Osmanlı âlimlerinden. Osmanlı Devletinin ''yüz onuncu şeyhülislâmıdır.''

İsmi Hasan Fehmi olup, babası Osman Efendidir. 1795 senesinde Konyanın Ilgın ilçesinde doğdu. 1881 senesinde Medîne-i münevverede vefât etti. Cennet-ül-Bakî Kabristanındadır.

Küçük yaştan îtibâren ilim tahsiline ilgi duyup, Konyaya giden Hasan Fehmi Efendi, tahsilini Konyada yaptı. Devâm ettiği okulun derslerini başarıyla bitirip, icâzet diploma aldıktan sonra, Amasyadan Konyaya gelen Kara Halil Efendi ile birlikte İstanbula geldi. Vidinli Mustafa Efendinin derslerine devâm etti. Açılan 'rüûs diploma' imtihânını birincilikle kazandı. Ayasofya Câmiinde ders vermeye başladı. 1847 senesinde Hâric rütbesiyle Feth-ul-Gâzî Medresesine müderris tâyin edildi. Çeşitli medreselerde de müderrislik yapıp, ilim öğrettikten sonra, Sahn-ı Semân Fâtih Medreselerinde müderris oldu. Birçok talebe yetiştirdi. Vakfiyesinde sâdece şeyhülislâmların ders okutabileceği şart koşulmuş olan Bâyezîd Medresesinde ders vekîli olarak vazîfe aldı. 1861 senesinde Sultan Abdülazîz Hanın pâdişâh olmasından sonra Pâdişâha hoca olup, "Câmiurriyâseteyn" ünvânına sâhib oldu. Sultan Abdülazîz Hanın Mısır seyâhatine katıldı. Câmi-ül-Ezherin, Ezher Üniversitesinin meşhur âlimi Şeyh Saka hazretleriyle görüşüp sohbet etti. Mısır âlimleri onun ilimdeki yüksekliğini takdir ettiler. 1867 senesinde Anadolu, arkasından da Rumeli kazaskeri oldu. Şeyhülislâm El-Hâc Mehmed Refik Efendinin şeyhülislâmlıktan ayrılması üzerine, 1868 senesinde şeyhülislâmlık makâmına getirildi.

Şeyhülislâmlığı sırasında çeşitli kılıklara girerek İslâmiyeti içerden yıkmaya ve Müslümanları doğru yoldan ayırmaya çalışan din düşmanlarına karşı mücâdele verdi. Zamânın sadrâzamı başbakanı Âlî Paşa tarafından İstanbula getirilerek vazîfe verilen, Dârülfünûnun İstanbul Üniversitesi açılışında ve başka zamanlarda verdiği konferanslarda İslâmiyete saldıran ve din düşmanlığını ortaya koyan Cemâleddîn-i Efgânîye cevaplar verdi. Verdiği fetvâ ile Cemâleddîn-i Efgânînin doğru yoldan ayrıldığını ve küfre gittiğini ortaya koydu. Âlî Paşa, Efgânîyi İstanbuldan çıkarmaya mecbur kaldı.

Beş yıl 2 ay 10 gün şeyhülislâmlık vazîfesini yürüten Hasan Fehmi Efendi, 1871 senesinde şeyhülislâmlıktan ayrıldı. 1874 senesinde ikinci defâ şeyhülislâmlığa getirildi. 1876 senesinde bu vazîfeden tekrar ayrılarak Medîne-i münevvereye gitti. Mekke-i mükerremeye giderek, hac vazîfesini îfâ ettikten sonra, Medîne-i münevvereye dönüp, orada ibâdet ve tâatla meşgulken, 1881 senesinde vefât etti. Cennet-ül-Bakî Kabristanına defnedildi.

Murassa-i Osmânî ve Birinci Mecîdî nişanlarına sâhib olan Hasan Fehmi Efendi, zamânının âlimlerindendi. Aklî ve naklî ilimlerde derin âlim, fıkıh ilminde mütehassıstı. Arapça ve Farsçaya hâkimdi. Fazîlet ve güzel ahlâk sâhibi olup, birçok talebe yetiştirmiştir.

Eserleri:

1) Riyâz-ı Hâkâniyye: Edebî ilimlerden bahseden bir eserdir.

2) Resâil-i İmtihâniyye: Birçok âlet ilimlerinden bahseder.

3) Ahkâm-ı Meriyye;

4) Azîziyye ve Şerh-i Yûsufiyye: Mantık ilminden bahseden manzum bir eserdir.

5) Şerh-i Salâit-ı Feyziyye liş-Şeyh-i Ekber,

6) Risâle fî Keyfiyyet-i Îmân-ı Firavn, 7) Yûsufiyye: Mantıktan kıyâs bahsini anlatır.

8) Şerh-i Akâid ve Siyâlkûtî üzerine talikâtı .

9) Arabî Dîvânçe. Bu eserlerinden başka Arapça ve Farsça risâleleri de vardır.