Kimi insanlar tavus kuşu gibi havalı olurlar. Her hareketleri,davranışları artistiktir. İlgi çekmek için başlatılan bu davranış biçimi daha sonra genel özellik haline dönüşür.
Konuşurken de havalı konuşanlar vardır. Zengin insanların konuşması ile fakir insanların konuşması farklıdır. Fakir bir eziklik içinde gizli yalvarış ihtiva eder. Zengin ise güç sahibi olduğunu ses tonuyla da belli ederek gizli bir emredicilik barındırır bünyesinde. Bir de ırk özelliği olarak ses tonunu fark etmek mümkün. Mesela bir Abaza asla kısık sesle konuşmaz. Yüksek ses, üst perde ve bir yere sığmayan beden hareketleri yaparak konuşurlar.
Eskişehir'de yolum bir köyden geçiyordu. Köy kahvesinde oturmuş sohbet ediyordu insanlar. Burası Abaza köyümü dedim, evet dediler. Çünki konuşanlar yüksek sesle, üst perdeden, vücut taşkınlıklarıyla konuşuyorlardı.

Kelime seçmekle de artistik tavırlara ulaşılmak isteniyor. Durup dururken başka türlü ifadeler duymaya başlıyoruz. Bir musibete giriftar olana söylenecek söz belliydi eskiden. Allah sabır versin, geçmiş olsun. Allah bir daha aynı acıyı yaşatmasın gibi. Sonra laf havalandı. Acınızı paylaşıyorum demeye başlandı. Son derece laik bir ifade. İçinde Allah yok, sabır yok. Paylaşmak eşit parçalar halinde dağıtmaktır. İnsanın acısını paylaştığınızda ağrısının bir kısmını siz almış olursunuz. Sırayla taziyeye gelen herkes paylaşa paylaşa, en son paylaşana pek bir şey kalmayabilir. Doğru bir ifade değil. Ama yeterince havalı bir ifade ve herkesin dilinde.

Şimdi birinden aksam kelimesini duysanız, akmakla ilgili sanacaklar vardır. Şimdilerde aksam kelimesi lisanımıza veda etmiş durumda. Hiç de tanıdık gelmiyor kimseye değil mi? Ama bakın şimdi, oto aksamı dediğimde o kelimeyi tanıdık bulanların sayısı artacaktır. Aksam, kısım kelimesinin çoğuludur. Oto kısımları, oto gereçleri, oto parçaları anlamındadır. Oto ile ilgili asli ve tali alet edevatın tamamına aksam denir. Bu kelimeden mahrum olmak istemiyorsak kullanmamız gerekir.
Dilden bazı kelimeleri atarak, bazı kelimeleri imha ederek dili geliştiremezsiniz. Düşünün ki bin yeni kelime ürettiniz, ama eski dediğiniz bin kelimeyi de attınız. Kelime sayısı eskiden kaç idiyse yine o kadarda kaldı. Gelişme nerede?

Lojistik diye bir kelimemiz oldu. Hemen herkes o kelimeyi anlıyor ve biliyor. İçine ne kadar anlam koyuyorsa o kadar biliyor. Firenkçedir. Onun yerine kullandığımız iki kelime var zaten. Zaman içinde biri, sonra da biri kullanıldı. Levazım demektir. Lüzum duyulan şeyler, gerekli şeyler, İhtiyaç duyulan ekler. Askeriyede Levazım Komutanlığı vardı. Sonra biraz havalanmak istedi insanlar. Levazım kelimesi yerine ikmal kelimesini kullanmaya başladılar. Her gün kışlanın önünden geçiyordum. Bir gün bir de ne göreyim? Levazım Komutanlığı İkmal Komutanlığı olmuştu.
İkmal kelimesi tamamlamak demektir. Yanlış değil. Ana konuya gerekli olan yan ürünlerin temini anlamındadır. Liselerde eskiden ikmal imtihanları, sınavları vardı. Tamamlamak, eksiğini gidermek demektir. Bu da kesmedi daha sonra destekleme hizmetleri demeye başladı insanlar. Yanlış denemez. Ana konuya sağdan soldan destek vermek, eksiğini tamamlamak, gerekli malzemeyi sağlamak şeklinde anlamak gerek.
Durmadı insanlar, tatmin olmadılar, havalı olma arzuları tatmin olmadı. Sonunda bir firenkçe kelime kullanmaya başladılar. Lojistik.

Avrupa'da, Amerika'da eğitilen üstün zekealı evladlarımızın ruh kulaklarına üflenen 'sen geri kalmış bir toplumun ferdisin' cümlesi etkisini gösteriyor. Firenkçe bir kelime kullanmadan tatmin olamıyor insanımız.
Müstemleke insanlarının tavrı budur.
Her zaman tekrarladığım gibi hinterland demek yerine nüfuz alanı, egemenlik alanı denildiğinde aydınımız, insanımız mutlu olmuyor. Yozlaşma, bozulma, kokuşma dediğimizde mutlu olmayan insanımız dejenerasyon dediğinde mutlu oluyor.
İnsanımızı kendi olmaya davet etmek gerek. Kendi olmayan hiç kimse değildir.