Gene tehir etme üç ay öteye,
Bu dava dedemden kaldı hakim beğ.
Otuz yıl da babam düştü ardına;
Siz sağ olun, o da öldü hâkim beğ.
Kırk yıl önce; yani babam ölünce,
Kadılıklar hakimliğe dönünce,
Mirasçılar tarla, takım bölünce,
İrezillik beni buldu hakim beğ.
Yaşım yetmiş iki, usandım gel-git;
Bini buldu burda yediğim zılgıt.
Eğer diyeceksen: ‘bana ne, öl git!’
Oğlumun bir oğlu oldu hakim beğ.
Sekiz evlek tarla, bir geverlik su,
Yüz yılda höküme bağlanmaz mı bu
Kazanmasam da hu, kazansam da hu!
Canım ta burnuma geldi hakim beğ.
Keşife meşife, damgaya, harc’a
Kanımız kurudu harca da, harca..
Sayenizde avukatlar yıllarca,
Fakiri yoldu da yoldu hakim beğ.
Mübaşir itekler, katip zavırlar;
Değişti bizde de göya devirler.
Yüz yıl önce adam yiyen gavurlar,
Tapucuyu aya saldı hakim beğ.
Kabahat sizde mi, kanunlarda mı
Şaşırdım billahi yolu yordamı..
Kızma sözlerime alam kadanı,
Sıkıntıdan içim doldu hakim beğ.
Mülkün temeliydi adalet hani...
Bizim hak temelde saklı mı yani
Çıkartıp ta versen kim olur mani
Yoksa hırsızlar mı çaldı hakim beğ!
Hem davacı pişman, hem de davalı..
Bu yolda tükettik çulu, çuvalı.
Sabret makamından çalma kavalı,
Sürüler ekine daldı hakim beğ.
İncitme
Gölgesinde otur amma
Yaprak senden incinmesin.
Temizlen de gir mezara
Toprak senden incinmesin.
Yollar uzun, yollar ince
Yol kısalır aşk gelince
Yat kurban ol İsmail’ce
Bıçak senden incinmesin.
Burdayım de ararlarsa
Doğru söyle sorarlarsa
Tabutuna sararlarsa
Bayrak senden incinmesin.
İl göçsün göçtüğün vakit
Yol yansın geçtiğin vakit
Suyundan içtiğin vakit
Kaynak senden incinmesin.
Toz konmasın sakın sana
Hakkı geçer halkın sana
Gücenmesin yakın sana
Uzak senden incinmesin.
Abdurrahim Karakoç