır ötesi işbirliği) ilişkin uluslararası

yönetimin AB için önemli bir mesele haline gelmesi beklenebilir.'' Bunu yine gündeme taşıdı. Bizim AB yalakası basının kalemşörleri bunu da alkışladı.

Bunlar yetmemiş gibi bazı şerefsizler de, Tokat'ın Reşadiye ilçesinde 7 erin şehit olmasında TSK'nın parmağı olduğunu söyleyecek kadar ileri gitti.

NEYZEN'İ OKURKEN...

ŞİMDİ Türkiye'nin yaşadıklarını görün; nereye gittiğimizi, neden hainlerin ve zamanımız Ali Kemalleri'nin baştacı edildiğini anlayın.

Anlamadıysanız o zaman Neyzen Tevfik'in dizelerine kulak verin:

Asrın yeni bir umdesi var, hak kapanındır.

Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.

Geçmez ele bir pâye, kavuk sallamayınca,

Kürsî-i liyakat pezevenk, puşt olanındır!

Yalan mı?